7 Ocak 2014 Salı

Ingilizce

ŞİMDİKİ ZAMANIN HİKAYESİ
THE SIMPLE PAST CONTINUOUS TENSE - ŞİMDİKİ ZAMANIN HİKAYESİ
A. USE

1. The Past Continuous is used to express continuous actions occurring in the past.
Past Continuous geçmişte zamanın belirli bir anında devam etmekte olan eylemleri ve olayları ifade etmek için kullanılır.

I was watching TV at home last night.
They were playing football yesterday afternoon.

2. The Past Continuous tense is frequently used to refer to an ongoing action which was taking place when something else occurred in the past.
Geçmişte devam etmekte olan bir olay esnasında başka bir eylem gerçekleşirse ve bu olaylar "when" ile kurulmuşsa simple past ve past continuous tense birlikte ifade edilir.

My father was watching TV when I arrived at home.
He was reading book while she was washing the dishes.

B. STRUCTURE
Positive Structure:
I was
You were
He was
She was working.
It was
We were
They were
Negative Structure:
I
You
He wasn't
She was not working.
It
We
They
Question structure:
I
You
Was He
Wasn't She working?
It
We
They

TENSES (ZAMANLAR)
PRESENT CONTİNUOUS TENSE
Form:
I + am + V ing + Zaman Zarfı
Fonksiyonları:
1-) Konuşma anında olan olaylar
2-) Geçici durumlar
3-) Bu sıralarda meydana gelen olaylar için kullanılır.
"Now, at the moment, today, the time being" gibi bağlaçlarla kullanılabilir.
Non Continuous Verbs
İngilizcede bir grup fiil içinde continuous kelimesi geçen hiçbir tens'te kullanılamaz.Bunun yerine simple tensleri tercih ederiz.
Bu fiillerin kategorileri şunlardır:
1-) Akıl ve mantıkla ilgili fiiller
"believe, know, remember, forget" gibi fiillerdir.
2-) istek ve beğeni ifade eden fiiller
"want, wish, like, love" gibi fiilerdir
3-) Sahiplik ifade eden fiiller
"have, belong to, own" gibi fiillerdir
NOT:
Yukarıdaki kural bu fiillerin yalnızca birinci anlamları için geçerlidir. Bazı fiillerin birden fazla anlamı vardır ve budurumda continuous tenslerde kullanılabilirler.
Örnek:
have: Birinci anlamı sahip olmaktır.
Fakat " I'm having breakfast " cümlesi doğrudur.

TENSES (Zamanlar)

 

A) Simple: Do + V1

 

1.) Past (-di)

2.) Present (-ir)

3.) Future (-ecek)

 

B) Continuous: (-yor) Be + V1......ing

 

1.) Past (-yordu)

2.) Present (-yor)

3.) Future (-yor olacak)

 

C) Perfect: (-miş) Have + V3

 

1.) Past (-mişti)

2.) Present (-miş)

3.) Future (-miş olacak)

 

D) Perfect Continuous: (-mekte) Have Been + V1......ing

 

1.)Past (-mekteydi)

2.)Present (-mekte)

3.)Future (-mekte olacak)

 

To speak: Konuşmak

 

***Not: Bir fiilin mastarsız haline (to’suz) o fiilin birinci hali denir.

 

D) Perfect Continuous: (-mekte) Have Been + V1......ing

 

1.) The Present Perfect Continuous Tense: I have been speaking. (Konuşmaktayım)0,

 

0,,,”

 

2.) The Past Perfect Continuous Tense: I had been speaking. (Konuşmaktaydım)

 

3.) The Future Perfect Continuous Tense: I will have been speaking (Konuşmakta olacağım)

 

Not: İngilizcede, zaman ne olursa olsun bir cümlede yapılacak değişikliklerin hepsi

yardımcı fiil üzerinde yapılır.

 

Not: Formal yazışmalarda kesinlikle kısaltmalar yapılmaz.

 

Not: İngilizcede bir olayın basit olması demek, continuous olmaması demektir.

 

Not: Bir olayın perfect olması demek iki olaydan öncekini vurgulamak demektir. Tek başına bir perfect olaya nadiren rastlanır.

C) Perfect: (-miş) Have + V3

 

1.) The Present Perfect Tense: I have spoken. (Konuşmuşum)

 

2.) The Past Perfect Tense: I had spoken. (Konuşmuştum)

 

3.) The Future Perfect Tense: I will have spoken. (Konuşmuş olacağım)

 

B) Continuous: (-yor) Be + V1......ing

 

1.) The Present Continuous Tense: I am speaking. (Konuşuyorum)

 

2.) The Past Continuous Tense: I was speaking. (Konuşuyordum)

 

3.) The Future Continuous Tense: I will be speaking. (Konuşuyor olacağım)

 

V1 V2 V3

Be: am, is, are.......was, were...........been

 

Not: Her zamanda üç yapıyı bir arada gösterip üzerinde farklılığı görmek daha öğreticidir.

 

Continuous: Devamlı, devam eden.

Progressive: Kademe kademe gelişen.

Present: Şu an, hediye.

 

Not: Devamlı zamanları continuous ile ifade etmek daha uygundur. Con tinuous’ları anlatırken “Be” fiilleri ve bunların hallerinden bahsetmek verimliliği arttırır.

 

Not: Bir cümlenin zamanını öğrenebilmek için ilk önce yardımcı fiillere bakılır. Bu bize, bu cümlenin 4’lü gruptan hangisine gideceğimizi gösterir.

 

The student has been waiting for us.

My father will be repairing his car.

He had seen us.

We will have completed the study.

 

Not: Perfect’li cümleler tek başlarına bir yargı ile kullanılmaz. Daha iyi anlaşılsın diyebu cümleler verildi. Normalde bu cümleler ingilizcede yoktur veya eksiktir.

 

A) Simple: Do + V1

 

1.) The Simple Present Tense: (Geniş zaman) Ali speaks.(Ali konuşur)

 

2.) The Simple Past Tense: (Dili geçmiş zaman) Ali spoke.(Ali konuştu)

 

3.) The Future Tense: (Gelecek zaman) Ali will speak. (Ali konuşacak)

 

İngilizler dilde kısaltmayı çok severler. İngilizcede temel zamanları 4 gruba ayırarak inceledik. Simple dışındaki gruplarda yardımcı fiillerle zamanları çekiyor ve yardımcı fiillere bakarak cümlenin hangi zamanla kurulduğunu öğreniyoruz. Örneğin “have” varsa perfect, “be” varsa continuous’tur diyoruz. Bu yüzden İngilizler, simple dışındaki üç grupta kısaltma yapamamışlardır.

 

I do speak. (Konuşurum)

You do speak

He does speak

We do speak

You do speak

They do speak

 

Simple zamanlarda yardımcı fiil olmadan da hangi zaman olduğunu anlayabiliriz. Cümleye bakarak “have” yok, perfect değil; “be” yok continuous değil, o zaman simple’dır diye kolaylıkla söyleyebiliriz. Bu yüzden İngilizler Simple grupta kısaltma yapmışlardır.

 

Simple Gruptaki Kısaltmalardan Doğan Zorluklar

 

Bir fiilin isim hali ile birinci hali aynıdır. Simple Tense’lerde bu durum karışıklığa yol açmaktadır.

 

1.)• To decrease: Azalmak (verb) To book: Rezerve yapmak (verb)

2.)• The decrease: Azalış (noun) The book: Kitap (noun)

 

Bu zorluğu gidermek için simple cümlelerde üçüncü tekil şahıslarda temel fiile “s” takısı getirilir. Bu durum isimlerin tekil-çoğulu ile ters ilişkilidir. ”s” takısı kelimenin isim değil; fiil olduğunu gösterir.

 

This decrease: This tekildir. Decrease’de “s” takısı yok. O zaman bu isimdir diyoruz. (Bu azalış)

 

This decreases: This tekildir. Decrease’de “s” takısı vardır. O zaman bu fiildir diyoruz. (Bu azalma)

 

O halde şimdi simple zamanlara gidebiliriz.

 

1 .) The Simple Present Tense: (Geniş zaman): Ali speaks. (Ali konuşur)

 

Not: Simple present’te “do” kısaltılır. Eğer düz olumlu cümlede “do” varsa, bu vurgu için kullanılır.

 

I do believe. (Tabi ki inanıyorum)

 

2.) The Simple Past Tense (Dili geçmiş zaman)

 

I did speak. (konuştum)

 

Did, do’nun ikinci halidir. Simple past tenste yardımcı fiil kısaltılınca, kendisine uygulanan ikinci hale getirme temel fiile uygulanır. Yani temel fiil ikinci halde yazılır. Kısaltılmış şekliyle yazacak olursak;

 

I spoke şeklinde olur.

 

Fiillerin ikinci halinin kullanıldığı tek yer Simple Past Tense’ dir. V2 kullanıldığından isim ile karıştırma problemi de kalmıyor.

 

Eğer bu tense’ de did kullanılsa simple present tense’de olduğu gibi anlamı pekiştirmek içindir. Olumsuz, soru ve olumsuz soru cümlelerinde “did” yardımcı fiili kullanılır. Did’in cümlede olması durumunda temel fiil daima V1 halinde yazılır.

 

1.) The Future Tense: (Gelecek zaman)

 

İngilizcede Future, bir zaman olarak kabul edilmez. Çünkü gelecekte olayın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli değildir. Bu sebeple “Will” ve “Shall” aslında yardımcı fiil değillerdir. Bunlar Modall’lar içinde düşünülür. Bu sebeple normalde;

 

I shall do speak. (Konuşacağım)

You will do speak

 

Şeklinde yazılmalıdır. “Do” kısaltması yapıldığında, fiil de birinci halde olduğu için diğer Simple gruplarındaki gibi karışıklık olmuyor ve “Will” ve “Shall” sanki yardımcı fiilmiş gibi görev görüyor. Bu şekilde “–ecek, acak” anlamını temel fiile yükleyerek gelecek zaman anlamını katıyor.

 

Burada önemli bir nokta da şudur: Cümleyi olumsuz veya soru yaparken Simple grubunun yardımcı fiili olan “Do” yu çağırmaya gerek yoktur. Çünkü bu görevi yardımcı fiil rolü üstlenen “Will” ve “Shall” görür.

 

Modal matığı da bu şekildedir. Yani aslında modal’ların kullanımında da normalde “Do” yardımcı fiili vardır ve kısaltma yapıldığı için direkt olarak modal’dan sonra temel fiil birinci haldedir.

 

PRONOUNS

 

Pro:...nın yerine, ileriye. Noun: İsim (gramatikal olarak)

 

Bu yüzden “Pronoun” ifadesi ismin yerine geçen yani zamir demektir.Şimdilik özne olan ve nesne olan zamirleri göreceğiz.

 

 

 

Subject Pronouns Object Pronouns

I Me

You You

He Him

She Her

It + VERB + It

We Us

You You

They Them

 

Subject Pronouns’ lar mutlaka çekimli bir fiilden önce gelirler. Bu nedenle zaten bu zamirler özne; fiiller de yüklem oluyor.

 

Object Pronouns’lar da mutlaka çekilmiş fiillerden sonra gelirler.

 

Yukarıdaki tablodan da gördüğümüz gibi bazı özne ve nesne zamirleri birbirinin aynıdır. Bir cümlede böyle zamirlerin özne veya nesne olduklarını anlamak için bunların fiilden önce - sonra geldiğine bakmak gerekir.

 

Not: Özneler daima yalın haldedir. Kitap, okul, Ali gibi. Kitabi, okulda, Ali’ye gibi hal ekleri almış durumda kesinlikle özne olamazlar.

