TENSES (Zamanlar)
A) Simple: Do + V1
1.) Past (-di)
2.) Present (-ir)
3.) Future (-ecek)B) Continuous: (-yor) Be + V1......ing
1.) Past (-yordu)
2.) Present (-yor)
3.) Future (-yor olacak)C) Perfect: (-miş) Have + V3
1.) Past (-mişti)
2.) Present (-miş)
3.) Future (-miş olacak)D) Perfect Continuous: (-mekte) Have Been + V1......ing
1.)Past (-mekteydi)
2.)Present (-mekte)
3.)Future (-mekte olacak)To speak: Konuşmak
***Not: Bir fiilin mastarsız haline (to’suz) o fiilin birinci hali denir.
D) Perfect Continuous: (-mekte) Have Been + V1......ing
1.) The Present Perfect Continuous Tense: I have been speaking. (Konuşmaktayım)0,
0,,,”
2.) The Past Perfect Continuous Tense: I had been speaking. (Konuşmaktaydım)
3.) The Future Perfect Continuous Tense: I will have been speaking (Konuşmakta olacağım)
Not: İngilizcede, zaman ne olursa olsun bir cümlede yapılacak değişikliklerin hepsi
yardımcı fiil üzerinde yapılır.Not: Formal yazışmalarda kesinlikle kısaltmalar yapılmaz.
Not: İngilizcede bir olayın basit olması demek, continuous olmaması demektir.
Not: Bir olayın perfect olması demek iki olaydan öncekini vurgulamak demektir. Tek başına bir perfect olaya nadiren rastlanır.
C) Perfect: (-miş) Have + V31.) The Present Perfect Tense: I have spoken. (Konuşmuşum)
2.) The Past Perfect Tense: I had spoken. (Konuşmuştum)
3.) The Future Perfect Tense: I will have spoken. (Konuşmuş olacağım)
B) Continuous: (-yor) Be + V1......ing
1.) The Present Continuous Tense: I am speaking. (Konuşuyorum)
2.) The Past Continuous Tense: I was speaking. (Konuşuyordum)
3.) The Future Continuous Tense: I will be speaking. (Konuşuyor olacağım)
V1 V2 V3
Be: am, is, are.......was, were...........beenNot: Her zamanda üç yapıyı bir arada gösterip üzerinde farklılığı görmek daha öğreticidir.
Continuous: Devamlı, devam eden.
Progressive: Kademe kademe gelişen.
Present: Şu an, hediye.Not: Devamlı zamanları continuous ile ifade etmek daha uygundur. Con tinuous’ları anlatırken “Be” fiilleri ve bunların hallerinden bahsetmek verimliliği arttırır.
Not: Bir cümlenin zamanını öğrenebilmek için ilk önce yardımcı fiillere bakılır. Bu bize, bu cümlenin 4’lü gruptan hangisine gideceğimizi gösterir.
The student has been waiting for us.
My father will be repairing his car.
He had seen us.
We will have completed the study.Not: Perfect’li cümleler tek başlarına bir yargı ile kullanılmaz. Daha iyi anlaşılsın diyebu cümleler verildi. Normalde bu cümleler ingilizcede yoktur veya eksiktir.
A) Simple: Do + V1
1.) The Simple Present Tense: (Geniş zaman) Ali speaks.(Ali konuşur)
2.) The Simple Past Tense: (Dili geçmiş zaman) Ali spoke.(Ali konuştu)
3.) The Future Tense: (Gelecek zaman) Ali will speak. (Ali konuşacak)
İngilizler dilde kısaltmayı çok severler. İngilizcede temel zamanları 4 gruba ayırarak inceledik. Simple dışındaki gruplarda yardımcı fiillerle zamanları çekiyor ve yardımcı fiillere bakarak cümlenin hangi zamanla kurulduğunu öğreniyoruz. Örneğin “have” varsa perfect, “be” varsa continuous’tur diyoruz. Bu yüzden İngilizler, simple dışındaki üç grupta kısaltma yapamamışlardır.
I do speak. (Konuşurum)
You do speak
He does speak
We do speak
You do speak
They do speakSimple zamanlarda yardımcı fiil olmadan da hangi zaman olduğunu anlayabiliriz. Cümleye bakarak “have” yok, perfect değil; “be” yok continuous değil, o zaman simple’dır diye kolaylıkla söyleyebiliriz. Bu yüzden İngilizler Simple grupta kısaltma yapmışlardır.
Simple Gruptaki Kısaltmalardan Doğan Zorluklar
Bir fiilin isim hali ile birinci hali aynıdır. Simple Tense’lerde bu durum karışıklığa yol açmaktadır.
1.)• To decrease: Azalmak (verb) To book: Rezerve yapmak (verb)
2.)• The decrease: Azalış (noun) The book: Kitap (noun)Bu zorluğu gidermek için simple cümlelerde üçüncü tekil şahıslarda temel fiile “s” takısı getirilir. Bu durum isimlerin tekil-çoğulu ile ters ilişkilidir. ”s” takısı kelimenin isim değil; fiil olduğunu gösterir.
This decrease: This tekildir. Decrease’de “s” takısı yok. O zaman bu isimdir diyoruz. (Bu azalış)
This decreases: This tekildir. Decrease’de “s” takısı vardır. O zaman bu fiildir diyoruz. (Bu azalma)
O halde şimdi simple zamanlara gidebiliriz.
1 .) The Simple Present Tense: (Geniş zaman): Ali speaks. (Ali konuşur)
Not: Simple present’te “do” kısaltılır. Eğer düz olumlu cümlede “do” varsa, bu vurgu için kullanılır.
I do believe. (Tabi ki inanıyorum)
2.) The Simple Past Tense (Dili geçmiş zaman)
I did speak. (konuştum)
Did, do’nun ikinci halidir. Simple past tenste yardımcı fiil kısaltılınca, kendisine uygulanan ikinci hale getirme temel fiile uygulanır. Yani temel fiil ikinci halde yazılır. Kısaltılmış şekliyle yazacak olursak;
I spoke şeklinde olur.
Fiillerin ikinci halinin kullanıldığı tek yer Simple Past Tense’ dir. V2 kullanıldığından isim ile karıştırma problemi de kalmıyor.
Eğer bu tense’ de did kullanılsa simple present tense’de olduğu gibi anlamı pekiştirmek içindir. Olumsuz, soru ve olumsuz soru cümlelerinde “did” yardımcı fiili kullanılır. Did’in cümlede olması durumunda temel fiil daima V1 halinde yazılır.
1.) The Future Tense: (Gelecek zaman)
İngilizcede Future, bir zaman olarak kabul edilmez. Çünkü gelecekte olayın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli değildir. Bu sebeple “Will” ve “Shall” aslında yardımcı fiil değillerdir. Bunlar Modall’lar içinde düşünülür. Bu sebeple normalde;
I shall do speak. (Konuşacağım)
You will do speakŞeklinde yazılmalıdır. “Do” kısaltması yapıldığında, fiil de birinci halde olduğu için diğer Simple gruplarındaki gibi karışıklık olmuyor ve “Will” ve “Shall” sanki yardımcı fiilmiş gibi görev görüyor. Bu şekilde “–ecek, acak” anlamını temel fiile yükleyerek gelecek zaman anlamını katıyor.
Burada önemli bir nokta da şudur: Cümleyi olumsuz veya soru yaparken Simple grubunun yardımcı fiili olan “Do” yu çağırmaya gerek yoktur. Çünkü bu görevi yardımcı fiil rolü üstlenen “Will” ve “Shall” görür.
Modal matığı da bu şekildedir. Yani aslında modal’ların kullanımında da normalde “Do” yardımcı fiili vardır ve kısaltma yapıldığı için direkt olarak modal’dan sonra temel fiil birinci haldedir.
PRONOUNS
Pro:...nın yerine, ileriye. Noun: İsim (gramatikal olarak)
Bu yüzden “Pronoun” ifadesi ismin yerine geçen yani zamir demektir.Şimdilik özne olan ve nesne olan zamirleri göreceğiz.
Subject Pronouns Object Pronouns
I Me
You You
He Him
She Her
It + VERB + It
We Us
You You
They ThemSubject Pronouns’ lar mutlaka çekimli bir fiilden önce gelirler. Bu nedenle zaten bu zamirler özne; fiiller de yüklem oluyor.
Object Pronouns’lar da mutlaka çekilmiş fiillerden sonra gelirler.
Yukarıdaki tablodan da gördüğümüz gibi bazı özne ve nesne zamirleri birbirinin aynıdır. Bir cümlede böyle zamirlerin özne veya nesne olduklarını anlamak için bunların fiilden önce - sonra geldiğine bakmak gerekir.
Not: Özneler daima yalın haldedir. Kitap, okul, Ali gibi. Kitabi, okulda, Ali’ye gibi hal ekleri almış durumda kesinlikle özne olamazlar.
Verilen Bir Cümlenin Zamanını Bulma
Bir cümlede zamanını bulmak için önce asıl fiile sonra da yardımcı fiillere bakılır. Bunların özelliğine göre cümlenin hangi zamanla kurulduğuna karar verilir.
We had been conducting the experiment. (Deneyleri yapmaktaydık)
Be + V1.....ing olduğundan “Continuous”lu bir zamandır diyoruz. Have var, “Perfect” ; ve V2 formda olduğu için de “Past” olduğunu söylüyoruz. Böylece cümlemizin zamanı “Past Perfect Continuous”tur.
Conduct: Yapmak, yürütmek, Beraber götürmek
Ducere: Conduct’un latincesidir. Lider, götürmek gibi anlamı vardır. İngilizcesi “Duce”dir.
Duct: Götürmek. Con: beraber; Conduct: Beraber Götürmek, yürütmek anlamına gelir.Aşağıda yazacağımız cümlelerin zamanları da aynı mantıkla bulunur.
She will be waiting for us this time next week. (O gelecek hafta bu zamanda bizi bekliyor olacak)
(Burada “for” bir edattır. Edatların kullanımı dilden dile farklılık arz eder. İngilizce’de bazı fiiller edatla kullanılır. Wait for: ...için beklemek gibi. Biz yukarıdaki cümleyi çevirirken “O, gelecek hafta bu zamanda bizi bekliyor olacak” deriz. Ama bir İngiliz bu cümleyi düşünürken “O, gelecek hafta bu zamanda bizim için bekliyor olacak” der.)
My father was watching them. (Babam onları izliyordu.)
I have seen it before. (Onu daha önce görmüşüm.)
He often critizes us. (O sık sık eleştirir.)
Thay had been struggling for victory. (Onlar zafer için mücadele etmekteydiler.)
Struggle for: ...için mücadele etmek
We stadied English at university. (Biz üniversitede İnglizce çalıştık.)
At: ...de, ...da. (Süreklilik arzeder. Ev, hastane, üniversite gibi süreklilik gerektiren ifadelerle kullanılır.)
İn: ...de, ...da. (anlık bir süre gerektiren durumlarda kullanılır.)
Zamanların Kullanıldığı Yerler
Past Perfect Past Present Future
xxxxXxxxx xxxxXxxxx X XPast Perfect Continuous Past Continuous
Olay, bir noktada olup bitmişse,Simple
1.)• Olay, bir devamlılık arz ederse Continuous
1.• Olay, bir olayın öncesi veya sonrası ile ilgili ise Perfect’tir.Zaman çizelgesinden de gözlenebileceği gibi Simple Past ile Past Continuous çakışıyor. Bu yüzden ikisi aynı yerde kullanılabilir ve birbirinin yerini alabilirler.
Geçmişte iki olay çakışmıyorsa, biri diğerinden önce oluşmuşsa Perfect’ te gideriz. Past Perfect, past öncesi bir noktada; Past Perfect Continuous ise, past öncesi devamlılık gösteren bir olayda oluşmuş ve ikisi çakışıyor demektir.
Past Perfect, geçmişin öncesi olduğu için kompleks bir cümledeki iki cümlecik Past Perfect ile kurulamaz.
Şimdi bu dört zamanın alternatif cümle kurma formlarını inceleyelim:
1.) Gerek Simple Past, gerekse de Past Continuous tek başına bir cümlede kullanılabilirler.
I saw them last night. (S. Past)
I was sleeping last night at ten o’clock. (Past Continuous)
2.) Cümlede iki cümlecik var - iki yüklem - ve çakışmışsa ikisi de Simple Past olabilir.
I saw him when he entered the room.
S. Past S. Past3.) İki cümlecik var ve çakışmışsa biri S. Past, diğeri Past Continuous olabilir. Hangisi önce, hangisi sonra önemli değildir.
When you phoned, I was sleeping. (I was sleeping when you phoned.)
S. Past Past Continuous4.) İki cümlecik var ve çakışıyorsa ikisi de Past Continuous olabilir.
I was reading the newspaper while my wife was watching TV.
Past Continuous Past Continuous
Özet olarak;
a) Bir cümlede iki cümlecik Past Perfect ile kurulamaz.
b) Simple Past ve Past Continuous tek başlarına bir cümlede olabilirler, ikisi aynı yerde kullanılabilirler.
c) Bir cümlede iki cümlecik var ve ikisi çakışmış ise ikisi de Simple Past olabilir.
d) Bir cümlede iki cümlecik var ve ikisi çakışmış ise biri Simple Past, biri Past Continuous olabilir.
e) Bir cümlede iki cümlecik var ve ikisi çakışmış ise ikisi de Past Continuous olabilir.Geçmişte iki olaydan biri önce, biri de sonra oluşmuşsa; yani olaylar çakışmıyorsa;
Önce cümle çözümlenecek. Bu iki olaydan önceye giden Past Perfect, sonra olan S. Past’tır.