 

Verilen Bir Cümlenin Zamanını Bulma

 

Bir cümlede zamanını bulmak için önce asıl fiile sonra da yardımcı fiillere bakılır. Bunların özelliğine göre cümlenin hangi zamanla kurulduğuna karar verilir.

 

We had been conducting the experiment. (Deneyleri yapmaktaydık)

 

Be + V1.....ing olduğundan “Continuous”lu bir zamandır diyoruz. Have var, “Perfect” ; ve V2 formda olduğu için de “Past” olduğunu söylüyoruz. Böylece cümlemizin zamanı “Past Perfect Continuous”tur.

 

Conduct: Yapmak, yürütmek, Beraber götürmek

Ducere: Conduct’un latincesidir. Lider, götürmek gibi anlamı vardır. İngilizcesi “Duce”dir.

Duct: Götürmek. Con: beraber; Conduct: Beraber Götürmek, yürütmek anlamına gelir.

 

Aşağıda yazacağımız cümlelerin zamanları da aynı mantıkla bulunur.

 

She will be waiting for us this time next week. (O gelecek hafta bu zamanda bizi bekliyor olacak)

 

(Burada “for” bir edattır. Edatların kullanımı dilden dile farklılık arz eder. İngilizce’de bazı fiiller edatla kullanılır. Wait for: ...için beklemek gibi. Biz yukarıdaki cümleyi çevirirken “O, gelecek hafta bu zamanda bizi bekliyor olacak” deriz. Ama bir İngiliz bu cümleyi düşünürken “O, gelecek hafta bu zamanda bizim için bekliyor olacak” der.)

 

My father was watching them. (Babam onları izliyordu.)

 

I have seen it before. (Onu daha önce görmüşüm.)

 

He often critizes us. (O sık sık eleştirir.)

 

Thay had been struggling for victory. (Onlar zafer için mücadele etmekteydiler.)

 

Struggle for: ...için mücadele etmek

 

We stadied English at university. (Biz üniversitede İnglizce çalıştık.)

 

At: ...de, ...da. (Süreklilik arzeder. Ev, hastane, üniversite gibi süreklilik gerektiren ifadelerle kullanılır.)

İn: ...de, ...da. (anlık bir süre gerektiren durumlarda kullanılır.)

 

 

Zamanların Kullanıldığı Yerler

 

 

Past Perfect Past Present Future

xxxxXxxxx xxxxXxxxx X X

 

Past Perfect Continuous Past Continuous

 

 

Olay, bir noktada olup bitmişse,Simple

1.)• Olay, bir devamlılık arz ederse Continuous

1.• Olay, bir olayın öncesi veya sonrası ile ilgili ise Perfect’tir.

 

Zaman çizelgesinden de gözlenebileceği gibi Simple Past ile Past Continuous çakışıyor. Bu yüzden ikisi aynı yerde kullanılabilir ve birbirinin yerini alabilirler.

 

Geçmişte iki olay çakışmıyorsa, biri diğerinden önce oluşmuşsa Perfect’ te gideriz. Past Perfect, past öncesi bir noktada; Past Perfect Continuous ise, past öncesi devamlılık gösteren bir olayda oluşmuş ve ikisi çakışıyor demektir.

 

Past Perfect, geçmişin öncesi olduğu için kompleks bir cümledeki iki cümlecik Past Perfect ile kurulamaz.

 

Şimdi bu dört zamanın alternatif cümle kurma formlarını inceleyelim:

 

1.) Gerek Simple Past, gerekse de Past Continuous tek başına bir cümlede kullanılabilirler.

 

I saw them last night. (S. Past)

 

I was sleeping last night at ten o’clock. (Past Continuous)

 

2.) Cümlede iki cümlecik var - iki yüklem - ve çakışmışsa ikisi de Simple Past olabilir.

 

I saw him when he entered the room.

S. Past S. Past

 

3.) İki cümlecik var ve çakışmışsa biri S. Past, diğeri Past Continuous olabilir. Hangisi önce, hangisi sonra önemli değildir.

 

When you phoned, I was sleeping. (I was sleeping when you phoned.)

S. Past Past Continuous

 

4.) İki cümlecik var ve çakışıyorsa ikisi de Past Continuous olabilir.

 

I was reading the newspaper while my wife was watching TV.

Past Continuous Past Continuous

Özet olarak;

 

a) Bir cümlede iki cümlecik Past Perfect ile kurulamaz.

b) Simple Past ve Past Continuous tek başlarına bir cümlede olabilirler, ikisi aynı yerde kullanılabilirler.

c) Bir cümlede iki cümlecik var ve ikisi çakışmış ise ikisi de Simple Past olabilir.

d) Bir cümlede iki cümlecik var ve ikisi çakışmış ise biri Simple Past, biri Past Continuous olabilir.

e) Bir cümlede iki cümlecik var ve ikisi çakışmış ise ikisi de Past Continuous olabilir.

 

Geçmişte iki olaydan biri önce, biri de sonra oluşmuşsa; yani olaylar çakışmıyorsa;

 

Önce cümle çözümlenecek. Bu iki olaydan önceye giden Past Perfect, sonra olan S. Past’tır.

 

The lesson had started when I arrived there.

Past Perfect S. Past

 

Burada geçmişte meydana gelen iki olay vardır. Bunlar, çakışmamakta ve biri diğerinden önce meydana gelmiştir. Önce olan Past Perfect ile sonra olan S. Past ile ifade edilmelidir. Bu durumdaki cümle kuruluşunda başka alternatifler de vardır. Önceki Past Perfect Continuous, sonraki Past Continuous veya diğer formlar da olabilir.

 

My mother had been serving the table when I arrived home.

(Ben eve vardığımda, annem masayı hazırlamaktaydı.)

 

My mother was serving the table when I arrived home.

(Ben eve vardığımda, annem masayı hazırlıyordu.)

 

Türkçe’de “Hazırlamaktaydı” ve “Hazırlıyordu” aynı anlamda kullanılmaktadır. İngilizce’de, bunlar tamamen ayrı anlamdadır. “Hazırlamaktaydı” ifadesinde,ben eve gittiğimde annemin yaptığı eylemi görmüyorum, çünkü eylem olmuş, bitmiştir. “Hazırlıyordu” ifadesinde ise, benim eve gitmemle annemin yaptığı eylem çakışmış; ben annemin yaptığı eylemi görüyorum. Bu iki ifadenin karışıklığa yol açması İngilizce’nin yapısından değil; Türkçe’nin yapısından kaynaklanmaktadır.

 

My children were sleeping when I arrived home. (Eve vardığımda çocuklarım uyuyorlardı)

 

My children had been sleeping when I arrived home. (................uyumaktaydılar.)

 

Thomson’un Grameri adlı Kitaptan bir örnek:

 

I saw the man on his knees when I opened the door. I understood that he had been looking

at throw the key hole. (Kapıyı açtığımda, adamı dizlerinin üstünde gördüm. Anladım ki adam anahtar deliğinden bakmaktaydı.)

 

 

Past Perfect S. Past Past’ın Sonrası

xxxxXxxxx xxxxXxxxx xxxxXxxxx

 

Past Perfect Cont. Past Continuous

Türkçe’nin yapısından kaynaklanan “Hazırlamaktaydı” ve “Hazırlıyordu” ifadelerinin anlam karışıklığını gidermek için yukarıdaki örnek verilmiş çok güzel bir örnektir. Olayın son cümlesinde, Past Perfect Continuous yerine kesinlikle Past Continuous kullanılamaz. Çünkü kapı açılmıştır ve adam eylemini sürdüremeyecektir. Dolayısıyla kapıyı açanın da adamın bakma eylemini görmesi mümkün değildir. Eğer Past Perfect Continuous yerine Past Continuous kullanılsaydı ki bu kullanım yanlış olurdu; kapıyı açma ile adamın anahtar deliğinden bakması aynı anda olmuş olacaktı. Bu da cümleden de anlaşıldığı gibi mümkün değildir.

 

Yukarıdaki zaman çizelgesinde de gözlendiği gibi bir de Past’ın sonrası gerçekleşen olaylar vardır. Diyelim ki geçen hafta biri ile görüştük ve o, işinden istifa edeceğini söyledi. Bu iki olay nasıl aktarılacak?

 

Eğer biz onunla görüştüğümüzde istifa etmiş olsaydı ve bunu bize söyleseydi bu durumda biz cümlemizi S. Past ve Past Perfect ile kurardık. Yani cümlemiz;

 

He said that he had resigned. (O istifa ettiğini söyledi) olurdu.

 

Eğer biz onunla görüştüğümüzde yukarıda dediğimiz gibi istifa edeceğini söyleseydi bu durumda cümlemiz;

 

He said that he would resign. (O istifa edeceğini söyledi) olur.

 

Geçmişin sonrası durumunda, sonraki eylem bir devamlılık da arz edebilir. Eğer eylem sürekli bir eylem ise, continous ile verilmelidir. O zaman cümlemiz;

 

He said that he would be working as a manager at the bank. (O, bankada müdür olarak çalışacağını söyledi)

 

When: .....dığı zaman

While: ....iken. (Bu bağlaç genellikle continuıus’lularla kullanılır.)

 

 

PARTİCPLES

 

Türkçe karşılığı “ortaç, sıfat fiil” demek olan Participles’lar İngilizcede biçimsel olarak üç bölüme ayrılırlar.

 

Present Participle Past Participle Perfect Participle

 

Sleeping Slept Having slept

Speaking Spoken Having spoken

Coming Come Having come

 

 

Present Tense’lerin Kullanıldığı Yerler

 

1.) The Simple Present Tense

 

2.) The Present Continuous Tense

 

3.) The Present Perfect Tense

 

4.) The Present Perfect Continuous Tense

 

 

Present Perfect Present Future

xxxxXxxxx X X

 

Present Perfect Cont.

 

 

Present Perfect Tense ile Present Perfect Continuous Tense’nin kullanıldığı yer aynıdır. Present Perfect Tense, geçmişte bir noktada olmuştur. Present Perfect Continuous Tense ise aynı yerde, fakat sürekli bir durumda olmuştur. Bu iki zamanın kullanımında önce ile ilişkisi düşünülmelidir. Ayrıca bu iki zamana özgü bazı zarf ve edatlar vardır. Aşağıda verilecek olan bu zarf ve edatlar görüldüğünde mutlaka Present Perfect Tense ile Present Perfect Continuous Tense’lere gidilmelidir.

 

Present Perfect Tense ile Present Perfect Continuous Tense Gerektiren Zarf ve Edatlar:

 

For: ...dır ....den beri

Since: ...den beri

Just: Henüz, yeni, az önce, şimdi.(Çok kısa bir süre önce olan eylemleri anlatır.)

Yet: Daha, henüz.

Already: Halihazırda, .......mış bile

Recently: Son zamanlarda

Lately: Son zamanlarda

Over: Boyunca, .....de, ....da

Ever: Hayatında, hiç, şu ana kadar.

Never: Hayatında, hiç, Şu ana kadar. (Ever’ın olumsuz yapısıdır.)

 

 

For and Since

 

For and Since “.....den beri” anlamına geldiği için konuşma anında geçen olayın öncesi ile ilişkisi kuruluyor. Ayrıca olayın etkisi konuşma anında devam etmektedir. Bu açıklamalar da zaman olarak Present Perfect Tense ile Present Perfect Continuous Tense’leri gerektirir.

 

We have been waiting for you since morning. (Sabahtan beri seni beklemekteyiz.)

 

I have been smoking for ten years. (10 yıldır sigara içmekteyim)

 

Birinci cümlede, bekleme eyleminin sadece konuşma anı ile ilgilenilmez. Bekleme eyleminin öncesi ile ilişkisi kurulur ve öncesinin konuşma anına etkisi de belirtilir.