The lesson had started when I arrived there.
Past Perfect S. PastBurada geçmişte meydana gelen iki olay vardır. Bunlar, çakışmamakta ve biri diğerinden önce meydana gelmiştir. Önce olan Past Perfect ile sonra olan S. Past ile ifade edilmelidir. Bu durumdaki cümle kuruluşunda başka alternatifler de vardır. Önceki Past Perfect Continuous, sonraki Past Continuous veya diğer formlar da olabilir.
My mother had been serving the table when I arrived home.
(Ben eve vardığımda, annem masayı hazırlamaktaydı.)
My mother was serving the table when I arrived home.
(Ben eve vardığımda, annem masayı hazırlıyordu.)Türkçe’de “Hazırlamaktaydı” ve “Hazırlıyordu” aynı anlamda kullanılmaktadır. İngilizce’de, bunlar tamamen ayrı anlamdadır. “Hazırlamaktaydı” ifadesinde,ben eve gittiğimde annemin yaptığı eylemi görmüyorum, çünkü eylem olmuş, bitmiştir. “Hazırlıyordu” ifadesinde ise, benim eve gitmemle annemin yaptığı eylem çakışmış; ben annemin yaptığı eylemi görüyorum. Bu iki ifadenin karışıklığa yol açması İngilizce’nin yapısından değil; Türkçe’nin yapısından kaynaklanmaktadır.
My children were sleeping when I arrived home. (Eve vardığımda çocuklarım uyuyorlardı)
My children had been sleeping when I arrived home. (................uyumaktaydılar.)
Thomson’un Grameri adlı Kitaptan bir örnek:
I saw the man on his knees when I opened the door. I understood that he had been looking
at throw the key hole. (Kapıyı açtığımda, adamı dizlerinin üstünde gördüm. Anladım ki adam anahtar deliğinden bakmaktaydı.)
Past Perfect S. Past Past’ın Sonrası
xxxxXxxxx xxxxXxxxx xxxxXxxxx
Past Perfect Cont. Past Continuous
Türkçe’nin yapısından kaynaklanan “Hazırlamaktaydı” ve “Hazırlıyordu” ifadelerinin anlam karışıklığını gidermek için yukarıdaki örnek verilmiş çok güzel bir örnektir. Olayın son cümlesinde, Past Perfect Continuous yerine kesinlikle Past Continuous kullanılamaz. Çünkü kapı açılmıştır ve adam eylemini sürdüremeyecektir. Dolayısıyla kapıyı açanın da adamın bakma eylemini görmesi mümkün değildir. Eğer Past Perfect Continuous yerine Past Continuous kullanılsaydı ki bu kullanım yanlış olurdu; kapıyı açma ile adamın anahtar deliğinden bakması aynı anda olmuş olacaktı. Bu da cümleden de anlaşıldığı gibi mümkün değildir.Yukarıdaki zaman çizelgesinde de gözlendiği gibi bir de Past’ın sonrası gerçekleşen olaylar vardır. Diyelim ki geçen hafta biri ile görüştük ve o, işinden istifa edeceğini söyledi. Bu iki olay nasıl aktarılacak?
Eğer biz onunla görüştüğümüzde istifa etmiş olsaydı ve bunu bize söyleseydi bu durumda biz cümlemizi S. Past ve Past Perfect ile kurardık. Yani cümlemiz;
He said that he had resigned. (O istifa ettiğini söyledi) olurdu.
Eğer biz onunla görüştüğümüzde yukarıda dediğimiz gibi istifa edeceğini söyleseydi bu durumda cümlemiz;
He said that he would resign. (O istifa edeceğini söyledi) olur.
Geçmişin sonrası durumunda, sonraki eylem bir devamlılık da arz edebilir. Eğer eylem sürekli bir eylem ise, continous ile verilmelidir. O zaman cümlemiz;
He said that he would be working as a manager at the bank. (O, bankada müdür olarak çalışacağını söyledi)
When: .....dığı zaman
While: ....iken. (Bu bağlaç genellikle continuıus’lularla kullanılır.)
PARTİCPLES
Türkçe karşılığı “ortaç, sıfat fiil” demek olan Participles’lar İngilizcede biçimsel olarak üç bölüme ayrılırlar.
Present Participle Past Participle Perfect Participle
Sleeping Slept Having slept
Speaking Spoken Having spoken
Coming Come Having come
Present Tense’lerin Kullanıldığı Yerler
1.) The Simple Present Tense
2.) The Present Continuous Tense
3.) The Present Perfect Tense
4.) The Present Perfect Continuous Tense
Present Perfect Present Future
xxxxXxxxx X XPresent Perfect Cont.
Present Perfect Tense ile Present Perfect Continuous Tense’nin kullanıldığı yer aynıdır. Present Perfect Tense, geçmişte bir noktada olmuştur. Present Perfect Continuous Tense ise aynı yerde, fakat sürekli bir durumda olmuştur. Bu iki zamanın kullanımında önce ile ilişkisi düşünülmelidir. Ayrıca bu iki zamana özgü bazı zarf ve edatlar vardır. Aşağıda verilecek olan bu zarf ve edatlar görüldüğünde mutlaka Present Perfect Tense ile Present Perfect Continuous Tense’lere gidilmelidir.
Present Perfect Tense ile Present Perfect Continuous Tense Gerektiren Zarf ve Edatlar:
For: ...dır ....den beri
Since: ...den beri
Just: Henüz, yeni, az önce, şimdi.(Çok kısa bir süre önce olan eylemleri anlatır.)
Yet: Daha, henüz.
Already: Halihazırda, .......mış bile
Recently: Son zamanlarda
Lately: Son zamanlarda
Over: Boyunca, .....de, ....da
Ever: Hayatında, hiç, şu ana kadar.
Never: Hayatında, hiç, Şu ana kadar. (Ever’ın olumsuz yapısıdır.)
For and Since
For and Since “.....den beri” anlamına geldiği için konuşma anında geçen olayın öncesi ile ilişkisi kuruluyor. Ayrıca olayın etkisi konuşma anında devam etmektedir. Bu açıklamalar da zaman olarak Present Perfect Tense ile Present Perfect Continuous Tense’leri gerektirir.
We have been waiting for you since morning. (Sabahtan beri seni beklemekteyiz.)
I have been smoking for ten years. (10 yıldır sigara içmekteyim)
Birinci cümlede, bekleme eyleminin sadece konuşma anı ile ilgilenilmez. Bekleme eyleminin öncesi ile ilişkisi kurulur ve öncesinin konuşma anına etkisi de belirtilir.
İkinci cümlede, sigara içme eyleminin sadece şu anı ile ilgilenilmez. Konuşma anının on yıl öncesi ile ilişkisi kurulur.For and Since’in kullanımının karıştırılmaması gerekir. Bunun için şöyle bir ayırım koyabiliriz:
****Zaman ismi varsa: Since
****Zaman miktarı varsa: For kullanılır.I have smoked for 10 years şeklinde Present Perfect ile de cümleyi kurabiliriz. Çünkü bu iki zaman birbirine eşittir. Bu iki cümlenin anlamı bakımından karışıklık çıkması Türkçe’nin bu iki zaman açısından yetersiz oluşundandır.
Yet
We have not decided yet. (Hala karar vermedik.)
Yet, konuşma anında geçen eylemin öncesi ile ilişkisini kuruyor. Bu yüzden “yet” görüldüğü yerde Present Perfect Tense düşünülür. Burada karar vermeme öncesinden başlamış, hala karar verilmemiş ve her an karar verilip eylem sonuçlandırılabilir. (Yet olumsuz cümlelerde kullanılır.)
Just
He has just gone out. (Henüz dışarı çıktı.)
Bu cümleden eylemin çok kısa bir süre önce gerçekleştiğini anlıyoruz. Yani dışarı çıkanın merdivenlerde olabileceği, çok uzakta olmadığını anlıyoruz. Bu anlamı katan “just”tır ve bu yüzden Simple Past değil de Present perfect kullanıyoruz. Eğer çok yeni olmayan olaylar aktarılırsa o zaman “just” kullanılmaz.
Already
They have already given up the project. (Onlar projeden vazgeçmişler bile.)
Geçmişte olay belirsiz bir zamanda olduğu için Present perfect kullanılır.
Recently = Lately
I have not met him recently. (Son zamanlarda onunla karşılaşmadım.)
Burada bizi perfecte götüren “Recently”dir. Çünkü şu anda konuşulan eylemin öncesi ile ilişkisini “Recently” kuruyor ve olayın etkisinin hala devam ettiğini anlıyoruz.
Ayrıca bir zarf olan “Recently” den “ly” eki atılırsa, bir sıfat olan “recent” elde edilir. Bu sıfatın isimler önünde kullanılması ile elde edilen sözcük de Present Perfect gerektirir. Örnekleyecek olursak;
In recent years, enflation has been falling down. (Son yıllarda enflasyon düşüyor.)
Ever x Never
Have you ever seen such a novel. No, I have never seen such a novel.
(Hayatında böyle bir roman gördün mü? Hayır, Hayatımda böyle bir roman görmedim.)Ever and never Present Perfect gerektirir. Çünkü konuşma anında geçen eylemin öncesi ile ilişkisini kuruyor.
*****Over*****
Boyunca, ....de, ....da anlamına gelen “Over”ın iki kullanımı vardır.
1.) Çoğul bir zaman sözcüğünün veya bir etkinliğin önünde ise: Eğer “over” bu
konumu ile kullanılırsa, zaman olarak Present Perfect gerektirir.
Over the past few years, Scientist have developed a new cure.
(Son birkaç yılda bilim adamları yeni bir tedavi geliştirdiler.)Burada “over” çoğul bir zaman önünde kullanılmıştır. Bu yüzden zaman olarak Present Perfect kullanılmıştır. Mantığı da şudur: Geliştirilen tedavi bir noktada olup bitmiş değildir ve etkisi sürmektedir.
2.) Tekil bir zaman sözcüğünün veya bir etkinliğin önünde ise: Eğer “over” bu
konumu ile kullanılırsa, zaman olarak Simple Past gerektirir.Over the past month, the prices increased by 10 %. (Geçen ayda fiyatlar %10 arttı.)
Burada “over” tekil bir zaman önünde kullanılmıştır. Bu yüzden zaman olarak Simple Past gerektirir. Çünkü olay olup bitmiştir.
Başka örnekler verecek olursak;
Over the last meeting, the chairman explained everything(Geçen toplantıda başkan her şeyi açıkladı)
Over the last meetings, the chairman has explained everything.
“Over”ın Diğer Kullanımı
Daha önce de değinildiği gibi “over” ın ...de, ...da anlamına gelen kullanımı da vardır. Peki bunun, aynı anlama gelen “in”, “at” gibi sözcüklerden farkı nedir? “Over”da gizli bir “boyunca” anlamı vardır. Bu yüzden kullanılacak cümlede bir süreğenlik varsa “over”; bir noktada olup bitmişse diğerleri kullanılır.
Örneğin;
Derste söz aldı: “at” kullanılır. (Bir noktada olup bittiği için.)
Derste uyudu: “over” kullanılır. (Bir devamlılık gösterdiği için.)Simple Present vs Present Continuous
Simple Present, Türkçe’deki Geniş Zamana karşılık gelir. Geçmişte, şu an ve gelecekte olabilecek eylemler, alışkanlık haline gelmiş olan eylemler İngilizce’de bu tense ile ifade edilir.
Present Continuous ise, içinde bulunan anda yapılan, kontrolümüz altındaki eylemleri ifade etmede kullanılır. Her eylemin kontrolü elimizde olmayabilir. Duyu eylemleri gibi.
Believe in: İnanmak
Dare: cesaret etmek
Detest = Loathe: iğrenmek
See: görmek
See off: uğurlamakI am believing in God diyemeyiz. Ancak, I believe in God diyebiliriz. Çünkü Allah’a inanmak, kontrolümüz altında olan ve istesek hemen inanmayacağımız bir durum değildir.
I am loving my country diyemeyiz. Ancak, I love my country diyebiliriz.
Bütün “Linking Verbs”lerin Continuous formları yoktur. Ancak bu fiiller eğer duyu eylemi anlamında bir anlama sahip değiller ise continuous formda kullanılabilirler. Örneğin; “See”, görmek anlamında continuous formda kullanılamaz. Yani, I am seeing diyemeyiz. Ama “See off” uğurlamak demektir ve continuous formda kullanılabilir. Çünkü “uğurlamak” eylemi, kontrolü elimizde olan bir eylemdir. I am seeing off my friend gibi.
Her continuous formu olmayan fiiller için alternatif simple zamanı kullanılır.
Present Continuous için Simple Continuous
Past Continuous için Simple Past
Perfect Continuous için Present Perfect alternatif olarak kullanılır.
Future Perfect Yapıları
The Future Perfect Tense ve The Future Perfect Continuous Tense’lerin her ikisi de aynı yerde kullanılır.
Present Future Perfect Future
X xxxXxxx XFuture Perfect Continuous
Gelecekte belli bir zamanda olacak eylemleri ifade ettiğimizde cümleyi basit Future ile kurarız. Eğer gelecekte belli bir zamanın öncesine vurgu yapılırsa cümle, The Future Perfect Tense veya The Future Perfect Continuous Tense’lerden biri ile kurulur.
Örneğin;
Saat beşte ders başlayacak, Basit Future ile
Beşe kadar ders başlayacak, Future Perfect ile kurulur.