İkinci cümlede, sigara içme eyleminin sadece şu anı ile ilgilenilmez. Konuşma anının on yıl öncesi ile ilişkisi kurulur.

 

For and Since’in kullanımının karıştırılmaması gerekir. Bunun için şöyle bir ayırım koyabiliriz:

 

****Zaman ismi varsa: Since

****Zaman miktarı varsa: For kullanılır.

 

I have smoked for 10 years şeklinde Present Perfect ile de cümleyi kurabiliriz. Çünkü bu iki zaman birbirine eşittir. Bu iki cümlenin anlamı bakımından karışıklık çıkması Türkçe’nin bu iki zaman açısından yetersiz oluşundandır.

 

Yet

 

We have not decided yet. (Hala karar vermedik.)

 

Yet, konuşma anında geçen eylemin öncesi ile ilişkisini kuruyor. Bu yüzden “yet” görüldüğü yerde Present Perfect Tense düşünülür. Burada karar vermeme öncesinden başlamış, hala karar verilmemiş ve her an karar verilip eylem sonuçlandırılabilir. (Yet olumsuz cümlelerde kullanılır.)

 

Just

 

He has just gone out. (Henüz dışarı çıktı.)

 

Bu cümleden eylemin çok kısa bir süre önce gerçekleştiğini anlıyoruz. Yani dışarı çıkanın merdivenlerde olabileceği, çok uzakta olmadığını anlıyoruz. Bu anlamı katan “just”tır ve bu yüzden Simple Past değil de Present perfect kullanıyoruz. Eğer çok yeni olmayan olaylar aktarılırsa o zaman “just” kullanılmaz.

 

 

Already

 

They have already given up the project. (Onlar projeden vazgeçmişler bile.)

 

Geçmişte olay belirsiz bir zamanda olduğu için Present perfect kullanılır.

 

Recently = Lately

 

I have not met him recently. (Son zamanlarda onunla karşılaşmadım.)

 

Burada bizi perfecte götüren “Recently”dir. Çünkü şu anda konuşulan eylemin öncesi ile ilişkisini “Recently” kuruyor ve olayın etkisinin hala devam ettiğini anlıyoruz.

 

Ayrıca bir zarf olan “Recently” den “ly” eki atılırsa, bir sıfat olan “recent” elde edilir. Bu sıfatın isimler önünde kullanılması ile elde edilen sözcük de Present Perfect gerektirir. Örnekleyecek olursak;

 

In recent years, enflation has been falling down. (Son yıllarda enflasyon düşüyor.)

 

Ever x Never

 

Have you ever seen such a novel. No, I have never seen such a novel.

(Hayatında böyle bir roman gördün mü? Hayır, Hayatımda böyle bir roman görmedim.)

 

Ever and never Present Perfect gerektirir. Çünkü konuşma anında geçen eylemin öncesi ile ilişkisini kuruyor.

 

*****Over*****

 

Boyunca, ....de, ....da anlamına gelen “Over”ın iki kullanımı vardır.

 

1.) Çoğul bir zaman sözcüğünün veya bir etkinliğin önünde ise: Eğer “over” bu

konumu ile kullanılırsa, zaman olarak Present Perfect gerektirir.

 

Over the past few years, Scientist have developed a new cure.

(Son birkaç yılda bilim adamları yeni bir tedavi geliştirdiler.)

 

Burada “over” çoğul bir zaman önünde kullanılmıştır. Bu yüzden zaman olarak Present Perfect kullanılmıştır. Mantığı da şudur: Geliştirilen tedavi bir noktada olup bitmiş değildir ve etkisi sürmektedir.

 

2.) Tekil bir zaman sözcüğünün veya bir etkinliğin önünde ise: Eğer “over” bu

konumu ile kullanılırsa, zaman olarak Simple Past gerektirir.

 

Over the past month, the prices increased by 10 %. (Geçen ayda fiyatlar %10 arttı.)

 

Burada “over” tekil bir zaman önünde kullanılmıştır. Bu yüzden zaman olarak Simple Past gerektirir. Çünkü olay olup bitmiştir.

 

Başka örnekler verecek olursak;

 

Over the last meeting, the chairman explained everything(Geçen toplantıda başkan her şeyi açıkladı)

 

Over the last meetings, the chairman has explained everything.

 

“Over”ın Diğer Kullanımı

 

Daha önce de değinildiği gibi “over” ın ...de, ...da anlamına gelen kullanımı da vardır. Peki bunun, aynı anlama gelen “in”, “at” gibi sözcüklerden farkı nedir? “Over”da gizli bir “boyunca” anlamı vardır. Bu yüzden kullanılacak cümlede bir süreğenlik varsa “over”; bir noktada olup bitmişse diğerleri kullanılır.

 

 

Örneğin;

 

Derste söz aldı: “at” kullanılır. (Bir noktada olup bittiği için.)

Derste uyudu: “over” kullanılır. (Bir devamlılık gösterdiği için.)

 

Simple Present vs Present Continuous

 

Simple Present, Türkçe’deki Geniş Zamana karşılık gelir. Geçmişte, şu an ve gelecekte olabilecek eylemler, alışkanlık haline gelmiş olan eylemler İngilizce’de bu tense ile ifade edilir.

 

Present Continuous ise, içinde bulunan anda yapılan, kontrolümüz altındaki eylemleri ifade etmede kullanılır. Her eylemin kontrolü elimizde olmayabilir. Duyu eylemleri gibi.

 

Believe in: İnanmak

Dare: cesaret etmek

Detest = Loathe: iğrenmek

See: görmek

See off: uğurlamak

 

I am believing in God diyemeyiz. Ancak, I believe in God diyebiliriz. Çünkü Allah’a inanmak, kontrolümüz altında olan ve istesek hemen inanmayacağımız bir durum değildir.

 

I am loving my country diyemeyiz. Ancak, I love my country diyebiliriz.

 

Bütün “Linking Verbs”lerin Continuous formları yoktur. Ancak bu fiiller eğer duyu eylemi anlamında bir anlama sahip değiller ise continuous formda kullanılabilirler. Örneğin; “See”, görmek anlamında continuous formda kullanılamaz. Yani, I am seeing diyemeyiz. Ama “See off” uğurlamak demektir ve continuous formda kullanılabilir. Çünkü “uğurlamak” eylemi, kontrolü elimizde olan bir eylemdir. I am seeing off my friend gibi.

 

Her continuous formu olmayan fiiller için alternatif simple zamanı kullanılır.

 

Present Continuous için Simple Continuous

 

Past Continuous için Simple Past

 

Perfect Continuous için Present Perfect alternatif olarak kullanılır.

 

Future Perfect Yapıları

 

The Future Perfect Tense ve The Future Perfect Continuous Tense’lerin her ikisi de aynı yerde kullanılır.

 

 

Present Future Perfect Future

X xxxXxxx X

 

Future Perfect Continuous

 

 

Gelecekte belli bir zamanda olacak eylemleri ifade ettiğimizde cümleyi basit Future ile kurarız. Eğer gelecekte belli bir zamanın öncesine vurgu yapılırsa cümle, The Future Perfect Tense veya The Future Perfect Continuous Tense’lerden biri ile kurulur.

 

Örneğin;

 

Saat beşte ders başlayacak, Basit Future ile

 

Beşe kadar ders başlayacak, Future Perfect ile kurulur.

 

The Future Perfect Tense ve The Future Perfect Continuous Tense zamanlarının kullanımında dikkati çeken “By” edatı vardır. Bu edat, bir cümlede varsa mutlaka Future Perfect’i işaret eder.

 

By: ...e kadar

Exceed: aşmak

 

The population of Turkey will exceed 100 millions in 2010.

(Türkiye’nin nüfusu 2010 yılında 100 milyonu aşacak.)

 

Bu cümlede, gelecekte belli bir noktada gerçekleşecek olaydan söz edildiği için Basit Future kullanılmıştır.

 

The population of Turkey will have exceeded 100 millions by 2010.

(Türkiye’nin nüfusu 2010 yılına kadar 100 milyonu aşmış olacak.)

 

Görüldüğü gibi “By” edatının olması Futre Perfectli yapı ister. Yani bir cümlede “...e kadar” anlamına gelen “by” edatının varlığı Future Perfectli yapı gerektirir. Peki bu cümlede niçin Future Perfect Continuous değil de Future Perfect kullanılmıştır? Future Perfect kullanılmıştır. Çünkü 100 milyona aşma eylemi sürekli olmayıp; bir anda gerçekleşen bir eylemdir. Bu yüzden continuous kullanılmamıştır. Zamanların kullanımında bu şekilde spesifik özelliklerine de dikkat etmek gerekir.

 

Sınavlarda, The Future Perfect Tense ve The Future Perfect Continuous Tense’lerle ilgili sorularda bu iki zamanın ikisi de şıklarda verilmez. Çünkü ikisi de aynı yerde kullanılır ve aynı anlama gelir.

 

By ve Until / Till Arasındaki Kullanım Farkı

 

By: ...e kadar

Until / Till: ...e kadar

 

İkisi de “....e kadar” anlamına gelen bu iki edat arasında çok önemli bir kullanım farkı vardır. Eğer konuşma anı ile gelecekte belirtilen zaman arasında eylem sürekli oluyorsa Until / Till kullanılır. Eğer konuşma anından sonra “...e kadar” ifadesinin geçtiği bir noktada eylem oluyorsa “By” kullanılır ve bu da Future Perfectli yapı gerektirir. Bu açıklamayı zaman çizelgesinde gösterecek olursak;

 

Present Until / till Future Present by Future

XxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxX X X X

Present Saat 10Present Saat 10

 

Olayın gerçekleştiği nokta

 

I will study untill 10 o’clock. (Saat ona kadar çalışacağım)

 

He will have called us by 10 o’clock. (Saat ona kadar bize telefon edecek.)

 

Birinci cümlede, zaman çizelgesinde de görüldüğü gibi konuşma anından gelecekte belirtilen zamana kadar çalışma eylemi sürekli yapılacaktır. Burada süreklilik olduğu için “by” artık kullanılamaz; “until” kullanılır.

 

İkinci cümlede ise, telefon açma eylemi konuşma anından gelecekte belirtilen zamana kadar sürekli değil de bir noktada gerçekleşecektir. Bu kullanım da “by” edatını gerektirir ve “by” kullanımı da Future Perfect’i işaret eder.

 

Not: Edatların kullanım özelliğinden dolayı “By” cümlenin başına da gelebilir. Normalde edatların asıl yerleri cümle sonlarıdır. Ama kullanım yerleri değişebilir.

 

By the end of next month, we will have completed our study.

(Bu ayın sonuna kadar çalışmamızı tamamlamış olacağız.)

 

Eğer gelecekte yapılacak bir eylemi, öncesi ile ilişki kurarak aktaracaksak tense olarak Future Perfect kullanırız.

 

By the end of year, I will have been working at D.U. for 15 years.

(Yıl sonuna kadar, Dicle Üniversitesinde 15 yıldır çalışmakta olacağım.)

 

“For” edatının Farklı Perfect ifadelerindeki Kullanımı

 

Now, I have been studying for three hours. (The Present Perfect Continuous Tense)

(Şu anda üç saatten beri çalışmaktayım.)

 

When you phoned, I had been studying for three hours. (The Past Perfect Continuous Tense)(Sen telefon ettiğinde, üç saatten beri çalışmaktaydım.)

 

By the end of this month, I will have been teaching Engilish for three years. (The Future Perfect Continuous Tense) (Bu ayın sonuna kadar üç yıldır İngilizce öğrenmekte olacağım.)

Not: Sorulan bir soru üzerine “for”un kullanımı yukarıdaki cümleler üzerinde anlatıldı.