The Future Perfect Tense ve The Future Perfect Continuous Tense zamanlarının kullanımında dikkati çeken “By” edatı vardır. Bu edat, bir cümlede varsa mutlaka Future Perfect’i işaret eder.
By: ...e kadar
Exceed: aşmak
The population of Turkey will exceed 100 millions in 2010.
(Türkiye’nin nüfusu 2010 yılında 100 milyonu aşacak.)Bu cümlede, gelecekte belli bir noktada gerçekleşecek olaydan söz edildiği için Basit Future kullanılmıştır.
The population of Turkey will have exceeded 100 millions by 2010.
(Türkiye’nin nüfusu 2010 yılına kadar 100 milyonu aşmış olacak.)Görüldüğü gibi “By” edatının olması Futre Perfectli yapı ister. Yani bir cümlede “...e kadar” anlamına gelen “by” edatının varlığı Future Perfectli yapı gerektirir. Peki bu cümlede niçin Future Perfect Continuous değil de Future Perfect kullanılmıştır? Future Perfect kullanılmıştır. Çünkü 100 milyona aşma eylemi sürekli olmayıp; bir anda gerçekleşen bir eylemdir. Bu yüzden continuous kullanılmamıştır. Zamanların kullanımında bu şekilde spesifik özelliklerine de dikkat etmek gerekir.
Sınavlarda, The Future Perfect Tense ve The Future Perfect Continuous Tense’lerle ilgili sorularda bu iki zamanın ikisi de şıklarda verilmez. Çünkü ikisi de aynı yerde kullanılır ve aynı anlama gelir.
By ve Until / Till Arasındaki Kullanım Farkı
By: ...e kadar
Until / Till: ...e kadarİkisi de “....e kadar” anlamına gelen bu iki edat arasında çok önemli bir kullanım farkı vardır. Eğer konuşma anı ile gelecekte belirtilen zaman arasında eylem sürekli oluyorsa Until / Till kullanılır. Eğer konuşma anından sonra “...e kadar” ifadesinin geçtiği bir noktada eylem oluyorsa “By” kullanılır ve bu da Future Perfectli yapı gerektirir. Bu açıklamayı zaman çizelgesinde gösterecek olursak;
Present Until / till Future Present by Future
XxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxX X X X
Present Saat 10Present Saat 10Olayın gerçekleştiği nokta
I will study untill 10 o’clock. (Saat ona kadar çalışacağım)
He will have called us by 10 o’clock. (Saat ona kadar bize telefon edecek.)
Birinci cümlede, zaman çizelgesinde de görüldüğü gibi konuşma anından gelecekte belirtilen zamana kadar çalışma eylemi sürekli yapılacaktır. Burada süreklilik olduğu için “by” artık kullanılamaz; “until” kullanılır.
İkinci cümlede ise, telefon açma eylemi konuşma anından gelecekte belirtilen zamana kadar sürekli değil de bir noktada gerçekleşecektir. Bu kullanım da “by” edatını gerektirir ve “by” kullanımı da Future Perfect’i işaret eder.
Not: Edatların kullanım özelliğinden dolayı “By” cümlenin başına da gelebilir. Normalde edatların asıl yerleri cümle sonlarıdır. Ama kullanım yerleri değişebilir.
By the end of next month, we will have completed our study.
(Bu ayın sonuna kadar çalışmamızı tamamlamış olacağız.)Eğer gelecekte yapılacak bir eylemi, öncesi ile ilişki kurarak aktaracaksak tense olarak Future Perfect kullanırız.
By the end of year, I will have been working at D.U. for 15 years.
(Yıl sonuna kadar, Dicle Üniversitesinde 15 yıldır çalışmakta olacağım.)“For” edatının Farklı Perfect ifadelerindeki Kullanımı
Now, I have been studying for three hours. (The Present Perfect Continuous Tense)
(Şu anda üç saatten beri çalışmaktayım.)When you phoned, I had been studying for three hours. (The Past Perfect Continuous Tense)(Sen telefon ettiğinde, üç saatten beri çalışmaktaydım.)
By the end of this month, I will have been teaching Engilish for three years. (The Future Perfect Continuous Tense) (Bu ayın sonuna kadar üç yıldır İngilizce öğrenmekte olacağım.)
Not: Sorulan bir soru üzerine “for”un kullanımı yukarıdaki cümleler üzerinde anlatıldı.
Zamanların Kullanımındaki Karışıklıklar1.) Simple Past – Present Perfect Kullanımı: Bu iki zamanın kullanımında Türkçe’nin yapısından kaynaklanan bazı karışıklıklar vardır. Bu karışıklıkları gidermek için zamanların İngilizce’deki tanımından başlayalım.
Simple Past: Geçmişte, belli bir zamanda olmuş, bitmiş olayları aktarır. Yani Simple Past’ı kullanabilmek için kesinlikle zamanın belli olması ve olayın olmuş - bitmiş olması gerekmektedir. Eğer bu iki şart eksik ise, kesinlikle Simple Past kullanılamaz. Bu durumda Simple Past’ın alternatifi olan Present Perfect’e gidilmelidir.
I saw him three days ago. (Onu, üç gün önce gördüm.)
They signed a peace agreement in 1990. (Onlar, 1990 yılında bir barış antlaşması imzaladılar.)
Görüldüğü gibi birinci cümlede “görme” eylemi oluş-bitmiş ve belli bir zamanda (üç gün önce) olmuştur. Bu nedenle Simple Past kullanılmıştır. İkinci örnek için de aynı açıklama geçerlidir.
Eğer olay geçmişte belirsiz bir zamanda olmuşsa ve etkisi konuşma anında da devam ediyorsa artık Simple Past kullanılamaz. Bu durumda Simple Past’ın alternatifi olan Present Perfect’e gidilir.
My family has moved many years before. (Ailem, birkaç yıl önce taşınmış.)
Burada “taşınma” eylemi, hem belirsiz bir zamanda olmuş hem de etkisi konuşma anında devam etmektedir. Bu nedenle Simple Past kullanılmamış; alternatifi olan Present Perfect’e gidilmiştir.
Olayın etkisi durumunu bir örnekle açacak olursak;
I lost my key. (Anahtarımı kaybettim.)
I have lost my key. (Anahtarımı kaybetmişim.)
Birinci cümlede geçmişte olmuş-bitmiş olan “kaybetme” eyleminin etkisi konuşma anında yoktur. Bu nedenle kaybedilen anahtarın bulunduğu anlaşılır. İkinci cümleden ise anahtarın henüz bulunamadığı ve kaybetme eyleminin etkisinin konuşma anında da var olduğu anlaşılır.
Simple Past – Present Perfect kullanımında yukarda anlatılan detaylara dikkat edilmelidir. Ayrıca Present Perfect kullanımında önemli bir husus daha vardır. Eğer verilen bir cümlede bizi Present Perfect’e götüren bir işaret yoksa (yet, just, for, since vb. gibi) olayın etkisi ve zamanı düşünülerek sonuca varılır.
Present Perfect’li bir cümlede eğer bir zaman dilimi kullanılmışsa (this month, this century, this day vb.) bu zaman diliminin etki alanı devam etmelidir. Zaman dilimleri de genellikle “this” ile başlarlar.Örneğin, saat öğleden önce on birde kahvaltı yapılmadığı söylenmek istense Simple Past kullanılamaz. Çünkü öğle yemeğine kadar yapılacak bir yeme eylemi kahvaltı olacaktır. Bu nedenle Present Perfect kullanılmalıdır. Eğer öğleden sonra o gün için kahvaltı yapılmadığı söylense artık yapılacak bir yeme eylemi kahvaltı olamayacağından Present Perfect kullanılamaz; kullanılacak zaman Simple Past olmalıdır.
Saat 11.00 Today, I have not had breakfast. (Bu gün kahvaltı yapmamışım.)
Saat 14.00 Today, I did not have breakfast. (Bu gün kahvaltı yapmadım.)
2.) Present Continuous – Present Perfect Continuous Kullanımı
Present Continuous kısa bir zaman dilimi ile sınırlıdır. Olayın sadece şu anı ile ilgilenilir, öncesi ile bir ilişkisi kurulmaz. Present Perfect Continuous’ta ise, olayın öncesine gitmek gerekir.
I’m living in D. Bakır now. (Şimdi D. Bakır’ da yaşıyorum.)
Bu cümlede sadece olayın şu anı ile ilgileniliyor. Ayrıca kısa bir zaman dilimi vardır. Bu nedenle Present Continuous kullanımı gerektirir.
I have been living in D. Bakır for five years. (Beş yıldır D. Bakır’ da yaşamaktayım.)
Bu cümlede ise sadece olayın şu anı değil öncesi de işin içindedir. Böyle bir ifadede artık Present Continuous kullanılamaz, alternatifi olan Present Perfect Continuous kullanılmalıdır.
She is working in a bank, now. (at present)
She has been working in a bank since last year. (öncesi ile ilişkili)
Zamanların Kullanımına Bazı Örnekler
I haven’t received the documents yet. (Hala belgeleri almadım.)
Present PerfectBu cümlede, “have” var ve fiil üçüncü haldedir. Bu nedenle Present Perfect ile kurulmuş bir cümledir. Bu cümleyi “..........almamışım.” diye Türkçe’ye çevirmek İngilizce açısından daha uygundur. Ama Türkçe’ye uygunluk açısından “.......almadım” diye çevrilir. Bu yüzden İngilizce’den Türkçe’ye çeviri yaparken genel yapıyı ve anlamı bozmamak şartıyla kulağa hoş geldiği şekilde çevirmek gerekir. Bu şekilde cümleyi çevirirken, sanki cümle Simple Past ile kurulmuş gibi algılanır. Gerçekte cümle görüldüğü gibi Present Perfect ile kurulmuştur. Bu nedenle yapılan bu açıklama çeviri için geçerlidir. Yani İngilizce’de yukarıdaki cümlede Simple Past kullanılamaz.
To receive: almak, kabul etmek.
To conceive: kavramak, algılamak
Reception: kabul edilen yer (Receive’ın isim halidir. Diğer fiiller de bu şekilde isimleştirilebilirler.)
Concept kavram
Co, Con, Com (ses uyumuna göre): beraber
Per: ...için, karşısında.
To percive: idrak etmek, algılamak.
De: olumsuzluk katan bir ön ektir.
To decieve: kandırmak, aldatmak.
Deceptive: aldatıcı.Dikkat edilirse, yukarıdaki kelimelerin hepsi “receive” den türetilmiştir. Dolayısıyla bir kelimenin anlamı bilinirse, türevlerinin de anlamlarını bulunabilir. Öğrenilen bu kelimeleri, türevleri ile birlikte yazarak çalışmak daha verimli olacaktır.
The E.U will be contributing to our economy enormously in the years ahead.
Future Perfect Continuous
(A. B, önümüzdeki yıllarda ekonomimize büyük ölçüde katkıda bulunuyor olacak.)Yukarıdaki örneğin açıklamasına benzer şekilde cümlemizin zamanını çözümlüyoruz. “will” var, Future; “be” var Continuos; yani Futre Continuous’tur diyoruz.
Enormously: büyük ölçüde, çok.
Ahead: dosdoğru, ileri
To contribute: katkıda bulunmak.
To distribute: dağıtmak.
To attribute: ...e atıfta bulunmak, ...e bağlamak.
To retribute:“Tribu” Latince bir kelime olup; Roma döneminde ortaya çıkmıştır. “Aşiret” anlamındadır. Roma döneminde üç önemli aşiret varmış. “Tribun” ise, aşiret liderinin aşiret bireylerinin etkinliklerini izlerken oturduğu yüksek yer demektir. Statta oturulan yer anlamındaki “tribün” kelimesi buradan gelmektedir.
They had been waiting for three hours when we arrived there.
Past Perfect Continuous Simple Past
(Oraya vardığımızda, onlar üç saatten beri beklemekteydiler.)
Can/Can't Örneklerle İngilizce Konu Anlatımı
*Can yeteneklerimizden bahsederken kullanılmaktadır. Türkçe'de -ebilmek, -abilmek ekine karşılık gelmektedir.
- Tony can swim. (Tony yüzebilir.)
- My father can speak Chinese. (Babam Çince konuşabilir.)
- I can ski. (Kayak yapabilirim.)
- My sister can play the violin. (Kız kardeşim keman çalabilir.)
- My students can dance. (Öğrencilerim dans edebilir.)
*Olumsuz bir cümle kurmak, yani yapamadığımız şeyleri belirtmek için ise Can't (can not) kullanılır.
- Tony can not play volleyball. (Tony voleybol oynayamaz)
- My father can not speak French. (Babam Fransızca konuşamaz.)
- I can not skate. (Paten yapamam.)
- My sister can not play the guitar. (Kız kardeşim gitar çalamaz.)
- My students can not play basketball. (Öğrencilerim basketbol oynayamaz.)
*Olumlu ve olumsuz cümlelerde gördüğümüz gibi Can'in kullanımı cümledeki kişilere göre değişiklik göstermemektedir. Özne I da olsa, He, She, It, They de olsa Can yine aynı kalmaktadır.
*Can'in yeteneklerimizi belirtmek dışında bir başka kullanımı da vardır. Can aynı zamanda yapılması ya da meydana gelmesi muhtemel şeyler hakkında konuşurken de kullanılabilir.
- The doctor can see you at 3.00. (Doktor sizi saat 3te görebilir.)
Yani doktorun sizi görmesi ancak 3'te mümkün olacaktır. Daha önce görmesi mümkün değildir.
- You can not buy flowers at butcher's. (Kasaptan çiçek satın alamazsınız.)