Zamanların Kullanımındaki Karışıklıklar

 

1.) Simple Past – Present Perfect Kullanımı: Bu iki zamanın kullanımında Türkçe’nin yapısından kaynaklanan bazı karışıklıklar vardır. Bu karışıklıkları gidermek için zamanların İngilizce’deki tanımından başlayalım.

 

Simple Past: Geçmişte, belli bir zamanda olmuş, bitmiş olayları aktarır. Yani Simple Past’ı kullanabilmek için kesinlikle zamanın belli olması ve olayın olmuş - bitmiş olması gerekmektedir. Eğer bu iki şart eksik ise, kesinlikle Simple Past kullanılamaz. Bu durumda Simple Past’ın alternatifi olan Present Perfect’e gidilmelidir.

 

I saw him three days ago. (Onu, üç gün önce gördüm.)

 

They signed a peace agreement in 1990. (Onlar, 1990 yılında bir barış antlaşması imzaladılar.)

 

Görüldüğü gibi birinci cümlede “görme” eylemi oluş-bitmiş ve belli bir zamanda (üç gün önce) olmuştur. Bu nedenle Simple Past kullanılmıştır. İkinci örnek için de aynı açıklama geçerlidir.

 

Eğer olay geçmişte belirsiz bir zamanda olmuşsa ve etkisi konuşma anında da devam ediyorsa artık Simple Past kullanılamaz. Bu durumda Simple Past’ın alternatifi olan Present Perfect’e gidilir.

 

My family has moved many years before. (Ailem, birkaç yıl önce taşınmış.)

 

Burada “taşınma” eylemi, hem belirsiz bir zamanda olmuş hem de etkisi konuşma anında devam etmektedir. Bu nedenle Simple Past kullanılmamış; alternatifi olan Present Perfect’e gidilmiştir.

 

Olayın etkisi durumunu bir örnekle açacak olursak;

 

I lost my key. (Anahtarımı kaybettim.)

 

I have lost my key. (Anahtarımı kaybetmişim.)

 

Birinci cümlede geçmişte olmuş-bitmiş olan “kaybetme” eyleminin etkisi konuşma anında yoktur. Bu nedenle kaybedilen anahtarın bulunduğu anlaşılır. İkinci cümleden ise anahtarın henüz bulunamadığı ve kaybetme eyleminin etkisinin konuşma anında da var olduğu anlaşılır.

 

Simple Past – Present Perfect kullanımında yukarda anlatılan detaylara dikkat edilmelidir. Ayrıca Present Perfect kullanımında önemli bir husus daha vardır. Eğer verilen bir cümlede bizi Present Perfect’e götüren bir işaret yoksa (yet, just, for, since vb. gibi) olayın etkisi ve zamanı düşünülerek sonuca varılır.

Present Perfect’li bir cümlede eğer bir zaman dilimi kullanılmışsa (this month, this century, this day vb.) bu zaman diliminin etki alanı devam etmelidir. Zaman dilimleri de genellikle “this” ile başlarlar.

 

Örneğin, saat öğleden önce on birde kahvaltı yapılmadığı söylenmek istense Simple Past kullanılamaz. Çünkü öğle yemeğine kadar yapılacak bir yeme eylemi kahvaltı olacaktır. Bu nedenle Present Perfect kullanılmalıdır. Eğer öğleden sonra o gün için kahvaltı yapılmadığı söylense artık yapılacak bir yeme eylemi kahvaltı olamayacağından Present Perfect kullanılamaz; kullanılacak zaman Simple Past olmalıdır.

 

Saat 11.00 Today, I have not had breakfast. (Bu gün kahvaltı yapmamışım.)

 

Saat 14.00 Today, I did not have breakfast. (Bu gün kahvaltı yapmadım.)

 

2.) Present Continuous – Present Perfect Continuous Kullanımı

 

Present Continuous kısa bir zaman dilimi ile sınırlıdır. Olayın sadece şu anı ile ilgilenilir, öncesi ile bir ilişkisi kurulmaz. Present Perfect Continuous’ta ise, olayın öncesine gitmek gerekir.

 

I’m living in D. Bakır now. (Şimdi D. Bakır’ da yaşıyorum.)

 

Bu cümlede sadece olayın şu anı ile ilgileniliyor. Ayrıca kısa bir zaman dilimi vardır. Bu nedenle Present Continuous kullanımı gerektirir.

 

I have been living in D. Bakır for five years. (Beş yıldır D. Bakır’ da yaşamaktayım.)

 

Bu cümlede ise sadece olayın şu anı değil öncesi de işin içindedir. Böyle bir ifadede artık Present Continuous kullanılamaz, alternatifi olan Present Perfect Continuous kullanılmalıdır.

 

She is working in a bank, now. (at present)

 

She has been working in a bank since last year. (öncesi ile ilişkili)

 

Zamanların Kullanımına Bazı Örnekler

 

I haven’t received the documents yet. (Hala belgeleri almadım.)

Present Perfect

 

Bu cümlede, “have” var ve fiil üçüncü haldedir. Bu nedenle Present Perfect ile kurulmuş bir cümledir. Bu cümleyi “..........almamışım.” diye Türkçe’ye çevirmek İngilizce açısından daha uygundur. Ama Türkçe’ye uygunluk açısından “.......almadım” diye çevrilir. Bu yüzden İngilizce’den Türkçe’ye çeviri yaparken genel yapıyı ve anlamı bozmamak şartıyla kulağa hoş geldiği şekilde çevirmek gerekir. Bu şekilde cümleyi çevirirken, sanki cümle Simple Past ile kurulmuş gibi algılanır. Gerçekte cümle görüldüğü gibi Present Perfect ile kurulmuştur. Bu nedenle yapılan bu açıklama çeviri için geçerlidir. Yani İngilizce’de yukarıdaki cümlede Simple Past kullanılamaz.

 

To receive: almak, kabul etmek.

To conceive: kavramak, algılamak

Reception: kabul edilen yer (Receive’ın isim halidir. Diğer fiiller de bu şekilde isimleştirilebilirler.)

Concept kavram

Co, Con, Com (ses uyumuna göre): beraber

Per: ...için, karşısında.

To percive: idrak etmek, algılamak.

De: olumsuzluk katan bir ön ektir.

To decieve: kandırmak, aldatmak.

Deceptive: aldatıcı.

 

Dikkat edilirse, yukarıdaki kelimelerin hepsi “receive” den türetilmiştir. Dolayısıyla bir kelimenin anlamı bilinirse, türevlerinin de anlamlarını bulunabilir. Öğrenilen bu kelimeleri, türevleri ile birlikte yazarak çalışmak daha verimli olacaktır.

 

The E.U will be contributing to our economy enormously in the years ahead.

Future Perfect Continuous

(A. B, önümüzdeki yıllarda ekonomimize büyük ölçüde katkıda bulunuyor olacak.)

 

Yukarıdaki örneğin açıklamasına benzer şekilde cümlemizin zamanını çözümlüyoruz. “will” var, Future; “be” var Continuos; yani Futre Continuous’tur diyoruz.

 

Enormously: büyük ölçüde, çok.

Ahead: dosdoğru, ileri

To contribute: katkıda bulunmak.

To distribute: dağıtmak.

To attribute: ...e atıfta bulunmak, ...e bağlamak.

To retribute:

 

“Tribu” Latince bir kelime olup; Roma döneminde ortaya çıkmıştır. “Aşiret” anlamındadır. Roma döneminde üç önemli aşiret varmış. “Tribun” ise, aşiret liderinin aşiret bireylerinin etkinliklerini izlerken oturduğu yüksek yer demektir. Statta oturulan yer anlamındaki “tribün” kelimesi buradan gelmektedir.

 

 

They had been waiting for three hours when we arrived there.

Past Perfect Continuous Simple Past

(Oraya vardığımızda, onlar üç saatten beri beklemekteydiler.)

 


Can/Can't 

Can/Can't Örneklerle İngilizce Konu Anlatımı

 

*Can yeteneklerimizden bahsederken kullanılmaktadır. Türkçe'de -ebilmek, -abilmek ekine karşılık gelmektedir.

 

- Tony can swim. (Tony yüzebilir.)

- My father can speak Chinese. (Babam Çince konuşabilir.)

- I can ski. (Kayak yapabilirim.)

- My sister can play the violin. (Kız kardeşim keman çalabilir.)

- My students can dance. (Öğrencilerim dans edebilir.)

 

*Olumsuz bir cümle kurmak, yani yapamadığımız şeyleri belirtmek için ise Can't (can not) kullanılır.

- Tony can not play volleyball. (Tony voleybol oynayamaz)

- My father can not speak French. (Babam Fransızca konuşamaz.)

 

- I can not skate. (Paten yapamam.)

- My sister can not play the guitar. (Kız kardeşim gitar çalamaz.)

- My students can not play basketball. (Öğrencilerim basketbol oynayamaz.)

 

*Olumlu ve olumsuz cümlelerde gördüğümüz gibi Can'in kullanımı cümledeki kişilere göre değişiklik göstermemektedir. Özne da olsa, He, She, It, They de olsa Can yine aynı kalmaktadır. 

 

*Can'in yeteneklerimizi belirtmek dışında bir başka kullanımı da vardır. Can aynı zamanda yapılması ya da meydana gelmesi muhtemel şeyler hakkında konuşurken de kullanılabilir.

- The doctor can see you at 3.00. (Doktor sizi saat 3te görebilir.)

Yani doktorun sizi görmesi ancak 3'te mümkün olacaktır. Daha önce görmesi mümkün değildir.

- You can not buy flowers at butcher's. (Kasaptan çiçek satın alamazsınız.)

Kasaptan çiçek satın almamız mümkün değildir.Bunu da can not ile söyleriz.

 

Question Form (Soru Şekli) 

 

*Can ile soru yapmak istediğimizde have got ve has got kuralını uyguluyoruz. YaniCan ile özne yer değiştiriyor.

- Can you speak English? (İngilizce konuşabilir misin?)

Yes, I can. (Evet, konuşabilirim)

- Can your father drive a racing car? (Baban yarış arabası sürebilir mi?)

Yes, he can. (Evet, sürebilir.)

 

- Can your students play golf? (Öğrencilerin golf oynayabilir mi?)

No, they can not. (Hayır, oynayamazlar.)

 

*Örnek cümlelerdeki gibi kısa cevaplar verebiliriz. Uzun cevap vermek istiyorsak şöyle devam edebiliriz:

 

- Yes, I can speak English.

- Yes, he can drive a racing car.

- No, they can not play golf. (No, they can't play golf) takısını getirmekteyiz.


ingilizce Bağlaçlar Bağlaç - 1

 

 

 

İngilizce Bağlaçlar - 1

 

Bağlaç: İki cümleciği (kelime veya cümleyi değil) birbirine bağlayan yapılardır. 

 

Coordinating Conjunction / Düzenleme Bağlaçları

Sentence Connector / cümle bağlayıcıları

Correlative Conjunction / İlişki sağlayan bağlaçlar

Adverbial (Subordinating) Conjunction

////////////////////////////////////////////////////

Coordinating Conjunction :

Düzenleme Bağlaçları

İki cümlecik arasındaki bağlantıyı sağlayan bağlaçlardır. Bu Bağlaçlar mutlaka iki cümlecik arasında bulunurlar

 

And: ve (paralellik arz eden bağlaçtır.)

But: ama, ancak, fakat (zıtlık bağlacıdır.)

Or: veya (iki alternatiften birini seçen bağlaçtır.)

Nor: ne de (or’un olumsuzu olup iki alternatiften hiç biri anlamındadır.)

So: bundan dolayı (sonuca götüren bağlaçtır.)

For: edat olarak,“için”; bağlaç olarak iki cümlecik arasında “zira-çünkü / -dığı için” anlamındadır. 

Yet: zarf olarak, “henüz”anlamında; bağlaç olarak “halbuki” anlamındadır. 

 

Örnekler:

 

And : 

 

He opened the door and threw the bag out. ( Kapıyı Açtı ve çantayı dışarı attı.) 

 

But :

 

She is a good girl but She doesn't study her lessons. ( İyi bir kız ama derslerine çalışmaz) 

 

Or :

 

You must drink a tea or coffee. ( bir çay veya kahve içmelisin.)

 

Nor: Bu bağlac kendisinden sonra devrik bir yapı ister. örneğe dikkat ediniz

 

She didn’t call us, nor did she write to us. (O bizi aramadı, ne de bize yazdı.)

 

So:

 

It is cold so They must put on their coat.. (Hava soğuk, bu yüzden ceketlerini giymeliler.)

 

For: 

 

she doesn't pass this exam for She doesn't study her lesson. ( Bu sınavı geçemez zira dersine çalışmazdı)

 

Yet: 

 

I wanted my son to be an engineer, yet he preferred the medicine. (Ben oğlumun bir mühendis olmasını istedim, halbuki o tıpı tercih etti.)

////////////////////////////////////////////////////

Sentence Connector

cümle bağlayıcıları

İki cümleden Biri bitmiş, noktalanmıştır , ikinci cümle ise birinci cümleye ilişkilidir. Cümle bağlayıcıları ikinci cümlenin başında, ortasında veya sonunda olabilirler. cümle bağlayıcılarını dört grupta incelemek gerekir.

Grup: 1. İki cümle arasında paralel bir ilişki sağlayanlar

(en çok kullanılan ilk ikisidir.)

 

Furthermore : ayrıca, üstelik.

Moreover : ayrıca, üstelik.

What’s more : ayrıca, üstelik.

In addition : ayrıca, üstelik.

Also : ayrıca, üstelik.

besides : ayrıca, üstelik.

 

Örnek : 

 

You'll need pliers. You'll also need tape. - (Sana kerpeten lazım. Bir de (ayrıca) bant.)

She is a lawyer. Besides, she is a mother to two children . - ( O bir avukattır, ayrıca iki çocuklu bir annedir) 

Grup: 2. İki cümle arasında bir zıtlık ilişki sağlayanlar

(en çok kullanılan “however” dır.)

 

However : ancak, bununla beraber

Nevertheless : ancak, bununla beraber

Nonetheless : ancak, bununla beraber

On the contrary : ancak, bununla beraber

Still : ancak, bununla beraber

 

Örnek:

 

She woked hard. However, She wasn't able to pass ( O sıkı çalıştı ancak geçemedi)

 

I'm sorry about this. Still, I'm sure that in the end it's for the best. - ( Üzgünüm. Bununla beraber bundan iyi bir sonuç çıkacağına inanıyorum.)

Grup: 3. Sonuca götüren bağlayıcılar

(en çok kullanılan ilk üçüdür.)

Therefore : Sonuç olarak, böylece - bu yüzden

Thus : Sonuç olarak, böylece - bu yüzden

Hence : Sonuç olarak, böylece - bu yüzden

As a result : Sonuç olarak, böylece - bu yüzden

Consequently : Sonuç olarak, böylece - bu yüzden

 

Örnek:

 

I did not study hard. Therefore, I failed. ( Sıkı çalışmadım. Sonuç olarak kaldım.) 

There's no electricity; thus we can't use it.- ( Elektrik yok; bu yüzden onu kullanamıyoruz.) 

Grup: 4. Alternatif belirten bağlayıcılar

Or else : aksi taktirde - yoksa

Otherwise : aksi taktirde - yoksa

 

Örnek:

 

They must hurry. Otherwise, They will be late.- ( Acele etmeliler, aksi taktirde geç kalacaklar.)

Go now or else you'll miss the train. - (Şimdi git, yoksa treni kaçıracaksın.) 

////////////////////////////////////////////////////

Correlative Conjunction

İlişki sağlayan bağlaçlar

Not only ..........but also: sadece değil ..........aynı zamanda - 

Both ..........and: hem..........hem de

Either ..........or: ya ..........ya da (İki alternatiften biri)

Neither ..........nor: ne ..........ne de (İki alternatiften hiç biri)

Whether ..........or: gerek ..........gerekse (olsun ..........olsun)

 

Örnekler:

 

Neither her mother nor her father supports her. – (Ne annesi ne de babası onu desteklemez.)

They will either send it today or tomorrow. – (Ya bugün ya da yarın gönderecekler.)

Both your friends and your family should support you. – (Hem arkadaşlarının hem de ailenin seni desteklemesi gerekir.)

He is trying to decide whether to be a teacher or a historian. – (Tarihçimi yoksa öğretmenimi olacağına karar vermeye çalışıyor.)

 

Not only ..........but also: sadece değil ..........aynı zamanda - 

 

Bu bağlaçta ayrıca başka bir kullanım daha da vardır. “also” de, da anlamındadır. Bu anlama gelen “as well” sözcüğü de “also” yerine kullanılabilir. Yalnız bu kullanımda önemli bir özellik vardır. “as well” sözcüğü “but”tan ayrılır ve cümle sonuna gider. Çünkü “as well” sözcüğü daima cümle sonunda yazılır. 

 

The robber not only shot around but also crashed everything. - (Soyguncular sadece etrafa ateş etmediler, aynı zamanda her şeyi yerle bir ettiler.)

The robber not only shot around also crashed everything. - (Soyguncular sadece etrafa ateş etmediler, aynı zamanda her şeyi yerle bir ettiler.)

The robber not only shot around but crashed everything. - (Soyguncular sadece etrafa ateş etmediler, aynı zamanda her şeyi yerle bir ettiler.)

The robber not only shot around but crashed everything as well. - (Soyguncular sadece etrafa ateş etmediler, aynı zamanda her şeyi yerle bir ettiler.)

 

Önemli Kural

 

Not only ..........but also bağlacının kullanımında “not only” kısmı cümlenin başına alınarak da yazılabilir. Bu kullanım bağlacın rahat görülebilmesi için yapılan bir harekettir. Bu durumda kural ihlal edildiği için telafisi gerekmektedir. Bu da “not only”den sonraki cümleciğin devrik olması ile sağlanır. 

 

He not only insulted his friends but also beat them. (O sadece arkadaşlarına hakaret etmedi aynı zamanda onları dövdü.)

Not only he did insult his friends but also beat them. (O sadece arkadaşlarına hakaret etmedi aynı zamanda onları dövdü.)



TEKİLLER – ÇOĞULLAR (Singular – Plural)

Tekil isim tanımı: Eğer kelime, “bir” taneyi niteliyorsa, tekildir:

Örnek: boy, girl, book, church, box

Çoğul isim tanımı: Eğer kelime, “birden fazlayı” niteliyorsa, çoğuldur:

Örnek: boys, girls, books, churches, boxes

a) Tekil isim, önünde kime ait olduğu veya sayısı gibi belirtici bir kelime yoksa (yani belirsiz ise) ve bu isim sessiz harf ile başlıyorsa “a”, sesli harf ile başlıyorsa “an” alır:

 

A student, a book, an apple, an umbrella

 

b) Tekil veya çoğul isimler, şayet belirli ise, o zaman her ikisi de “the” alır:

The building(s) — The book(s) — The apple(s) — The doctor(s)

c) Pek çok isim çoğul hale getirilirken yanına “s” alır:

 

Chair–Chairs

Student–Students

Beach–Beaches

Peach–Peaches

d) Sonu, bir sessiz harften sonra “y” harfi ile biten tekillerin çoğul hali ise, sondaki “y” harfi kaldırılarak “ ies” ekini alır:

 

Country–Countries

Lady–Ladies

e) İsmin sonu bir sesli harften sonra “y” ile biterse, bu isim sonuna sadece “s” getirilerek çoğul yapılır:

 

Key–Keys

Toy–Toys

f) s, z, x, sh, ve ch harfleriyle biten kelimeler, -es eki alırlar:

 

moss – mosses

box – boxes

church – churces

buzz – buzzes

dish – dishes

Not: Eğer foxbush, ve bench tarzı kelimelere sadece –s ekini eklerseniz, telaffuz esnasında çoğul ekini belirtemeyecek olduğunuzdan, -es ekini getirmeniz gerekir. Bu tür kelimelerde sadece–s kullanmayıp –es kullanılmasının sebebi budur.

g) Bunların dışında daha farklı olarak çoğul yapılan isimler de vardır:

 

Tooth—Teeth (diş – dişler)

Knife—Knives (bıçak – bıçaklar)

Mouse—Mice (fare – fareler)

Goose—Geese (kaz – kazlar)

Child—Children (çocuk – çocuklar)

Ox—Oxen (öküz – öküzler)

Man—Men (adam – adamlar)

Woman—Women (kadın – kadınlar)

Policeman— Policemen (polis – polisler)

h) Bunların da dışında, ingilizcede asla tekilleri olmayan kelimeler vardır:

Scissors (makas), Measles (kızamık), Trousers(pantolon), Tongs(maşa), Dregs(tortu), Cattle (sığır), Glasses (gözlük)

i) Benzer şekilde, daima tekil olan isimler mevcuttur:

Gold, Silver, Wheat, Copper, Sugar, Cotton


GERUND AND INFINITIVE

1. Introduction : Giriş

 

İngilizcede iki fiil peşpeşe geldiği zaman çoğunlukla ya iki fiil arasına to gelir veya ikinci fiile ing eklenir. Bazı fiillerin peşinden gelen fiillere iseing eklenmez ve ikisi arasına to da eklenmez. Bir fiilden sonra gelen fiilden önce to gelirse to gelirse buna infinitive with to ( to lu infinitive ), gelmezse infinitive without to ( to suz infinitive ) denir. Eğer fiilden sonra gelen fiile ing eklenirse buna da gerund denir.

2. Verbs followed by an infinitive with “to”

 

Önce kendilerinden sonra to’lu infinitive alan fiilleri görelim. Bu fiillerin sayısı çoktur. Bunların en çok kullanılanlarını görelim.

to afford : parası yetmek

to appear : görünmek

to attempt : teşebbüs etmek

to claim : iddia etmek

to demand : talep etmek

to determine : karar vermek

to fail : başarısız olmak

to happen : olmak

to hesitate : tereddüt etmek

to hope : ümit etmek

to manage : başarmak

to offer : teklif etmek

to pretend : … gibi davranmak

to promise : söz vermek

to refuse : reddetmek

to seek : aramak

to seem : görünmek

to threaten : tehdit etmek

 

Örnekler:

He appears to have a lot of money. Çok parası olduğu anlaşılıyor.

They failed to finish the work on time. İşi zamanında bitirmeyi başaramadılar.

He threatened to kill me. Beni öldürmekle tehdit etti.

I refused to talk to him. Onunla konuşmayı reddettim.

3. Verbs followed by an infinitive with “to” or a “question word” + an infinitive with “to :

Bazı fiiller ise kendilerinden sonra to lu infinitive alabildikleri gibi bir soru kelimesi + to lu infinitive de alabilirler.

 

Bu fiillerin en çok kullanılanları şunlardır:

to agree : kabul etmek

to ask : sormak

to arrange : düzenlemek

to decide : karar vermek

to know : bilmek

to learn : öğrenmek

to plan : planlamak

 

Örnekler

He decided to sell his house. Evini satmaya karar verdi.

He decided where to stay. Nerede kalacağına karar verdi.

They plan to go to New York. New York’a gitmeyi planlıyorlar.

They planned what to da. Ne yapacaklarını planladılar.