Kasaptan çiçek satın almamız mümkün değildir.Bunu da can not ile söyleriz.
Question Form (Soru Şekli)
*Can ile soru yapmak istediğimizde have got ve has got kuralını uyguluyoruz. YaniCan ile özne yer değiştiriyor.
- Can you speak English? (İngilizce konuşabilir misin?)
Yes, I can. (Evet, konuşabilirim)
- Can your father drive a racing car? (Baban yarış arabası sürebilir mi?)
Yes, he can. (Evet, sürebilir.)
- Can your students play golf? (Öğrencilerin golf oynayabilir mi?)
No, they can not. (Hayır, oynayamazlar.)
*Örnek cümlelerdeki gibi kısa cevaplar verebiliriz. Uzun cevap vermek istiyorsak şöyle devam edebiliriz:
- Yes, I can speak English.
- Yes, he can drive a racing car.
- No, they can not play golf. (No, they can't play golf) takısını getirmekteyiz.
ingilizce Bağlaçlar Bağlaç - 1
İngilizce Bağlaçlar - 1
Bağlaç: İki cümleciği (kelime veya cümleyi değil) birbirine bağlayan yapılardır.
Coordinating Conjunction / Düzenleme Bağlaçları
Sentence Connector / cümle bağlayıcıları
Correlative Conjunction / İlişki sağlayan bağlaçlar
Adverbial (Subordinating) Conjunction
////////////////////////////////////////////////////
Coordinating Conjunction :
Düzenleme Bağlaçları
İki cümlecik arasındaki bağlantıyı sağlayan bağlaçlardır. Bu Bağlaçlar mutlaka iki cümlecik arasında bulunurlar
And: ve (paralellik arz eden bağlaçtır.)
But: ama, ancak, fakat (zıtlık bağlacıdır.)
Or: veya (iki alternatiften birini seçen bağlaçtır.)
Nor: ne de (or’un olumsuzu olup iki alternatiften hiç biri anlamındadır.)
So: bundan dolayı (sonuca götüren bağlaçtır.)
For: edat olarak,“için”; bağlaç olarak iki cümlecik arasında “zira-çünkü / -dığı için” anlamındadır.
Yet: zarf olarak, “henüz”anlamında; bağlaç olarak “halbuki” anlamındadır.
Örnekler:
And :
He opened the door and threw the bag out. ( Kapıyı Açtı ve çantayı dışarı attı.)
But :
She is a good girl but She doesn't study her lessons. ( İyi bir kız ama derslerine çalışmaz)
Or :
You must drink a tea or coffee. ( bir çay veya kahve içmelisin.)
Nor: Bu bağlac kendisinden sonra devrik bir yapı ister. örneğe dikkat ediniz
She didn’t call us, nor did she write to us. (O bizi aramadı, ne de bize yazdı.)
So:
It is cold so They must put on their coat.. (Hava soğuk, bu yüzden ceketlerini giymeliler.)
For:
she doesn't pass this exam for She doesn't study her lesson. ( Bu sınavı geçemez zira dersine çalışmazdı)
Yet:
I wanted my son to be an engineer, yet he preferred the medicine. (Ben oğlumun bir mühendis olmasını istedim, halbuki o tıpı tercih etti.)
////////////////////////////////////////////////////
Sentence Connector
cümle bağlayıcıları
İki cümleden Biri bitmiş, noktalanmıştır , ikinci cümle ise birinci cümleye ilişkilidir. Cümle bağlayıcıları ikinci cümlenin başında, ortasında veya sonunda olabilirler. cümle bağlayıcılarını dört grupta incelemek gerekir.
Grup: 1. İki cümle arasında paralel bir ilişki sağlayanlar
(en çok kullanılan ilk ikisidir.)
Furthermore : ayrıca, üstelik.
Moreover : ayrıca, üstelik.
What’s more : ayrıca, üstelik.
In addition : ayrıca, üstelik.
Also : ayrıca, üstelik.
besides : ayrıca, üstelik.
Örnek :
You'll need pliers. You'll also need tape. - (Sana kerpeten lazım. Bir de (ayrıca) bant.)
She is a lawyer. Besides, she is a mother to two children . - ( O bir avukattır, ayrıca iki çocuklu bir annedir)
Grup: 2. İki cümle arasında bir zıtlık ilişki sağlayanlar
(en çok kullanılan “however” dır.)
However : ancak, bununla beraber
Nevertheless : ancak, bununla beraber
Nonetheless : ancak, bununla beraber
On the contrary : ancak, bununla beraber
Still : ancak, bununla beraber
Örnek:
She woked hard. However, She wasn't able to pass ( O sıkı çalıştı ancak geçemedi)
I'm sorry about this. Still, I'm sure that in the end it's for the best. - ( Üzgünüm. Bununla beraber bundan iyi bir sonuç çıkacağına inanıyorum.)
Grup: 3. Sonuca götüren bağlayıcılar
(en çok kullanılan ilk üçüdür.)
Therefore : Sonuç olarak, böylece - bu yüzden
Thus : Sonuç olarak, böylece - bu yüzden
Hence : Sonuç olarak, böylece - bu yüzden
As a result : Sonuç olarak, böylece - bu yüzden
Consequently : Sonuç olarak, böylece - bu yüzden
Örnek:
I did not study hard. Therefore, I failed. ( Sıkı çalışmadım. Sonuç olarak kaldım.)
There's no electricity; thus we can't use it.- ( Elektrik yok; bu yüzden onu kullanamıyoruz.)
Grup: 4. Alternatif belirten bağlayıcılar
Or else : aksi taktirde - yoksa
Otherwise : aksi taktirde - yoksa
Örnek:
They must hurry. Otherwise, They will be late.- ( Acele etmeliler, aksi taktirde geç kalacaklar.)
Go now or else you'll miss the train. - (Şimdi git, yoksa treni kaçıracaksın.)
////////////////////////////////////////////////////
Correlative Conjunction
İlişki sağlayan bağlaçlar
Not only ..........but also: sadece değil ..........aynı zamanda -
Both ..........and: hem..........hem de
Either ..........or: ya ..........ya da (İki alternatiften biri)
Neither ..........nor: ne ..........ne de (İki alternatiften hiç biri)
Whether ..........or: gerek ..........gerekse (olsun ..........olsun)
Örnekler:
Neither her mother nor her father supports her. – (Ne annesi ne de babası onu desteklemez.)
They will either send it today or tomorrow. – (Ya bugün ya da yarın gönderecekler.)
Both your friends and your family should support you. – (Hem arkadaşlarının hem de ailenin seni desteklemesi gerekir.)
He is trying to decide whether to be a teacher or a historian. – (Tarihçimi yoksa öğretmenimi olacağına karar vermeye çalışıyor.)
Not only ..........but also: sadece değil ..........aynı zamanda -
Bu bağlaçta ayrıca başka bir kullanım daha da vardır. “also” de, da anlamındadır. Bu anlama gelen “as well” sözcüğü de “also” yerine kullanılabilir. Yalnız bu kullanımda önemli bir özellik vardır. “as well” sözcüğü “but”tan ayrılır ve cümle sonuna gider. Çünkü “as well” sözcüğü daima cümle sonunda yazılır.
The robber not only shot around but also crashed everything. - (Soyguncular sadece etrafa ateş etmediler, aynı zamanda her şeyi yerle bir ettiler.)
The robber not only shot around also crashed everything. - (Soyguncular sadece etrafa ateş etmediler, aynı zamanda her şeyi yerle bir ettiler.)
The robber not only shot around but crashed everything. - (Soyguncular sadece etrafa ateş etmediler, aynı zamanda her şeyi yerle bir ettiler.)
The robber not only shot around but crashed everything as well. - (Soyguncular sadece etrafa ateş etmediler, aynı zamanda her şeyi yerle bir ettiler.)
Önemli Kural
Not only ..........but also bağlacının kullanımında “not only” kısmı cümlenin başına alınarak da yazılabilir. Bu kullanım bağlacın rahat görülebilmesi için yapılan bir harekettir. Bu durumda kural ihlal edildiği için telafisi gerekmektedir. Bu da “not only”den sonraki cümleciğin devrik olması ile sağlanır.
He not only insulted his friends but also beat them. (O sadece arkadaşlarına hakaret etmedi aynı zamanda onları dövdü.)
Not only he did insult his friends but also beat them. (O sadece arkadaşlarına hakaret etmedi aynı zamanda onları dövdü.)
TEKİLLER – ÇOĞULLAR (Singular – Plural)
Tekil isim tanımı: Eğer kelime, “bir” taneyi niteliyorsa, tekildir:
Örnek: boy, girl, book, church, box
Çoğul isim tanımı: Eğer kelime, “birden fazlayı” niteliyorsa, çoğuldur:
Örnek: boys, girls, books, churches, boxes
a) Tekil isim, önünde kime ait olduğu veya sayısı gibi belirtici bir kelime yoksa (yani belirsiz ise) ve bu isim sessiz harf ile başlıyorsa “a”, sesli harf ile başlıyorsa “an” alır:
A student, a book, an apple, an umbrella
b) Tekil veya çoğul isimler, şayet belirli ise, o zaman her ikisi de “the” alır:
The building(s) — The book(s) — The apple(s) — The doctor(s)
c) Pek çok isim çoğul hale getirilirken yanına “s” alır:
Chair–Chairs
Student–Students
Beach–Beaches
Peach–Peaches
d) Sonu, bir sessiz harften sonra “y” harfi ile biten tekillerin çoğul hali ise, sondaki “y” harfi kaldırılarak “ ies” ekini alır:
Country–Countries
Lady–Ladies
e) İsmin sonu bir sesli harften sonra “y” ile biterse, bu isim sonuna sadece “s” getirilerek çoğul yapılır:
Key–Keys
Toy–Toys
f) s, z, x, sh, ve ch harfleriyle biten kelimeler, -es eki alırlar:
moss – mosses
box – boxes
church – churces
buzz – buzzes
dish – dishes
Not: Eğer fox, bush, ve bench tarzı kelimelere sadece –s ekini eklerseniz, telaffuz esnasında çoğul ekini belirtemeyecek olduğunuzdan, -es ekini getirmeniz gerekir. Bu tür kelimelerde sadece–s kullanmayıp –es kullanılmasının sebebi budur.
g) Bunların dışında daha farklı olarak çoğul yapılan isimler de vardır:
Tooth—Teeth (diş – dişler)
Knife—Knives (bıçak – bıçaklar)
Mouse—Mice (fare – fareler)
Goose—Geese (kaz – kazlar)
Child—Children (çocuk – çocuklar)
Ox—Oxen (öküz – öküzler)
Man—Men (adam – adamlar)
Woman—Women (kadın – kadınlar)
Policeman— Policemen (polis – polisler)
h) Bunların da dışında, ingilizcede asla tekilleri olmayan kelimeler vardır:
Scissors (makas), Measles (kızamık), Trousers(pantolon), Tongs(maşa), Dregs(tortu), Cattle (sığır), Glasses (gözlük)
i) Benzer şekilde, daima tekil olan isimler mevcuttur:
Gold, Silver, Wheat, Copper, Sugar, Cotton
GERUND AND INFINITIVE
1. Introduction : Giriş
İngilizcede iki fiil peşpeşe geldiği zaman çoğunlukla ya iki fiil arasına to gelir veya ikinci fiile ing eklenir. Bazı fiillerin peşinden gelen fiillere iseing eklenmez ve ikisi arasına to da eklenmez. Bir fiilden sonra gelen fiilden önce to gelirse to gelirse buna infinitive with to ( to lu infinitive ), gelmezse infinitive without to ( to suz infinitive ) denir. Eğer fiilden sonra gelen fiile ing eklenirse buna da gerund denir.
2. Verbs followed by an infinitive with “to”
Önce kendilerinden sonra to’lu infinitive alan fiilleri görelim. Bu fiillerin sayısı çoktur. Bunların en çok kullanılanlarını görelim.
to afford : parası yetmek
to appear : görünmek
to attempt : teşebbüs etmek
to claim : iddia etmek
to demand : talep etmek
to determine : karar vermek
to fail : başarısız olmak
to happen : olmak
to hesitate : tereddüt etmek
to hope : ümit etmek
to manage : başarmak
to offer : teklif etmek
to pretend : … gibi davranmak
to promise : söz vermek
to refuse : reddetmek
to seek : aramak
to seem : görünmek
to threaten : tehdit etmek
Örnekler:
He appears to have a lot of money. Çok parası olduğu anlaşılıyor.
They failed to finish the work on time. İşi zamanında bitirmeyi başaramadılar.
He threatened to kill me. Beni öldürmekle tehdit etti.
I refused to talk to him. Onunla konuşmayı reddettim.
3. Verbs followed by an infinitive with “to” or a “question word” + an infinitive with “to :
Bazı fiiller ise kendilerinden sonra to lu infinitive alabildikleri gibi bir soru kelimesi + to lu infinitive de alabilirler.
Bu fiillerin en çok kullanılanları şunlardır:
to agree : kabul etmek
to ask : sormak
to arrange : düzenlemek
to decide : karar vermek
to know : bilmek
to learn : öğrenmek
to plan : planlamak
Örnekler
He decided to sell his house. Evini satmaya karar verdi.
He decided where to stay. Nerede kalacağına karar verdi.
They plan to go to New York. New York’a gitmeyi planlıyorlar.
They planned what to da. Ne yapacaklarını planladılar.