4. Verbs followed by an infinitive with “to” ar a that clause

Bazı fiiller ise önce bir isim daha sonra ise to lu infinitive alırlar veyathat li bir cümlecik alırlar.

 

to cause : sebep olmak

to declare : ilan etmek

to command : emretmek

to compel : zorlamak

to enable : mümkün kılmak

to encourage : teşvik etmek

to force : zorlamak

to get : yaptırmak

to instruct : öğretmek

to oblige : mecbur etmek

to order : ikna etmek

to persuade : ikna etmek

to remind : hatırlatmak

to teach : öğretmek

to tell : söylemek

to warn : uyarmak

 

Örnekler

He commanded the soldiers to fire. Askerlere ateş etmelerini emretti.

They obliged him to resign. Onu istifa etmesi için zorladılar.

She persuaded him to sell his car. Onu arabasını satması için ikna etti.

I told Ali to turn on the lights. Ali’ye ışıkları söndürmesini söyledim.

They declared that he was innocent. Onun suçsuz olduğunu ilan ettiler.

He warned me that he would rent the house. Beni evi kiraya vereceğine dair uyardı.

I persuaded them that the change was necessary. Onları değişikliğin gerekli olduğuna ikna ettim.

She told me that she would resign. Bana istifa edeceğini söyledi.

5. Infinitive of purpose

 

to lu infinitive ( to do ) maksat, gaye bildirmek için kullanılar ve içinanlamına gelir.

I went to the market to buy some food. Biraz yiyecek satın almak için pazara gittim.

Burada to buy satın almak için anlamına gelir.

Bu cümlelerde için anlamını vermek için sadece to yerine in order to veya so as to da kullanılabilir.

 

He left his job in order to look after his mother. Annesine bakmak için işinden ayrıldı.

He left his job so as to look after his mother. Annesine bakmak için işinden ayrıldı.

 

6. Verbs followed by an infinitive with to or a gerund

Bazı fiillerden sonra ise hem gerund ( doing ) hem de infinitive ( to do ) gelebilir. Bu fiillerden bazılarının ardından doing veya to do gelmesi anlamı değiştirmez, bazılarında ise anlamı değiştirir. Şimdi bu fiilleri tek tek görüp örnekler verelim.

 

Stop

bırakmak, vazgeçmek, kesmek manalarında olduğu zaman stop tan sonra gelen fiil ing takısı alır.

 

My father is a heavy smoker. Babam çok sigara içen birisidir.

He can’t stop smoking. Sigara içmeyi bırakamaz.

Stop laughing. Gülmeyi kes.

Durmak manasında kullanılınca to lu fiil gelir.

We stopped to have something to drink and eat. Bir şeyler yemek içmek için durduk.

 

Try

denemek manasında olunca kendisinden sonra gelen fiil ing alır.

 

You can’t start this car like this. Bu arabayı böyle çalıştıramazsın.

Why don’t you try pushing? Niçin itmeyi denemiyorsun?

uğraşmak, çabalamak manasında olunca peşinden to lu fiil gelir.

They are trying to push the car to start. Arabayı çalıştırmak için etmeye uğraşıyorlar.

 

go on

(Yarım kalan ) birşeyi yapmaya devam etmek manasında kullanılınca peşinden gelen fiil gerund olur.

They went on reading about birds. Kuşlar hakkında okumaya devam ettiler.

O zaten kuşlar hakkında kitap okuyordu ve yine aynı mevzuya devam etti.

They went on to read about birds. Okumalarına ( kuşlar konusuyla ) devam ettiler.

Zaten okuyordular şimdi de kuşlar konusuna geçtiler.

 

remember

hatırlamak manasında kullanılınca gerund gelir

I remember sleeping in this room twenty years ago. Yirmi yıl önce bu odada uyuduğumu hatırlıyorum.

 

Akılda tutmak, akla gelmek manasında kullanılınca to lu fiil gelir.

If remembered to tell him about it only when I saw him. Ona o mevzudan bahsetmek onu görünce aklıma geldi.

 

forget

yapılmış olan bir şey unutulduğu zaman gerund kullanılır.

How honest you are! I have forgetten giving you some money. Ne kadar dürüstsün! Sana para verdiğimi unutmuşum.

 

Yapılacak olan birşey unutulduğu zaman to’lu infinitive gelir.

I have forgetten to give him some money. Ona para vermeyi unuttum, para verilmedi.

 

regret

pişman olmak manasında kullanılınca kendisini gerund takip eder.

I regret laughing at the lame boy when he fell to the ground. Topal çocuğa yere düştüğü zaman güldüğüme pişmanım.

 

teessüf etmek, üzüntü duymak, eseflenmek manalarında kullanılınca peşinden infinitive gelir.

I think he will agree to study with me tomorrow. Sanırım yarın benimle ders çalışmayı kabul edecek.

 

afraid

Sadece korkma duygusunu ifade etme durumlarında of ve gerundgelir.

He was afraid of riding horses when he was a child. Çocukken ata binmekten korkardı.

Ata binmekten korkuyor, fakat biz onun kesinlikle ata binmediği manasını çıkartamıyoruz.

Korkudan dolayı bir şey yapılamıyorsa bu durumlar infinitive ile anlatılır.

He was afraid to ride horses when he was a child. Çocukken ata binmekten korkardı. Ve binmezdi.

 

agree

Birisinin bir şey yapmasına rıza göstermek manasında olunca gerundgelir. Bu daha ziyade agree to yapısıdır.

The teacher agreed to my listening to him. Öğretmen benim kendisini dinlememe rıza gösterdi.

 

Bir şey yapmayı kabul etmek manasında kullanılınca kendisinden sonra to infinitive gelir.

I think he will agree to study with me tomorrow. Sanırım yarın benimle ders çalışmayı kabul edecek.

 

mean

demek manasında kullanılınca gerund kullanılır. ( Cümlenin öznesi insan olamaz.)

 

The new Prime Minister is determined to end the anarchy and smuggling. Perhaps it will mean getting exhausted or getting killed by outlaws. But he seems fearless.

Yeni başbakan anarşi ve kaçakçılığa son vermeye kararlı. Belki ( o ) yıpranmak ya da öldürülmek demek olacak. Fakat o korkusuz görünüyor.

Kastetmek, demek istemek, anlamına gelmek, niyetinde olmakmanalarında kullanılıncaa to lu infinitive kullanılır.

He means to earn as much money as he could buy a house before he returns. Dönmeden evvel ev alacak parayı biriktirmek niyetinde.

 

propose

önermek manasında kullanılınca gerund kullanılır.

The nughty boy proposed playing till morning. Yaramaz çocuk sabaha kadar oynamayı önerdi.

Niyetinde olmak, niyet taşımak manasında olunca to infinitive kullanılır.

The children proposed to play till morning. Sabaha kadar oynama niyetindeydi çocuklar.

 

love, like, hate, prefer

Tek başlarına kullanıldıkları zaman gerund takip eder.

The students love talking to their teachers. Öğrenciler öğretmenleriyle konuşmaya bayılırlar.

Do you like eating dessert? Tatlı yemekten hoşlanır mısın?

I hate waiting at dinner table. Yemek masasında beklemekten nefret ederim.

Boys prefer playing with guns. Erkek çocuklar silahlarla oynamayı tercih ederler.

Would ile kullanıldıklarında infinitive kullanılır. ( would / like / love /prefer / hate )

The students would love / like to talk to their teachers. Öğretmenler öğrencileriyle konuşmayı severler.

 

I’d hate to wait at dinner table. Yemek masasında beklemek hoşuma gitmiyor.

I’d prefer to stay here. Burada kalmayı tercih ederim.

 

like

doğru bulmak manasında kullanıldığı zaman to infinitive ile,hoşlanmak, sevmek manalarında kullanıldığı zaman gerund ile kullanılır. ( Gerund ile kullanılışına yukarıda örnek vermiştik. )

Our neighbour’s wife likes to see the doctor once a month. Komşumuzun karısı ayda bir doktora gitmeyi doğru bulur.

I don’t like to climb mountains. Dağlara tırmanmayı uygun görmüyorum.

 

care

umursamak, kafasına takmak, endişe etmek gibi manalarda kullanıldığı zaman gerund ile kullanılır.

If you promise to help me sir, I don’t care going to prison. Bana yardım etmeye söz verirseniz bayım, hapse gitmek umurumda bile değil.

Meyli olmak, pek sevmek, özel ilgi duymak manalarında oluncainfinitive ile kullanılır.

Children today don’t care to play outside. They would care to play computer games. Bugünün çocukları dışarıda oynamayı sevmiyor, bilgisayar oyunu oynamak istiyorlar.

 

advise, recommend, allow, permit

İlgili şahıslardan bahsedilmezse gerund kullanılır.

 

They advised giving up the work. İşi bırakmayı tavsiye ettiler.

recommended

 

The rules don’t allow the workers to sleep during the working hours.

permit

Kurallar işçilerin çalışma saatleri esnasında uyumalarına müsaade etmez.

 

Begin, start, continue, cease

Hem gerund ve hem de to infinitive ile kulanılabilirler.

 

I began to study at noon. Ders çalışmaya öğlende başladım.

started studying

 

The workers continued to work. İşçiler çalışmaya devam ettiler.

working

 

People never cease to worry about themselves.

worrying

İnsanlar kendileri hakkında endişelenmeyi hiç bırakmazlar.

 

attempt, intend

Hem gerund ve hem de infinitive ile kullanılabilirler.

 

I’ll attempt to finish it today. Bugün onu bitirmeye teşebbüs edeceğim.

finishing

 

I intend to finish it today. Bugün onu bitirme niyetindeydim.

finishing

7. Verbs followed by an infinitive without to

Make ve let fiilleri ise kendilerinden sonra gelen fiillere ne ing ne de toaldırırlar. Gelen fiil yalın halde bulunur.

 

Örnekler

The boy made us laugh. Çocuk bizi güldürdü.

I can’t make my son eat anything. Oğluma hiçbir şey yediremiyorum.

The woman made her daughter wash the dishes. Kadın kızına bulaşıkları yıkattı.

The man didn’t let his son go out. Adam oğlunun dışarı çıkmasına izin vermedi.

Please let me stay here. Lütfen burada kalmama izin verin.

They never let me speak. Benim konuşmama hiç izin vermezler.

8. Verbs followed by a gerund or an infinitive without do

Hear, watch, feel, notice ve see fiillerden sonra bir nesne geldiği zaman daha sonra gelen fiil ise ya halde yalınhiçbir ek almadan gelir veya -ing eki alır. Eğer bir işin, fiilin tamamını duyar, seyreder, hisseder, farkeder veya görürsek gelen fiil yalın halde hiçbir ek almadan gelir.

 

Örnekler

I saw him open the door and enter the room. Onun kapıyı açtığını ve odaya girdiğini gördüm.

I watched the children play. Çocukların oynamasını seyrettim.

I heard him start the car and drive away. Onun arabayı çalıştırdığını ve uzaklaştığını duydum.

Eğer bir işin, fiilin tamamını değil de bir kısmını gelen fiil duyar, seyreder, hisseder, farkeder veya görürsek gelen fiil -ing eki alır.

 

Örnekler

They saw me playing football. Beni futbol oynarken gördüler.

I felt someone following us. Birisinin bizi takip ettiğini hissettim.

I heard them talking about me. Onları benim hakkımda konuşurken duydum.

 

9. Verbs following by a gerund

Şimdi de kendilerinden sonra gelen fiillere -ing aldıran fiilleri görelim.

 

to appreciate : takdir etmek

to avoid : kaçınmak

to delay : geciktirmek

to detest : iğrenmek

to dislike: hoşlanmamak

to enjoy : hoşlanmak

to escape : kaçmak

to excuse : affetmek

to finish : bitirmek

to forgive : affetmek

to involve : gerektirmek

to keep : sürdürmek

to mind : itirazı olmak

to miss: özlemek

to pardon : affetmek

to postpone : ertelemek

to practise : alıştırma yapmak

to prevent : engel olmak

to resist : direnmek

to risk : göze almak

 

Örnekler

He dislikes going to bed late. Geç yatmaktan hoşlanmaz.

I enjoy watching war films. Savaş filmleri seyretmekten hoşlanırım.

They finished painting the house at 5 o’clock. Evi boyamayı saat 5′te bitirdiler.

They postponed going to Italy. İtalya’ya gitmeyi ertelediler.

10. Gerunds after prepositions

Prepositionlardan sonra gelen fiillere de -ing eklenir.

 

Örnekler

She is interested in swimming. O yüzmeyle ilgilenir.

You should give up smoking. Sigara içmeyi bırakmalısın.

I am tired to waiting for him. Onu beklemekten bıktım.

They succeeded in finding the murderer. Katili bulmayı başardılar.

He is thinking of buying a new car. Yeni bir araba satın almayı düşünüyor.

11. Verbs followed by a gerund or a that clause

Bazı fiiller kendilerinden sonra gelen fiillere -ing aldırırlar veya that li bir kalıp ile kullanılırlar. Bu fiillerin en çok kullanılanları şunlardır.

 

to admit : kabul etmek, itiraf etmek

to anticipate : ummak

to imagine : hayal etmek

to mention : bahsetmek

to propose : önermek

to recall : hatırlamak

to suggest : teklif etmek

 

Örnekler

She admitted breaking the window.

She admitted that she had broken the window. Camı kırdığını itiraf etti.

 

He suggested going to the theatre. Tiyatroya gitmeyi teklif etti.

He suggested that they should sell the house. Onlara evi satmalarını teklif etti.

12. Infinitive as an Subject

To lu infinitive özne olarak da kullanılabilir ama bu pek yaygın değildir.

To learn a foreign language isn’t very easy. Yabancı dil öğrenmek pek kolay değildir.

To drive on icy roads is dangerous. Buzlu yollarda araba kullanmak tehlikelidir.

To find your brother in Istanbul sems impossible. İstanbul’da kardeşini bulmak imkansız görünüyor.

13. Gerund as a subject

Gerund (-ing ) ise özne olarak genel anlamda yaygın olarak kullanılır.

Watching a film is easier then reading a book. Film seyretmek kitap okumaktan daha kolaydır.

Working at night is tiring. Geceleyin çalışmak yorucudur.

Living in a large city is extremely difficult. Büyük bir şehirde yaşamak son derece zordur.

14. Gerund as an adjective

Gerund ( -ing ) ayrıca sıfat olarak da kullanılabilir.

 

I need some cleaning fluid. Temizleyici sıvıya ihtiyacım var.

The film was very boring. Film çok sıkıcıydı.

Do you know that crying child? Şu ağlayan çocuğu tanıyor musun?

This machine is fascinating. Bu makina büyüleyici.

15. Perfect Infinitive

Perfect infinitive have + Verb3 yani have ve fiilin üçüncü halininkullanılmasıdır. Perfect infinitive in en yaygın kullanımı modal auxiliarydenilen yardımcı fiillerle kullanımıdır.

Perfect infinitive ayrıca başına to alarak bazı kalıplarda kullanılır. Bunlardan birincisi was / were ile geçmişte yapılması gerekip yapılmayan işleri anlatmakta kullanılır.

 

Örnekler

They were to have been here yesterday. Onların dün burada olmaları gerekirdi.

He was to have repaired the car last week. O geçen hafta arabayı tamir etmeliydi.

Perfect infinitive yine buna benzer bir anlama would ( should ) like tan sonra kullanıldığında gelir.

 

Örnekler

I should like to have seen that film. O filmi görmüş olmayı isterdim.

He would like to have visited the museum. Müzeyi ziyaret etmiş olmayı isterdi.

Perfect infinitive, appear, seem, happen, pretend fiillerinden sonra kullanıldığında perfect infinitive de geçen fiilin, asıl fiilden daha önce meydana geldiğini gösterir.

 

Örnekler

He seems to have studied a lot. Çok çalışmış görünüyor.

She appears to have forgetten the party. Partiyi unutmuş görünüyor.

He pretended to have done his homework. Ödevini yapmış gibi davrandı.

Perfect infinitive believe, know, say, suppose gibi fiillerle passive cümlelerde işin daha önce olduğunu göstermek için kullanılır.

16. Verbs followed by a gerund or a passive infinitive

It needs, it requires, it wants ya gerund ya da infinitive‘in passive şekliyle kullanılır.

 

The car needs washing. Arabanın yıkanması lazım.

requires

wants

 

The car needs to be washed. Arabanın yıkanması lazım.

requires

wants

 

need şahıs öznelerle kullanıldığı zaman infinitive kullanılır.

We need to go to the country and have a picnic. Şehir dışına gidip piknik yapmamız lazım.




PRESENT SİMPLE TENSE
Geniş zaman anlamına gelir.
Soru Yapısı:
Soru kelimesi + yardımcı fiil + özne + esas fiil + nesne.
Örnek:
What does she do in school.
Dikkat
Soru oluştururken soru kelimesi veya özne kullanılmayabilir.
Örnek:
Do you work
NOT:
Who ve What ile sorulabilen soruların söz dizimi diğerlerinden farklıdır.
Who play in the garden

Frequency Adverbs Kullanımı
Always, usually gibi kelimeler esas fiilden önce gelir.
Am, is are gibi yardımcı fiillerden ise sonra gelir. Cümledeki varlığı fiil çekimini etkilemez.
He usually comes late.
I don't usually watch news program
You can never answer this.
Do you sometimes drink coffee?

How Often / When 
How often ne sıklıkta anlamına gelir, when ise ne zaman anlamına gelir. Bu nedenle kullanım alnları farklıdır.
I leave at home 7:00
When do you leave at home?
He sometimes cames to visit me.
How often does he came to visit you?

SİMPLE PAST TENSE
1-) Geçmişte belirli bir zamanda olmuş bitmiş olayları anlatır.
2-) Geçmişte kalan alışkanlıklar veya tekrarlı olayları anlatır.
3-) Sıklık bildiren zarflar past simple'da da kullanılır. Ancak present simple'la karıştırmamak için past simple'da last ago veya geçmiş yıllar gibi geçmiş zaman ifadeleri kullanılır.
He never comes to work late. (come)
He never came to work late when he was o clerk. (come)
PAST CONTİNUOUS TENSE
Form:
I + was + V ing
You + were + V ing
I was working / I wasn't working / Was I working?
You were working / You weren't working / Were you working?
Fonkisyonları:
1-) Present Continuous tens'in geçmiş xamanı gibi düşünülebilir.
We are studing English now. / We were studing English at 02:00 pm yesterday.
2-) Past continuous tens daha çok "while, when" gibi bağlaçlı cümlelerde past simple ile birlikte kullanılır.
I heard a noise while I was watching TV
NOT:
Birbiri ardına virgülle veya and bağlacıyla sıralanmış, geçmişi anlatan fiiller simple past olur.
Örnek:
He got up 7:00, had breakfast, got dressed and went out.
PRESENT PERFECT TENSE
Form:
I + have + V3
He + has V3
Fonksiyonları:
1-) Bu yapı içinde bulunduğumuz zamanla bağı kopmamış geçmiş olayları anlatır. Yani geçmişte başlayıp halen devam eden olaylar için kullanılır.
She has lived in Tokat for 20 years.
2-) Kesin zaman ifade edilmeyen geçmiş olaylar Present perfect ile anlatılır.
I have seen ghost.( Bir hayalet gördüm)
3-) Just ile henüz bitmemiş olaylar ifade edilir.
He has just gone out. (Şimdi dışarı çıktı)
4-) Yet olumsuz ve soru cümlelerinde kullanılır.
Has the postman come yet?
No, he hasn't come yet.
5-) Already (zaten anlamına gelir)
Would you like to eat something?
No, thanks. I have already had lunch.
6-) Ever- Never (hiç anlamına gelir)
Ever sorularda, never ise olumsuzlarda kullanılır.
Have you ever seen a film star?
No, I have never seen.
7-) So far (şimdiye kadar)
Recently/ Latetly (son zamanlarda)
I haven't seen him recently.
I have written two pages so far.
8-) When / How long
When soruları persent perfect olamaz. Present perfect'in zaman sorusu how long'tur.
When did you have it.( O ne zaman senin oldu)
How long have you have it. (Ona ne zamandan beri sahipsin)
9-) Olmüş insanların yaptıkları işler present perfect ile anlatılmaz. Past simple ile anlatılır.
·Today, this weak, this year gibi içinde bulunduğumuz zamanla ilgili cümleler P. Perfect simple olabilir.
PRESENT PERFECT CONTINUOUS TENSE
Form:
I, We, They, You 
have / haven’t
been
V3
He, She, It
has / hasn’t 
Have / Has 
you
been
V3
he
Fonksiyonları:
·Geçmişte başlayıp aralıksız olarak günümüze kadar devam eden olayları anlatır.
Present perfect gibidir. Fakat ikisini birbirinden ayıran birkaç özellik vardır.
·Bir işin miktarı ifade edilmemiş ise present perfect simple olur. Present perfect contınuous olamaz.
I have read two books, since last month. (Geçen aydan beri iki kitap okudum)
Fakat:
“I have been reedinig two books, since last month” olamaz.

·Non continuous fiiller söz konusu olduğunda Presen perfect Simple olur, Present perfect Continuous olamaz.
I have known him for a long time.
·Bunun dışındaki durumlarda Present Perfect Siple veya Present perfect Continuous kullanılabilir. Fakat genelde Present Perfect Continuous seçilir.
I have lived Tokat for 20 years.
I have been living Tokat for 20 years.
How much / How many

How much
sayılamayan isim
................................................?
How many
sayılabilen isim

How much tea did Aysun drink?
How many apples did Aysun eat?
A lot of:
“A lot of + isim” bu bir tamlamadır.
Ancak isimsiz kullanılırsa a lot haline gelir.
What did Aysun drink a lot at the party?
COMPARATİVE SIFATLAR
Conparative sıfatlar dereceli ilerleyen olaylarda present perfect continuous ile birlikte kullanılır.
Örnek:
Hava gittikçe kararıyor;
It is getting darker
Gittikçe kilo alıyorsun;
You are getting fatter.
PAST PERFECT TENSE

Form:
I, you, they, we, she, he, it

had
V3
I, you, they, we, she, he, it

hadn’t
V3
Had

I, you, they, we, she, he, it
V3

Fonksiyonları:
·Past perfect’de bir geçmiş zamandır (mişli geçmiş zaman ). Ancak past siple gibi tekbir olayı anlatmak için kullanılmaz. Past perect özellikle when, after, before gibi bağlaçlı cümlelerde önce meydana gelmiş bitmiş olayı anlatmak için kullanılır.
·Bir when bağlaçlı cümlede, iki cümlede past simple ile anlatılmışsa; bağlacı alan cümledeki olay: I. Olay, diğer cümledeki ise II. meydana gelen olaydır. Eğer biz bağlaçsız cümledeki olayın birinci olay olduğunu anlatmak istiyorsak bağlaçsız cümleyi past perfect yaparız.
Örnek:
When I arrived at the station, the train left.
I. olay II. olay 

Ben istasyona vardığımda tren ayrıldı.
Eğer bizim anlatmak istediğimiz şey; 
“Ben istastona vardığımda tren ayrılmıştı.” ise (yani ben istasyona varmadan tren ayrılmışsa) trenin ayrılması birinci olaydır. Bu nedenle “the train left” cümlesini past perfect yaparız.
“When I arrived at the station, the train had left” olur.
·Olayların sıralamasını ifade edebilmek için önce meydana gelen ve sona eren olayı past perfec ile, daha sonra meydana gelen olayı simple past tense ile anlatırız.
Eğer simple past tense ile anlatmaya başladığımız olayın öncesinde bir olay meydana gelmiş ise önceki olay Past perfect olur.
Örnek:
I studied lesson and I went to bed. But I had read a book before I went to bed.