4. Verbs followed by an infinitive with “to” ar a that clause
Bazı fiiller ise önce bir isim daha sonra ise to lu infinitive alırlar veyathat li bir cümlecik alırlar.
to cause : sebep olmak
to declare : ilan etmek
to command : emretmek
to compel : zorlamak
to enable : mümkün kılmak
to encourage : teşvik etmek
to force : zorlamak
to get : yaptırmak
to instruct : öğretmek
to oblige : mecbur etmek
to order : ikna etmek
to persuade : ikna etmek
to remind : hatırlatmak
to teach : öğretmek
to tell : söylemek
to warn : uyarmak
Örnekler
He commanded the soldiers to fire. Askerlere ateş etmelerini emretti.
They obliged him to resign. Onu istifa etmesi için zorladılar.
She persuaded him to sell his car. Onu arabasını satması için ikna etti.
I told Ali to turn on the lights. Ali’ye ışıkları söndürmesini söyledim.
They declared that he was innocent. Onun suçsuz olduğunu ilan ettiler.
He warned me that he would rent the house. Beni evi kiraya vereceğine dair uyardı.
I persuaded them that the change was necessary. Onları değişikliğin gerekli olduğuna ikna ettim.
She told me that she would resign. Bana istifa edeceğini söyledi.
5. Infinitive of purpose
to lu infinitive ( to do ) maksat, gaye bildirmek için kullanılar ve içinanlamına gelir.
I went to the market to buy some food. Biraz yiyecek satın almak için pazara gittim.
Burada to buy satın almak için anlamına gelir.
Bu cümlelerde için anlamını vermek için sadece to yerine in order to veya so as to da kullanılabilir.
He left his job in order to look after his mother. Annesine bakmak için işinden ayrıldı.
He left his job so as to look after his mother. Annesine bakmak için işinden ayrıldı.
6. Verbs followed by an infinitive with to or a gerund
Bazı fiillerden sonra ise hem gerund ( doing ) hem de infinitive ( to do ) gelebilir. Bu fiillerden bazılarının ardından doing veya to do gelmesi anlamı değiştirmez, bazılarında ise anlamı değiştirir. Şimdi bu fiilleri tek tek görüp örnekler verelim.
Stop
bırakmak, vazgeçmek, kesmek manalarında olduğu zaman stop tan sonra gelen fiil ing takısı alır.
My father is a heavy smoker. Babam çok sigara içen birisidir.
He can’t stop smoking. Sigara içmeyi bırakamaz.
Stop laughing. Gülmeyi kes.
Durmak manasında kullanılınca to lu fiil gelir.
We stopped to have something to drink and eat. Bir şeyler yemek içmek için durduk.
Try
denemek manasında olunca kendisinden sonra gelen fiil ing alır.
You can’t start this car like this. Bu arabayı böyle çalıştıramazsın.
Why don’t you try pushing? Niçin itmeyi denemiyorsun?
uğraşmak, çabalamak manasında olunca peşinden to lu fiil gelir.
They are trying to push the car to start. Arabayı çalıştırmak için etmeye uğraşıyorlar.
go on
(Yarım kalan ) birşeyi yapmaya devam etmek manasında kullanılınca peşinden gelen fiil gerund olur.
They went on reading about birds. Kuşlar hakkında okumaya devam ettiler.
O zaten kuşlar hakkında kitap okuyordu ve yine aynı mevzuya devam etti.
They went on to read about birds. Okumalarına ( kuşlar konusuyla ) devam ettiler.
Zaten okuyordular şimdi de kuşlar konusuna geçtiler.
remember
hatırlamak manasında kullanılınca gerund gelir
I remember sleeping in this room twenty years ago. Yirmi yıl önce bu odada uyuduğumu hatırlıyorum.
Akılda tutmak, akla gelmek manasında kullanılınca to lu fiil gelir.
If remembered to tell him about it only when I saw him. Ona o mevzudan bahsetmek onu görünce aklıma geldi.
forget
yapılmış olan bir şey unutulduğu zaman gerund kullanılır.
How honest you are! I have forgetten giving you some money. Ne kadar dürüstsün! Sana para verdiğimi unutmuşum.
Yapılacak olan birşey unutulduğu zaman to’lu infinitive gelir.
I have forgetten to give him some money. Ona para vermeyi unuttum, para verilmedi.
regret
pişman olmak manasında kullanılınca kendisini gerund takip eder.
I regret laughing at the lame boy when he fell to the ground. Topal çocuğa yere düştüğü zaman güldüğüme pişmanım.
teessüf etmek, üzüntü duymak, eseflenmek manalarında kullanılınca peşinden infinitive gelir.
I think he will agree to study with me tomorrow. Sanırım yarın benimle ders çalışmayı kabul edecek.
afraid
Sadece korkma duygusunu ifade etme durumlarında of ve gerundgelir.
He was afraid of riding horses when he was a child. Çocukken ata binmekten korkardı.
Ata binmekten korkuyor, fakat biz onun kesinlikle ata binmediği manasını çıkartamıyoruz.
Korkudan dolayı bir şey yapılamıyorsa bu durumlar infinitive ile anlatılır.
He was afraid to ride horses when he was a child. Çocukken ata binmekten korkardı. Ve binmezdi.
agree
Birisinin bir şey yapmasına rıza göstermek manasında olunca gerundgelir. Bu daha ziyade agree to yapısıdır.
The teacher agreed to my listening to him. Öğretmen benim kendisini dinlememe rıza gösterdi.
Bir şey yapmayı kabul etmek manasında kullanılınca kendisinden sonra to infinitive gelir.
I think he will agree to study with me tomorrow. Sanırım yarın benimle ders çalışmayı kabul edecek.
mean
demek manasında kullanılınca gerund kullanılır. ( Cümlenin öznesi insan olamaz.)
The new Prime Minister is determined to end the anarchy and smuggling. Perhaps it will mean getting exhausted or getting killed by outlaws. But he seems fearless.
Yeni başbakan anarşi ve kaçakçılığa son vermeye kararlı. Belki ( o ) yıpranmak ya da öldürülmek demek olacak. Fakat o korkusuz görünüyor.
Kastetmek, demek istemek, anlamına gelmek, niyetinde olmakmanalarında kullanılıncaa to lu infinitive kullanılır.
He means to earn as much money as he could buy a house before he returns. Dönmeden evvel ev alacak parayı biriktirmek niyetinde.
propose
önermek manasında kullanılınca gerund kullanılır.
The nughty boy proposed playing till morning. Yaramaz çocuk sabaha kadar oynamayı önerdi.
Niyetinde olmak, niyet taşımak manasında olunca to infinitive kullanılır.
The children proposed to play till morning. Sabaha kadar oynama niyetindeydi çocuklar.
love, like, hate, prefer
Tek başlarına kullanıldıkları zaman gerund takip eder.
The students love talking to their teachers. Öğrenciler öğretmenleriyle konuşmaya bayılırlar.
Do you like eating dessert? Tatlı yemekten hoşlanır mısın?
I hate waiting at dinner table. Yemek masasında beklemekten nefret ederim.
Boys prefer playing with guns. Erkek çocuklar silahlarla oynamayı tercih ederler.
Would ile kullanıldıklarında infinitive kullanılır. ( would / like / love /prefer / hate )
The students would love / like to talk to their teachers. Öğretmenler öğrencileriyle konuşmayı severler.
I’d hate to wait at dinner table. Yemek masasında beklemek hoşuma gitmiyor.
I’d prefer to stay here. Burada kalmayı tercih ederim.
like
doğru bulmak manasında kullanıldığı zaman to infinitive ile,hoşlanmak, sevmek manalarında kullanıldığı zaman gerund ile kullanılır. ( Gerund ile kullanılışına yukarıda örnek vermiştik. )
Our neighbour’s wife likes to see the doctor once a month. Komşumuzun karısı ayda bir doktora gitmeyi doğru bulur.
I don’t like to climb mountains. Dağlara tırmanmayı uygun görmüyorum.
care
umursamak, kafasına takmak, endişe etmek gibi manalarda kullanıldığı zaman gerund ile kullanılır.
If you promise to help me sir, I don’t care going to prison. Bana yardım etmeye söz verirseniz bayım, hapse gitmek umurumda bile değil.
Meyli olmak, pek sevmek, özel ilgi duymak manalarında oluncainfinitive ile kullanılır.
Children today don’t care to play outside. They would care to play computer games. Bugünün çocukları dışarıda oynamayı sevmiyor, bilgisayar oyunu oynamak istiyorlar.
advise, recommend, allow, permit
İlgili şahıslardan bahsedilmezse gerund kullanılır.
They advised giving up the work. İşi bırakmayı tavsiye ettiler.
recommended
The rules don’t allow the workers to sleep during the working hours.
permit
Kurallar işçilerin çalışma saatleri esnasında uyumalarına müsaade etmez.
Begin, start, continue, cease
Hem gerund ve hem de to infinitive ile kulanılabilirler.
I began to study at noon. Ders çalışmaya öğlende başladım.
started studying
The workers continued to work. İşçiler çalışmaya devam ettiler.
working
People never cease to worry about themselves.
worrying
İnsanlar kendileri hakkında endişelenmeyi hiç bırakmazlar.
attempt, intend
Hem gerund ve hem de infinitive ile kullanılabilirler.
I’ll attempt to finish it today. Bugün onu bitirmeye teşebbüs edeceğim.
finishing
I intend to finish it today. Bugün onu bitirme niyetindeydim.
finishing
7. Verbs followed by an infinitive without to
Make ve let fiilleri ise kendilerinden sonra gelen fiillere ne ing ne de toaldırırlar. Gelen fiil yalın halde bulunur.
Örnekler
The boy made us laugh. Çocuk bizi güldürdü.
I can’t make my son eat anything. Oğluma hiçbir şey yediremiyorum.
The woman made her daughter wash the dishes. Kadın kızına bulaşıkları yıkattı.
The man didn’t let his son go out. Adam oğlunun dışarı çıkmasına izin vermedi.
Please let me stay here. Lütfen burada kalmama izin verin.
They never let me speak. Benim konuşmama hiç izin vermezler.
8. Verbs followed by a gerund or an infinitive without do
Hear, watch, feel, notice ve see fiillerden sonra bir nesne geldiği zaman daha sonra gelen fiil ise ya halde yalınhiçbir ek almadan gelir veya -ing eki alır. Eğer bir işin, fiilin tamamını duyar, seyreder, hisseder, farkeder veya görürsek gelen fiil yalın halde hiçbir ek almadan gelir.
Örnekler
I saw him open the door and enter the room. Onun kapıyı açtığını ve odaya girdiğini gördüm.
I watched the children play. Çocukların oynamasını seyrettim.
I heard him start the car and drive away. Onun arabayı çalıştırdığını ve uzaklaştığını duydum.
Eğer bir işin, fiilin tamamını değil de bir kısmını gelen fiil duyar, seyreder, hisseder, farkeder veya görürsek gelen fiil -ing eki alır.
Örnekler
They saw me playing football. Beni futbol oynarken gördüler.
I felt someone following us. Birisinin bizi takip ettiğini hissettim.
I heard them talking about me. Onları benim hakkımda konuşurken duydum.
9. Verbs following by a gerund
Şimdi de kendilerinden sonra gelen fiillere -ing aldıran fiilleri görelim.
to appreciate : takdir etmek
to avoid : kaçınmak
to delay : geciktirmek
to detest : iğrenmek
to dislike: hoşlanmamak
to enjoy : hoşlanmak
to escape : kaçmak
to excuse : affetmek
to finish : bitirmek
to forgive : affetmek
to involve : gerektirmek
to keep : sürdürmek
to mind : itirazı olmak
to miss: özlemek
to pardon : affetmek
to postpone : ertelemek
to practise : alıştırma yapmak
to prevent : engel olmak
to resist : direnmek
to risk : göze almak
Örnekler
He dislikes going to bed late. Geç yatmaktan hoşlanmaz.
I enjoy watching war films. Savaş filmleri seyretmekten hoşlanırım.
They finished painting the house at 5 o’clock. Evi boyamayı saat 5′te bitirdiler.
They postponed going to Italy. İtalya’ya gitmeyi ertelediler.
10. Gerunds after prepositions
Prepositionlardan sonra gelen fiillere de -ing eklenir.
Örnekler
She is interested in swimming. O yüzmeyle ilgilenir.
You should give up smoking. Sigara içmeyi bırakmalısın.
I am tired to waiting for him. Onu beklemekten bıktım.
They succeeded in finding the murderer. Katili bulmayı başardılar.
He is thinking of buying a new car. Yeni bir araba satın almayı düşünüyor.
11. Verbs followed by a gerund or a that clause
Bazı fiiller kendilerinden sonra gelen fiillere -ing aldırırlar veya that li bir kalıp ile kullanılırlar. Bu fiillerin en çok kullanılanları şunlardır.
to admit : kabul etmek, itiraf etmek
to anticipate : ummak
to imagine : hayal etmek
to mention : bahsetmek
to propose : önermek
to recall : hatırlamak
to suggest : teklif etmek
Örnekler
She admitted breaking the window.
She admitted that she had broken the window. Camı kırdığını itiraf etti.
He suggested going to the theatre. Tiyatroya gitmeyi teklif etti.
He suggested that they should sell the house. Onlara evi satmalarını teklif etti.
12. Infinitive as an Subject
To lu infinitive özne olarak da kullanılabilir ama bu pek yaygın değildir.
To learn a foreign language isn’t very easy. Yabancı dil öğrenmek pek kolay değildir.
To drive on icy roads is dangerous. Buzlu yollarda araba kullanmak tehlikelidir.
To find your brother in Istanbul sems impossible. İstanbul’da kardeşini bulmak imkansız görünüyor.
13. Gerund as a subject
Gerund (-ing ) ise özne olarak genel anlamda yaygın olarak kullanılır.
Watching a film is easier then reading a book. Film seyretmek kitap okumaktan daha kolaydır.
Working at night is tiring. Geceleyin çalışmak yorucudur.
Living in a large city is extremely difficult. Büyük bir şehirde yaşamak son derece zordur.
14. Gerund as an adjective
Gerund ( -ing ) ayrıca sıfat olarak da kullanılabilir.
I need some cleaning fluid. Temizleyici sıvıya ihtiyacım var.
The film was very boring. Film çok sıkıcıydı.
Do you know that crying child? Şu ağlayan çocuğu tanıyor musun?
This machine is fascinating. Bu makina büyüleyici.
15. Perfect Infinitive
Perfect infinitive have + Verb3 yani have ve fiilin üçüncü halininkullanılmasıdır. Perfect infinitive in en yaygın kullanımı modal auxiliarydenilen yardımcı fiillerle kullanımıdır.
Perfect infinitive ayrıca başına to alarak bazı kalıplarda kullanılır. Bunlardan birincisi was / were ile geçmişte yapılması gerekip yapılmayan işleri anlatmakta kullanılır.
Örnekler
They were to have been here yesterday. Onların dün burada olmaları gerekirdi.
He was to have repaired the car last week. O geçen hafta arabayı tamir etmeliydi.
Perfect infinitive yine buna benzer bir anlama would ( should ) like tan sonra kullanıldığında gelir.
Örnekler
I should like to have seen that film. O filmi görmüş olmayı isterdim.
He would like to have visited the museum. Müzeyi ziyaret etmiş olmayı isterdi.
Perfect infinitive, appear, seem, happen, pretend fiillerinden sonra kullanıldığında perfect infinitive de geçen fiilin, asıl fiilden daha önce meydana geldiğini gösterir.
Örnekler
He seems to have studied a lot. Çok çalışmış görünüyor.
She appears to have forgetten the party. Partiyi unutmuş görünüyor.
He pretended to have done his homework. Ödevini yapmış gibi davrandı.
Perfect infinitive believe, know, say, suppose gibi fiillerle passive cümlelerde işin daha önce olduğunu göstermek için kullanılır.
16. Verbs followed by a gerund or a passive infinitive
It needs, it requires, it wants ya gerund ya da infinitive‘in passive şekliyle kullanılır.
The car needs washing. Arabanın yıkanması lazım.
requires
wants
The car needs to be washed. Arabanın yıkanması lazım.
requires
wants
need şahıs öznelerle kullanıldığı zaman infinitive kullanılır.
We need to go to the country and have a picnic. Şehir dışına gidip piknik yapmamız lazım.
İngilizcede sık kullanılan cümleler
1.I see..........Anlıyorum 2. I quit!..........İstifa ediyorum, bırakıyorum, vazgeçiyorum. 3. Let’s go!..........Gidelim 4. Me too..........Ben de 5. My god!..........Aman Tanrım 6. No way!..........Olamaz! Hiçbir şekilde, hiçbir yol, 7. Come on..........Yapma, hadi 8. Hold on..........Bekle 9. I agree..........Aynı fikirdeyim 10. Not bad..........Kötü değil 11. Not yet..........Henüz değil 12. See you..........Görüşürüz 13. Shut up!..........Kapa çeneni 14. So long..........Hoşça kal, oldukça uzun 15. Why not?..........Neden olmasın 16. Allow me..........Bana izin ver 17. Be quiet!..........Sessiz ol 18. Cheer up!..........Neşelen 19. Good job!..........İyi iş 20. Have fun!..........İyi eğlenceler veya eğlen 21. How much?..........Ne kadar 22. I'm full..........Tokum. 23. I'm home..........Evdeyim 24. I'm lost..........Kayboldum. 25. My treat..........Bu benden.
1.So do I----------Bence de 2. This way----------Buradan ya da bu şekilde 3. After you----------Senden sonra 4. Bless you!----------Çok yasa! 5. Follow me----------Beni takip et 6. Forget it!----------Unut onu, unut gitsin 7. Good luck!----------İyi şanslar 8. I decline!----------Reddediyorum 9. I promise----------Söz veririm 10. Of course!----------Tabiî ki 11. Slow down!----------Yavaşla 12. Take care!----------Kendine iyi bak, dikkat et 13. They hurt----------Onlar acıtır, bu incitir 14.Try again----------Tekrar dene 15. Watch out!----------Dikkat et! 16. What's up?----------Ne haber? 17. Be careful!----------Dikkatli ol! 18. Bottoms up!----------Şerefe! İçkiyi bir yudumda bitirmek. Fondip yapmak 19. Don't move!----------Kımıldama! 20. Guess what?----------Tahmin et ne (oldu)? 21. I doubt it----------Ondan şüpheliyim, Ondan şüphe ederim. 22. I think so----------Sanırım öyle 23. I'm single----------Bekârım 24. Keep it up!----------Aynen devam et! 25. Let me see----------Bir bakayım
1.He has a large income----------Onun kazancı çok, iyi para kazanıyor 2. He looks very healthy----------O çok sağlıklı gözüküyor 3. He paused for a reply----------Cevap vermek için durdu 4. He repaired his house----------O onun evini tamir etti 5. He suggested a picnic----------Piknik yapmayı önerdi 6. Here's a gift for you----------Bu senin için bir hediye, işte hediyen! 7. How much does it cost? ----------O ne kadar tutuyor, maliyeti nedir? 8. I caught the last bus----------Son otobüse yetiştim 9. I could hardly speak----------Zorlukla konuşabildim 10. I'll have to try that----------Bunu denemek zorundayım 11. I'm very proud of you----------Seninle gurur duyuyorum 12. It doesn't make sense----------Bunun bir anlamı yok 13. Make yourself at home----------Kendini evdeymiş gibi hisset 14. My car needs washing----------Arabamın yıkamaya ihtiyacı var 15. None of your business! ----------Seni ilgilendirmez 16. Not a sound was heard----------Sessizlik hâkimdi, çıt yoktu 17. That's always the case----------Her zaman öyledir. 18. The road divides here----------Yol burada ayrılıyor 19. Those are watermelons----------Bunlar karpuz 20. What a nice day (it is)! ----------Ne güzel bir gün! 21. What's wrong with you? ----------Neyin var? 22. You are a chicken----------Sen bir ödleksin 23. A lovely day, isn’t it? ----------Hoş bir gün, (öyle) değil mi? 24. He is collecting (saving) money----------Para biriktiriyor 25. He was born in New York----------O New York da doğdu
1.It sounds great!...............Kulağa harika geliyor! 2. It's a fine day...............Güzel bir gün 3. So far So good...............Şimdiye kadar çok iyi 4. What time is it? ...............Saat kaç? 5. You can make it! ...............Yapabilirsin 6. Control yourself!...............Kendini kontrol et 7. You should profit by my exam----------Benim durumumdan ders almalısınız. 8. He is ill in bed----------O yatakta hasta 9. He lacks courage...............O cesaretten yoksundur 10. How's everything?...............Her şey nasıl 11. I have no choice...............Seçeneğim yok 12. I like ice-cream...............Dondurmayı severim 13. I love this game...............Bu oyuna bayılırım 14. I'll try my best...............Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım 15. I'm On your side...............Ben senin tarafındayım 16. Long time no see! ...............Uzun zamandır görüşmedik 17. No pain no gain...............Acı yoksa kazanmak yok 18. Well it depends...............Şeye göre değişir, şeye bağlı 19. We're all for it...............Hepimiz onun için varız, buradayız 20. What a good deal! ...............Ne iyi bir anlaşma 21. What should I do?...............Ne yapmalıyım 22. You asked for it! ...............Sen kaşındın 23. You have my word...............Benim sözüme sahibisin 24. Believe it or not!...............İnan veya inanma 25. Don't count on me...............Beni hesaba katma, bana güvenme o konuda
1.Never mind................Boş ver, zararı yok 2. No problem!................Sorun yok! 3. That's all!................Hepsi bu, bu kadar. 4. Time is up................Zaman doldu, süre bitti. 5. What's new?................Ne haber 6. Count me on................Count me in=Ben varım, beni de sayın. 7. Don't worry................Endişelenme 8. Feel better................Daha iyi hissetmek, daha iyi olmak 9. I love you!................Seni seviyorum. 10. I'm his fan................Onun hayranıyım 11. Is it yours?................Bu senin mi? 12. That's neat................İlginç bir şey 13. Are you sure?................Emin misin? 14. Do l have to?................Yapmak zorunda mıyım? 15. He is my age................O benim yaşımda 16. Here you are................İşte buyurun (alın), işte buradasın 17. No one knows................Kimse bilemez 18. Take it easy................Rahatına bak, kafana takma, boşver 19. What a pity!................Ne yazık! 20. Any thing else?................Başka bir şey var mı? 21. To be careful!................Dikkatli olmak 22. Do me a favor................Bana bir iyilik yap 23. Help yourself................Kendine yardım et 24. I'm on a diet................Diyetteyim 25. Keep in touch................Muhafaza et, irtibatı kesme, teması kesme
1.Time is money...............Zaman paradır 2. Who's calling?...............Kim arıyor, kim çağırıyor 3. You did right...............Doğru yaptın 4. You set me up!...............Bana tezgâh kurdun! 5. Can I help you?...............Yardım edebilir miyim? 6. Enjoy yourself!...............Eylenmene bak! 7. Excuse me,Sir...............Affedersiniz efendim 8. Give me a hand!...............Bana yardımcı ol, bana yardım et (şu işe bi el at). 9. How's it going?...............Nasıl gidiyor? Ne var ne yok? 10. I have no idea...............Hiçbir fikrim yok 11. I just made it!...............Şimdi yaptım. 12. I'll see to it...............O işi hallederim ben. 13. I'm in a hurry!...............Acelem var 14. It's her field...............En iyi o bilir, onun alanı 15. It's up to you ...............Bu sana bağlı 16. Just wonderful!...............Harika! 17. What about you?...............Peki ya sen, bu konuda senin fikrin ne, sen bu konuda ne düşünüyorsun? 18. You owe me one...............Bana borçlusun 19. You're welcome...............Birşey değil 20. Any day will do...............Herhangi bir gün bana uğra 21. Are you kidding?...............Kafamı buluyor (tam Türkçe) 22. Congratulations!...............Tebrikler! 23. I can't help it...............Benim elimde olan bir şey değil. 24. I don't mean it...............Onu demek istemedim, onu kasdetmedim. 25. I'll fix you up...............Sizinle ilgileneceğim.
1.He was not a bit tired...............Hiç yorgun değildi. 2. I will be more careful...............Çok daha dikkatli olacağım, daha dikkatli olurum 3. I will never forget it...............Onu hiçbir zaman unutmıyacağım 4. It is Just what I need...............Bu tam da ihtiyacım olan şey 5. It rather surprised me...............Bu beni oldukça şaşırttı, Şaşırdım 6. Just around the corner...............Eli kulağında, hemen olacak 7. Just for entertainment...............Sadece eğlenme amaçlı 8. Let bygones be bygones...............Eski eskide kalsın (barıştık, eskiyi irdelemeye gerek yok) 9. Mother doesn't make up...............Annem makyaj yapmıyor 10. Oh, you are kidding me...............Ah! Benimle kafa buluyorsun 11. She has been to school...............O okulda olmak zorundaydı 12. Skating is interesting...............Patenle kaymak ilgi çekicidir 13. Supper is ready at six...............Akşam yemeği 6’dadır, akşam yemeği saat 6’da hazır. 14. That's a terrific idea! ...............Bu çok güzel bir fikir, müthiş bir fikir 15. What horrible weather! ...............Ne korkunç hava 16. Which would you prefer...............Hangisini tercih edersiniz? 17. Does she like ice-cream? ...............Dondurmayı sever mi? 18. First come first served ...............İlk gelene ilk önce hizmet edilir 19. Great minds think alike ...............Harika zekâlar birbirine benzer 20. He has a sense of humor ...............O şakadan anlar 21. He is acting an old man ...............O yaşlı bir adammış gibi hareket ediyor. 22. He is looking for a job ...............İş arıyor. 23. He doesn't care about me ...............O beni umursamıyor. 24. I develop films myself...............Filmleri kendim banyo ediyorum. 25. I felt no regret for it ...............Onun için pişmanlık duymadım
1.I get up at six o'clock ...............Saat 6 da kalkarım. 2. I meet the boss himself ...............Patronun kendisiyle tanışırım. 3. I owe you for my dinner ...............Sana akşam yemeği borçluyum. 4. I really enjoyed myself ...............Gerçekten beğendim. 5. I'm fed up with my work!...............İşimden usandım. 6. It's no use complaining ...............Şikâyet etmenin bir anlamı yok. 7. She's under the weather ...............O grip / hasta oldu. 8. The child sobbed sadly...............Çocuk üzüntüyle hıçkıra hıçkıra ağladı. 9. The rumor had no basis ...............O söylentinin asli yok. 10. They praised him highly...............Ona çok dua ettiler. 11. Winter is a cold season...............Kış soğuk bir mevsimdir. 12. You can call me any time............... Beni istediğin zaman arayabilirsin. 13. 15 divided by 3 equals 5............... 15 i 3 e bolünce 5 olur. 14. All for one, one for all............... Hepimiz birimiz birimiz hepimiz için. 15. East, west, home is best...............Ne doğu ne batı evim en iyisi. (Türkçesi “evcazım evcazım sen bilirsin halcazım” :) 16. He grasped both my hands............... Ellerimi yakaladı. 17. He is physically mature...............O fiziksel olarak yetişkindir. 18. I am so sorry about this...............Bunun için çok üzgünüm. 19. I can't afford a new car...............Yeni bir araba almaya gücüm yetmiyor. 20. I do want to see him now...............Onu şimdi görmek istiyorum. 21. I have the right to know...............Bilmeye hakkim var. 22. I heard some one laughing...............Birinin gülmesini duydum. 23. I suppose you dance much............... Sanırım sen çok dans ediyorsun. 24. I walked across the park...............Parkı boydan boya geçtim. 25. I'll just play it by ear...............Koşullar neyi gerektirirse öyle hareket ederim.
1.I'm not sure I can do it...............Onu yapabilmeğime emin değilim. 2. I'm not used to drinking...............İçmeye alışkın değilim. 3. Is the cut still painful? ...............Yara hala acıyor mu? 4. It's too good to be true! ...............Gerçek olamayacak kadar iyi. 5. Jean is a blue-eyed girl...............Jean mavi gözlü bir kızdır. 6. Let's not waste our time...............Zamanımızı boşa harcamayalım. 7. May I ask some questions?............... Sana birkaç soru sorabilir miyim? 8. Money is not everything...............Para her şey değildir. 9. Neither of the men spoke...............Her ikisi de konuşmadı. 10. Stop making such a noise...............Gürültü yapmayı kes. 11. That makes no difference............... Bu ayırım (fark) yapmaz. 12. The price is reasonable...............Fiyat uygundur. 13. They crowned him king...............Kral ilan edildi, yüceltildi. 14. They're in red and white...............Onlar kırmızı ve beyaz giysi giyiyorlar. 15. We all desire happiness...............Hepimiz mutluluğu isteriz. 16. We just caught the plane...............Uçağa şimdi yetiştik. 17. What shall we do tonight? ............... Bu akşam ne yapacağız? 18. What's your goal in life?...............Hayatki amacın ne? 19. When was the house built? ............... Ev ne zaman inşa edildi? 20. Why did you stay at home? ...............Neden Evde kaldın? 21. Would you like some help?............... Biraz yardım ister misin? 22. You mustn't aim too high...............Çok yüksek amaç seçmemelisin 23. You're really killing me! ...............Beni gerçekten olduruyorsun 24. You've got a point there............... İyi bir noktaya değindin. 25. Being criticized is awful! ............... Eleştirilmek berbat bir şey.
1.Don't fall for it! ............... (argo) aldatılma 2.Don't let me down...............Beni hayal kırıklığına uğratma. 3. Easy come easy go...............Kolay gelen kolay gider 4. I beg your pardon...............Müsaade eder misiniz? 5. I beg your pardon? ...............Affedersiniz anlayamadım? 6. I'll be back soon...............Çok yakın zamanda geri geleceğim 7. I'll check it out...............Onu araştıracağım 8. It’s a long story...............Uzun hikâye 9. It’s Sunday today...............Bugün pazar 10. Just wait and see! ...............Sadece bekle ve gör 11. Make up your mind...............Karar ver 12. That's all I need...............İhtiyacım olan şey bu 13. The view is great...............Manzara harika 14. The wall has ears...............Yerin kulağı vardır. 15. There comes a bus...............İşte otobüs geliyor 16. What day is today? ...............Bugün günlerden ne 17. What do you think?...............Ne düşünüyorsun 18. Who told you that...............Kim dedi sana bunu? 19. Who's kicking off? ............... (argo)kim nalları dikiyor? 20. Yes,I suppose so...............Evet galiba öyle 21. You can't miss it...............Kaçırmazsın (Bir yeri tariften sonra “kolay bulursun” anlamında) 22. Any messages for me? ...............Benim için mesaj var mı? 23. Don't be so modest...............Çok alçakgönüllü olma 24. Don't give me that!...............Atmaaa! 25. He is a smart boy...............O zeki bir çocuk
1.He is just a child............... O sadece bir çocuk 2. I can't follow you............... Seni takip edemem 3. I felt sort of ill............... Kendimi hasta gibi hissettim 4. I have a good idea! ............... İyi bir fikrim var 5. It is growing cool............... Hava soğuyor. 6. It seems all right............... Tamam gibi gözüküyor 7. It's going too far............... Çok ileriye gitti. 8. May I use your pen?............... Kaleminizi kullanabilir miyim?(Resmi) 9. She had a bad cold............... Onun kötü bir soğuk algınlığı var 10. That's a good idea............... Bu iyi bir fikir 11. The answer is zero............... Cevap sıfırdır 12. What does she like? ............... O neyi sever? 13. As soon as possible! ............... Mümkün olan en kısa sürede 14. He can hardly speak............... O zorlukla konuşabilir 15. He always talks big............... O her zaman büyük konuşur 16. He won an election............... O seçimi kazandı 17. I am a football fan............... Ben bir futbol hayranıyım. 18. If only I could fly............... Keşke uçabilseydim basit ingilizce cümleler kurma
Basit cümleler sadece tümcenin temel öğelerini barındıran cümlelerdir. Basit cümleler herhangibir yan cümle içermez. Aşağıdaki örnek cümleler basit cümlelerdir.Cümleler özne, fiil ve bir nesneden / tamamlayıcıdan oluşmaktadır.
I drink milk.They read book.I walk for three hours.I slept all day.
İngilizcede basit cümleleri en yalın haliyle 4 biçimde kurabiliriz
Subject-Verb (Özne - Fiil)
Ahmet sleeps.Ahmet is eating.Ahmet will arrive next week.
Subject-Verb-Adjective (Özne -Fiil -Sıfat)
He is funny.The students are lazy.Ahmet seems angry.
Subject-Verb-Adverb (Özne -Fiil -Zarf)
Ahmet is here.Flowers are everywhere.No one was there.
Subject-Verb-Noun (Özne -Fiil - İsim)
She is my mother.The men are techers.Mr. Jones is a teacher.
Good night! (İyi geceler)
How are you? (Nasılsın?)
How are you doing? (Nasılsın?)
How is it going? (Nasıl gidiyor?)
How are things? (Durumlar nasıl?)
What's new? (Ne haber?)
What's up? (Ne var ne yok?)
What's going on? (Neler yapıyorsun?)
Where have you been? (Nerelerdesin?)
Where have you been hiding yourself? (Nerelerde gizleniyordun?)
Are you doing OK? (İyi misin?)
How are you feeling? (Kendini nasıl hissediyorsun?)
How's the world treating you? (Hayatla aran nasıl?)
How's business? (İşler nasıl?)
What's happening? (Hayatında ne olup bitiyor?)
How's everything (Vaziyet nasıl?)
Thanks, I am fine (Sağol, iyiyim)
Fine (İyiyim)
Great! (Harika)
All right (Fena değil)
I am OK (İyiyim)
Cool! (Bomba gibiyim)
I am cool! (Harikayım)
Could be better (Daha iyi olabilirdi)
Not bad (Fena değil)
So so (Eh, şöyle böyle)
Not so great (O kadar da iyi değil)
Not so hot (Pek iyi sayılmaz)
I've been better (Daha iyiydim)
I've running around (Koşturup duruyoruz)
Keeping busy (Uğraşıp duruyoruz)
No complaints (Bir şikayetim yok Allaha şükür)
Same as usual (Her zamanki gibi)
I've seen better days (Daha iyi günlerimiz de oldu)
I'm snowed under (Çok yoğunum)
Not a moment to spare (Boşa harcayacak bir dakikam yok)
No time to breathe (Nefes almaya vaktim yok)
There aren't enough hours in a day (Yirmidört saat yetmiyor)
Good day (İyi günler)
Good evening (İyi akşamlar)
Good night (İyi geceler)
Good-bye until later (Bir dahaki sefere kadar hoşçakal)
See you (Görüşürüz)
See you soon (Yakında görüşürüz)
See you later (Sonra görüşürüz)
***
I'm hungry (Ben açım)
I'm starving (Açlıktan ölüyorum)
I'm so hungry that I could eat a horse (Öyle açım ki bir atı yiyebilirim)
I'm dying of hunger (Açlıktan ölüyorum)
I'm famished (Karnım zil çalıyor)
When do we eat? (Ne zaman yiyoruz?)
What's for supper? (Yemekte neler var?)
What are we having? (Ne yiyoruz?)
Dinner is ready (Akşam yemeği hazır)
It's time to eat (Yemek zamanı)
Shall we say grace? (Dua edelim mi?)
Could you pass me the salt please? (Tuzu uzatabilir misin, lütfen?)
Would you care for some cheese? (Biraz peynir ister misin?)
Could I have seconds, please? (Biraz daha alabilir miyim?)
***
Beni anlıyor musun? Do you understand me?
Anlıyor musun? Do you get it?
Biliyor musun? Do you know?
Ne düşünüyorsun? What do you think?
İngilizce konuşabiliyor musun? Can you speak English?
İngilizce biliyor musun? Do you know English?
Size nasıl yardımcı olabilirim? How can I help you?
Size yardım edebilir miyim? Can I help you?
Bana yardım edebilir misiniz? Can you help me, please?
Ne yapıyorsun? What are you doing?
Nereye gidiyorsun? Where are you going?
Ne zaman geliyorsun? When will you come?
Sabahları kaçta kalkıyorsun? What time do you get up in the mornings?
Seninle konuşabilir miyim? Can I speak with you?
Sana bir şey sorabilir miyim? Can I ask you something?
Bu konuda benimle anlaşıyor musun? Do you agree with me about this?
Dışarı çıkmama izin verecek misin? Let me go out?
***
Merhaba Hi
Günaydın Good morning!
İyi günler Good day
İyi geceler Good night!
İyi akşamlar Good evening!
Nasılsın How are you?
İngilizce biliyor musunuz? Do you speak english?
Çok az ingilizce biliyorum I can speak very little english
İngilizcem iyi değil My english is not good
Türkçe konuşabilir misin? Can you speak Turkish?
Adın ne? what is your name?
Adın çok güzel Your name very nice
Yaşın kaç how old are you?
Yaşım 25 I am 25 years old
İyi misin? Are you all right?
İyi misin? Are you ok?
Sağol, iyiyim Thanks, I am fine
Çok iyiyim, teşekkür ederim I am Very well, thank you.
Her zamanki gibi As usual
İyiyim I am fine
Bomba gibiyim I am coll
Hastayım I am sick
Harikayım I am cool!
Eh, şöyle böyle So so
Harikasın You are great
Harika Great
Yaş,cinsiyet,yer ? asl? (age,***,location)
Sizinle tanışmak çok hoş Nice meeting you
Seni gördüğüme sevindim Nice to see you.
Tanıştığımıza memnun oldum Nice to meet you
Sana kendimi tanıtıyım Let me introduce you myself
Ben diyarbakırda oturuyorum I am staying in diyarbakır
Yazişalım Let's write
Başla! Devam et! Get on with it!
Hadi konuşalım Lets talk
Ne var ne yok What's up?
Sana bir soru sorabilir miyim? Can i ask a question
***
Ne iş yapıyorsun? What is your job?
İşin ne what is your job
Öğrenci misin? Are you a student?
Sen bekar mısın? Are you single?
Ben hala bekarım I am still single
Evli misin? Are you married?
Erkek arkadaşın var mı? Have you got any boyfriend?
Türkiye dünyanın neresinde? where is turkey in the world?
Orda mısın? Are you there?
Hangi takımı tutuyorsun? Which is your favourite team?
Hangi millettensiniz? What is your nationality?
Hayatında ne olup bitiyor? What is happening?
Türkçe biliyor musunuz? Do you speak Turkish?
Türkiyeye geldin mi? have you ever been turkey.
Boş zamanlarında ne yapıyorsun? What do you do in your spare times?
Hobilerin nelerdir? What are your hobbies?
Başka ilgi alanın? Another interests?
İşler nasıl? How is business?
Burcunuz nedir? What is your sign?
Çok gezer misin? Dou you travel often
Veb-cameran var mı? have you got a web-cam?
Yardım edebilir misiniz? Can you help me?
Yardımcı olabileceğim birşey var mı? Is there anything I can get for you?
Yardımcı olabilir miyim? May I help you?
Yazıklar olsun sana So much the worse for you
Yirmidört saat yetmiyor There aren't enough hours in a day
Önemli değil It does not matter
Zarari yok, fark etmez. It doesn't matter
Zor kurtulduk We had a narrow escape
Annen nasıl? How is your mother?
Anlamadım I dont understand
Ana kuzusu Baby-in-arms
Allahtan tek dileğim bana evet demen All I pray to God is you saying "Yes!"
allahaısmarladık Good bye
Ailenle mi yaşıyorsun Do you stay wiht your parent
Aileniz nasıl? How is your family?
Aferin Well done
Afedersiniz Excuse me
Adresini ver give me your address!
Acelem var I am in a hurry
Acele et be quickly
Seni seviyorum I Love You
Senin aşkın olmadan yaşayamam I can't live without your love
Sensiz yaşayamam I cant live without you
Sevgilim my darling
Sevgim sonsuza dek sürecek Love in my heart is forever
Sıkıntıdan patlıyorum I am bored stiff
Siz kendi işinize bakın Mind your own business
Size katılabilir miyim? May I join you?
Sizi anlamıyorum I dont understand you
Sizi çok özleyeceğim I will miss you very much
Sizi duyamıyorum. I can't hear you
Son zamanlarda Recently
Sözlerimi anlıyor musunuz? Do you understand my words
***
Sus Shut up
Şansınız varmış You were in luck
Şimdilik bu kadar That's all for now
Şimdiye kadar nerelerdeydiniz? Where have you been all my life??
Tatlım My sweet curse
Tebrikler. Congratulations
Tekrar edebilir misiniz? Could you repeat that please
Telefon numaranızı alabilir miyim? May I have your phone number please?
Başım ağrıyor I have a headache
Bana göre hava hoş It is the same to me
Aşkın olmadan mutlu olamam There is no happiness without your love
Aşkımız ömür boyu sürecek Our love will last forever
Aşağı yukarı More or less
Arkadaş olalım mı? Are we can be friend?
Aramayı unutma Don't forget to call
Ara sıra Now and then
Beni bekle Wait for me
O kadar da iyi değil Not so great!
Önemi yok It is of no consequences
Önemi yok, zararı yok. It makes no matter
Pek iyi sayılmaz Not so hot
Resmini gönderir misin? Can you send me your picture?
Resmini gösterir misin? Can you show me your picture?
Saat kaç ? What time is it ?
Sana aşık oldum I fell in love with you.
Sana ihtiyacım var I need you
Sana resmimi gönderiyorum Now I am sending my picture to you
Sen gördüğüm en güzel kızsın You are most beatiful girl I have ever seen
Seni görmek istiyorum I want see you
Seni hatırladım I have remembered you
Ders çalışmam lazım I have to study
Defol Piss off
Dans edermisiniz? Would you like to dance?
Çok yoğunum I am snowed under
Çok yakında görüşürüz I will see you real soon.
Çok uykusuzum I am really sleepy
Çok naziksiniz You are so kind
Çok nadir Very seldom
Çok heyecan vericisin You are so exciting
Çok güzelsin You are very beatiful
Canım çok sıkılıyor. I am dead bored
Bunun benimle bir alakası yok This has nothing to do with me
Bunu tekrar açıklayabilir misiniz? Could you explain that again?
Bundan bana ne? What is that to me?
Bu olabileceğin en kötüsüdür That is the worst of it
Seni çok özleyeceğim I will miss you very much.
Bu günlerde Nowadays
Böylesi en hayırlıdır. it is for the best
Boşa harcayacak bir dakikam yok Not a moment to spare FUTURE TENSE Future Tense Türkçe'deki gelecek zamanın ifadesidir. Türkçe'de olmayan "will" ve "going to" farkları ilk öğrenirken biraz zor gelse de, örneklerle birlikte iyi çalışıldığında gayet basit olduğu görülecektir.USE 1"Will" to offer something(Bir şey teklif etmek için)"Will" often suggests that a speaker will do something voluntarily. A voluntary action is one the speaker offers to do for someone else. (Bir iş gönüllü olarak yapılacağı zaman "will" kullanılır. Bu gönüllü eylem konuşan kişinin karşısındakine yaptığı tekliftir.) EXAMPLES: A: I'm really hungry. (Gerçekten çok açım.)B: I'll make some sandwiches. (Sana biraz sandviç hazırlıyım.) A: I'm so tired. I'm about to fall asleep. (Çok yorgunum. Uyumak üzereyim.)B: I'll get you some coffee. (Sana biraz kahve getiriyim.) A: The phone is ringing. (Telefon çalıyor.)B: I'll get it. (Ben bakarım.)USE 2 "Will" to Express a Promise(Söz vermek için) "Will" is usually used in promises. ("Will" genellikle söz verirken kullanılır.) EXAMPLES I will call you when I arrive.(Varınca seni ararım.) I promise I will not tell him about the surprise party. (Söz veriyorum. Ona sürpriz parti hakkında hiçbirşey söylemeyeceğim.)USE 3"Be going to" to Express a Plan(Bir plandan bahsederken) "Be going to" expresses that something is a plan. ("Be going to" yapılacak bir eylemin planlanmış olduğunu belirtir. EXAMPLES He is going to spend his vacation in Hawaii. (Tatilini Hawai'de geçirecek.) We are going to meet each other tonight at 6:00 PM. (Bu gece 6'da buluşacağız.) A: Who is going to make John's birthday cake. (John'un doğumgünü pastasını kim yapacak?)B: Sue is going to make John's birthday cake. (John'un doğungünü pastasını Sue yapacak.)USE 4"Will" or "Be Going to" to Express a Prediction(Tahmin yürütürken "Will" veya "Be going to") Both "will" and "be going to" can express the idea of a general prediction about the future. "Will" ve "Going to" gelecekle ilgili tahminde bulunurken kullanılabilir. Eğen tahminimizi destekleyen çok açık bir kanıt varsa "be going to" kalıbı tercih edilir. Bazı durumlarda her iki kullanım da tercih edilebilir. EXAMPLES: The year 2003 will be a very interesting year. (2003 yılı çok ilginç bir yıl olacak.)The year 2003 is going to be a very interesting year. (2003 yılı çok ilginç bir yıl olacak.) It will rain. (Yağmur yağacak)It's going to rain. (Yağmur yağacak. Eğer gökyüzü kara bulutlarla doluysa ve yağmurun yağacağı kesin gibiyse "going to" kullanılır.)DİKKAT!Özellikle "Will" Future Tense'li cümleleri Türkçeye farklı şekillerde çevrilebilir. Aşağıdaki örneklere bakınız. I will go to Italy. (İtalya'ya gideceğim.)I will bring you an asprin. (Sana bir asprin getiriyim.)I will open the door. (Kapıya ben bakarım.) Kısaca söyleyen kişinin niyetine bağlı olarak anlam da değişir Every night in my dreams Her gece rüyalarımda
I see you, I feel you Seni görüyorum, seni hissediyorum
That is how I know you go on Bu şekilde devam ettiğini biliyorum
Far across the distance and spaces between us aramızdaki uzak mesafe ve boşluklardan
You have come to show you go on Devam ettiğini göstermek için geldin
Near, far, wherever you are Yakın, uzak, nerede olursan ol
I believe that the heart does go on İnanıyorum ki kalp çarpmaya devam edecek
Once more you open the door Bir kez daha, kapıyı açıyorsun
And you're here in my heart Ve sen burda kalbimdesin
And my heart will go on and on Ve kalbim çarpmaya devam edecek... Love can touch us one time Aşk bize bir gün dokunabilir
And last for a lifetime Ve bir ömür sürer
And never let go till we're one Ve bir olduğumuz sürece gitmesine izin vermeyiz
Love was when I loved you Aşk seni sevdiğim zamandı
One true time I hold to Seni bir kere gerçekten sardığım zaman
In my life we'll always go on Hayatımda hep devam edeceğiz
Near, far, wherever you are Yakın, uzak, nerede olursan ol
I believe that the heart does go on İnanıyorum ki kalp çarpmaya devam eder
Once more you open the door Bir kez daha, kapıyı açıyorsun
You're here, there's nothing I fear Sen burdasın, korktuğum hiçbir şey yok
And I know that my heart will go on Ve biliyorum ki kalbim çarpmaya devam edecek
We'll stay forever this way Sonsuza dek bu şekilde kalacağız
You are safe in my heart Kalbimde güvendesin
And my heart will go on and on Ve kalbim çarpmaya devam edecek ve edecek 1. I see..........Anlıyorum
2. I quit!..........İstifa ediyorum, bırakıyorum, vazgeçiyorum.
3. Let’s go!..........Gidelim
4. Me too..........Ben de
5. My god!..........Aman Tanrım
6. No way!..........Olamaz! Hiçbir şekilde, hiçbir yol,
7. Come on..........Yapma, hadi
8. Hold on..........Bekle
9. I agree..........Aynı fikirdeyim
10. Not bad..........Kötü değil
11. Not yet..........Henüz değil
12. See you..........Görüşürüz
13. Shut up!..........Kapa çeneni
14. So long..........Hoşça kal, oldukça uzun
15. Why not?..........Neden olmasın
16. Allow me..........Bana izin ver
17. Be quiet!..........Sessiz ol
18. Cheer up!..........Neşelen
19. Good job!..........İyi iş
20. Have fun!..........İyi eğlenceler veya eğlen
21. How much?..........Ne kadar
22. I'm full..........Tokum.
23. I'm home..........Evdeyim
24. I'm lost..........Kayboldum.
25. My treat..........Bu benden.
1. So do I----------Bence de 2. This way----------Buradan ya da bu şekilde 3. After you----------Senden sonra 4. Bless you!----------Çok yasa! 5. Follow me----------Beni takip et 6. Forget it!----------Unut onu, unut gitsin 7. Good luck!----------İyi şanslar 8. I decline!----------Reddediyorum 9. I promise----------Söz veririm 10. Of course!----------Tabiî ki 11. Slow down!----------Yavaşla 12. Take care!----------Kendine iyi bak, dikkat et 13. They hurt----------Onlar acıtır, bu incitir 14.Try again----------Tekrar dene 15. Watch out!----------Dikkat et! 16. What's up?----------Ne haber? 17. Be careful!----------Dikkatli ol! 18. Bottoms up!----------Şerefe! İçkiyi bir yudumda bitirmek. Fondip yapmak 19. Don't move!----------Kımıldama! 20. Guess what?----------Tahmin et ne (oldu)? 21. I doubt it----------Ondan şüpheliyim, Ondan şüphe ederim. 22. I think so----------Sanırım öyle 23. I'm single----------Bekârım 24. Keep it up!----------Aynen devam et! 25. Let me see----------Bir bakayım 1. He has a large income----------Onun kazancı çok, iyi para kazanıyor
2. He looks very healthy----------O çok sağlıklı gözüküyor
3. He paused for a reply----------Cevap vermek için durdu
4. He repaired his house----------O onun evini tamir etti
5. He suggested a picnic----------Piknik yapmayı önerdi
6. Here's a gift for you----------Bu senin için bir hediye, işte hediyen!
7. How much does it cost? ----------O ne kadar tutuyor, maliyeti nedir?
8. I caught the last bus----------Son otobüse yetiştim
9. I could hardly speak----------Zorlukla konuşabildim
10. I'll have to try that----------Bunu denemek zorundayım
11. I'm very proud of you----------Seninle gurur duyuyorum
12. It doesn't make sense----------Bunun bir anlamı yok
13. Make yourself at home----------Kendini evdeymiş gibi hisset
14. My car needs washing----------Arabamın yıkamaya ihtiyacı var
15. None of your business! ----------Seni ilgilendirmez
16. Not a sound was heard----------Sessizlik hâkimdi, çıt yoktu
17. That's always the case----------Her zaman öyledir.
18. The road divides here----------Yol burada ayrılıyor
19. Those are watermelons----------Bunlar karpuz
20. What a nice day (it is)! ----------Ne güzel bir gün!
21. What's wrong with you? ----------Neyin var?
22. You are a chicken----------Sen bir ödleksin
23. A lovely day, isn’t it? ----------Hoş bir gün, (öyle) değil mi?
24. He is collecting (saving) money----------Para biriktiriyor
25. He was born in New York----------O New York da doğdu Never mind: bosver zarari yok 2. No problem!----------Sorun yok!
3. That's all!----------Hepsi bu, bu kadar.
4. Time is up----------Zaman doldu, süre bitti.
5. What's new?----------Ne haber
6. Count me on----------Count me in=Ben varım, beni de sayın.
7. Don't worry----------Endişelenme
8. Feel better----------Daha iyi hissetmek, daha iyi olmak
9. I love you!----------Seni seviyorum.
10. I'm his fan---------- Onun hayranıyım
11. Is it yours?----------Bu senin mi?
12. That's neat----------İlginç bir şey
13. Are you sure?----------Emin misin?
14. Do l have to?----------Yapmak zorunda mıyım?
15. He is my age----------O benim yaşımda
16. Here you are----------İşte buyurun (alın), işte buradasın
17. No one knows----------Kimse bilemez
18. Take it easy----------Rahatına bak, kafana takma, boşver
19. What a pity!----------Ne yazık!
20. Any thing else?----------Başka bir şey var mı?
21. To be careful!----------Dikkatli olmak
22. Do me a favor----------Bana bir iyilik yap
23. Help yourself----------Kendine yardım et
24. I'm on a diet----------Diyetteyim
25. Keep in touch----------Muhafaza et, irtibatı kesme, teması kesme.
1. Time is money----------Zaman paradır
2. Who's calling? ----------Kim arıyor, kim çağırıyor
3. You did right----------Doğru yaptın
4. You set me up!----------Bana tezgâh kurdun!
5. Can I help you?----------Yardım edebilir miyim?
6. Enjoy yourself!----------Eylenmene bak!
7. Excuse me,Sir----------Affedersiniz efendim
8. Give me a hand!----------Bana yardımcı ol, bana yardım et (şu işe bi el at).
9. How's it going?----------Nasıl gidiyor? Ne var ne yok?
10. I have no idea ----------Hiçbir fikrim yok
11. I just made it!----------Şimdi yaptım.
12. I'll see to it ----------O işi hallederim ben.
13. I'm in a hurry!----------Acelem var
14. It's her field ----------En iyi o bilir, onun alanı
15. It's up to you ----------Bu sana bağlı
16. Just wonderful!----------Harika!
17. What about you?----------Peki ya sen, bu konuda senin fikrin ne, sen bu konuda ne düşünüyorsun?
18. You owe me one----------Bana borçlusun
19. You're welcome----------Birşey değil
20. Any day will do----------Herhangi bir gün bana uğra
21. Are you kidding?----------Kafamı buluyor (tam Türkçe)
22. Congratulations!----------Tebrikler!
23. I can't help it----------Benim elimde olan bir şey değil.
24. I don't mean it----------Onu demek istemedim, onu kasdetmedim.
25. I'll fix you up----------Sizinle ilgileneceğim.
|