PAST PERFECT CONTİNUOUS TENSE

Form:
Bütün sahıslar

Had

Been

V ing

Bütün sahıslar
Hadn’t
Been
V ing
Had
Bütün sahıslar
Been
V ing

Fonksiyonları:

Bütün perfect continuous tensler iki nokta (zaman) arasında aralıksız devam eden olayları anlatmak için kullanılır. Eğer bu iki nokta geçmiş ile günümüz arasında ise Present perfect continuous olur. Ancak bu aralıksız devam eden olay geçmişte iki nokta arasında olmuş ise Past perfect continuous olur.
He had been working for 20 years when he retired in 1995. 
O 1995 te emekli olduğunda 20 yıl boyunca çalışmıştı.

FUTURE TENSES

3 Tane gelecek zaman vardır:

1.Presen continuous tense ile tomorrow, next weak gibi kelimelerle gelecek ifade etmek üzere kullanılır. Bu planlı geleceği anlatır.
A: What are you doing tomorrow?
B: We are going on a picnic tomorrow.
2.Be going to
Form:
Am, is are
going to
verb

I hope i will be doctor. ( Doktor olacağım)
Fonksitonları:
·Geleceğe ait kişisel plan ve niyetleri anlatır.
I am going to visit my family tomorrow.
·Bir delile bağlı olarak güçlü tahmin ifade eder.
Look at those black clouds. It is going to rain.
3.Will future
Form:
Bütün şahıslar

will
Verb
Bütün şahıslar
will not / won’t
Verb
Will
bütün sahıslar
Verb

Fonksiyonları:
1.Konuşma anında verilen kararları anlatır.
A: There is no bread at home!
B: Ok. I will go and buy bread.
2.Kesin olmayan ama tahmin edilen olaylar için kullanılır.
I think, I hope, I’m sure, I’m afraid, I believe, Probably
wiil
I think he will come tomorrow.
I will probably go to Ankara tomorrow. ( Yarın muhtemelen Ankaraya gideceğim)

ZAMAN CÜMLECİKLERİNDE FUTURE TENSE

When, before, after, until, till, as soon as
Present Simple
Will 

Present Perfect Simple

When I go home, I will have a big dinner.
NOT:
Yukarıdaki bağlaçlardan sonra (bağlaç cümlesinde) asla future tense kullanılmaz.
Kural 1:
S V O 
Esas fiil S V O
Bu yapıda esas fiil bir past tense ise object in yerindeki cümlenin esas fiilide bir past tense’dir.(Genellikle past perfect)
Past Simple Gerektiren Zaman Zarfları:
Yesterday, Last............. , ................ ago, in “geçmiş yıl”, ...................... when S V O
Simple past

Bu ifadeler past simple gerektirir.
Kural 2:
S V O 
Esas Fiil S V O 
Eğer bu yapıda esas fiil present simple ise object yerindeki cümle birinci dereceden will future olur.
He insists that he will do it.

Zaman bir nehirdir ve bu nehir; geçmişten, (past), şimdiye (now), şimdiden de geleceğe (future) doğru akar. Zamanın bu akışı içinde en önemli nokta doğallıkla yaşanan andır.

İşte bu nedenle, “Present Continuous Tense” otomatikman en çok kullandığımız zaman olarak kendini hissettirir. 
Türkçe’de olduğu gibi, İngilizce lisanında da çeşitli Zaman kipleri (Tenses) kullanılır. Benim öğretim tarzım, grameri İngilizce derslerimizin doğal akışı içinde öğretmek olduğundan, şimdilik sadece bir tek zaman kipini ele alacağız. Ama bu derste inceleyeceğimiz zaman kipi, tüm zaman kipleri içinde en ağırlıklısı. Diğerlerini, ileriki derslerde ve uygun gördüğümüz zamanlama dahilinde sunacağız. 
Sırası gelmişken, Zaman kipleri (Tenses) konusunda bazı temel noktalara değinelim.
Zaman kipleri, çok çeşitli olmakla beraber, 3 ana grup içinde tasnif edilirler.

*Geçmiş Zaman kipleri(Past Tenses),
*Şimdiki Zaman kipleri(Present Tenses) ve
*Gelecek Zaman kipleri(Future Tenses)
Bundan şu çıkarımı kolayca yapabiliriz ki, zaman kipleri bir hareketin(action) veya pozisyonun(status) “durumunu” belirtirler. Yani, bir aksiyon veya pozisyonun geçmiş, şimdiki zaman veya gelecek zamandan hangisinde yer aldığını gösterirler. 
Present Continuous Tense – Şimdiki Zaman 
Bunun Türkçe’deki karşılığı “Şimdiki Zaman”dır. Ancak bu deyim Türkçe’ye “devam eden hal” şeklinde çevrilebilir.
Present: hal, durum, vaziyet, Continuous ise: sürekli, devamlı veya devam eden, süren gibi anlamlara sahiptir. Dolayısıyla, Present Continuous Tense = Devam eden(süren) hal, durum kipi denebilir.
Zaman kipleri arasında en önemlisi kuşkusuz ki, “Present Continuous Tense”dir. Bu özelliği olan bir Zaman kipidir. Çünkü, yaşanan anı ve o anda yapılmakta olan hareketi veya içinde bulunulan durumu bildirir.
Nitekim, I am walking (yürüyorum) derken, eş anlı olarak yürüme eylemini de yapıyoruz. Veya, I am tired (yorgunum) dediğimiz anda, gerçekten yorgunluk durumunu yaşıyoruz. Demek ki, bu zaman kipini süreklilik ifade eden fiillerle kullanmalıyız. Böylece, bir hareketin, bir olayın şimdi, tam bu anda cereyan ettiği fikrini ifade ederiz. Bundan dolayı, “Present Continuous Tense” cümleleri, sık sık “şimdi” kavramını belirten sözcüklerle beraber kullanılır. “Now”, “at the moment”, “right now”, “presently” gibi sözcükler cümlenin başına da, sonuna da konabilir.
I am working now. (Şimdi çalışıyorum)
At the moment, she is swimming. (O şu anda yüzüyor)
Right now, she is flying (Tam şu an, o uçakta uçuyor)
Presently, they are watching television. (Halen televizyon seyrediyorlar)

resent Continuous tense, bir olay, hareket veya halin şu anda (now) yapıldığını veya mevcut olduğunu gösterdiği gibi, yapılmadığını veya mevcut olmadığını da bildirir.
Örnek: I am not running now. (Şimdi koşmuyorum.)
He is not happy now. (Şimdi mutlu değil)
At the monent, they are not sleeping (Tam şu anda uyumuyorlar)

Şekil 1:Bu tür eylemler, geçici bir zaman noktası olan, şimdiyi, şu anı belirtir.

THE INFINITIVE AND - ing FORMS / MASTAR...
1- INFINITIVE ( Mastar )
Fiilin mastar hali infinitive'dir. Fiil önüne to alır.
a- Belirli fiilllerden sonra infinitivite ( infinitive after certain verbs )
Bazı belirli fiillerden sonra sadece infinitive kullanılır.
to agree 
anlaşmak 
to promise
söz vermek
to arrange 
düzenlemek 
to hope
ümit etmek
to decide 
karar vermek 
to offer
teklif etmek
to plan 
planlamak
to prepare
hazırlamak
to refuse 
reddetmek 
to seem
gözükmek
to volunter
gönüllü olmak 
to manage
başarmak

b- Bazı belirli fiillerden sonra -ing veya infinitive kullanılabilir
to allow 
izin vermek 
to advise 
tavsiye etmek
to dislike 
sevmemek 
to neglect
ihmal etmek
to hate 
nefret etmek 
to prefer 
tercih etmek
to intend 
niyet etmek 
to remember
hatırlamak
to like 
sevmek 
to start 
başlamak
can't stand 
katlanamamak 
can't bear 
dayanamamak
to begin 
başlamak 
to continue 
devam etmek

2- -ing (Gerund )
Bir Gerun fiilin sonuna - ing eklenerek türetilir.Fiil isimleştirilmiş olur ve isim gibi görev yapar.Cümlede özne ya da nesne olarak kullanılabilir.
Örnek ( example ) :
to walk
yürümek
walking
yürüyüş , yürüme

Özne olarak kullanımı :
Walking is a good exercise.
Nesne olarak kullanımı :
I like walking.

a- Belirli fiillerden sonra - ing ( gerund ). 8 Gerund after certain verbs )
to admit 
itiraf etmek 
to finish 
bitirmek 
to appreciate 
takdir etmek
to imagine
hayal etmek
to remeber 
hatırlamak
to avoid 
sakınmak
to keep 
tutmak 
to resent 
kızmak
to consider 
dikkate almak 
to miss 
özelmek
to delay 
geciktirmek
to postpone
ertelemek
to deny
inkar etmek 
to practise
uygulamak
to stop 
durmak
to discuss 
tartışmak
to quite 
bırakmak
to suggest 
fikir vermek , önermek
to enjoy 
hoşlanmak
to recall
hatırlamak 

Örnekler ( examples ) :
The girl admitted stealing the money.
I consider living in the country.
He denied cheating on the exam.
I miss walking in the garden.
b- - ing alan belirli deyimler ( some certain expressions taking - ing )
to give up
vazgeçmek , bırakmak 
to be opposed to
karşı olmak
to look forward to
dört gözle beklemek , iple çekmek
to be interested in 
ilgi duymak
to go on 
devam etmek
to keep on
devam etmek
to be afraid of 
birşeyden korkmak
to be bad / good at
bir şeyde kötü / iyi olmak

Örnekler ( examples ) :
We are looking forward to seeing you.
She is afraid of hurting Bob's feelings.
Ellen always keep on telling the same story.
I am interested in buying a car.
I am good at learning English.
__________________
Irregular verbs /Düzensiz Fiiller...
Infinitive Past Past ParticipleA 
arise arose arisen
awake awoke/ awakened awoken

be was / were been
bear bore born / borne
beat beat beaten / beat
become became become
befall befell befallen
begin began begun
behold beheld beheld
bend bent bent
bet bet / betted bet / betted
bid bid bid
bind bound bound
bite bit bitten
bleed bled bled
blow blew blown
break broke broken
breed bred bred
bring brought brought
broadcast broadcast broadcast
browbeat browbeat browbeat
build built built
burn burnt/ burned burnt/burned
burst burst burst
bust busted/ bust busted/ bust
buy bought bought

Sifatlar / Adjectives....
Aşağıda sıfatlarla ilgili bazı özellikler verilmiştir :
1- Önlerine getirilek olumsuzluk veren ön eklerle ( prefix ) ,çoğu sıfat olumsuz hale getirilebilir .

un ön eki alan fiillere bazı örnekler :
happy
mutlu
necessary
gerekli
unhappy
mutsuz
unnecessary 
gereksiz
clean 

temiz
kind 
nazik
unclean 
pis 
unkind 
kaba

dis ön eki alan fiillere bazı örnekler :
respectful 
saygılı 
honest 
şerefli
disrespectful 
saygısız 
dishonest
şerefsiz
loyal 
sadık
interested
ilgili
disloyal 
sadakatsiz 
disinterested 
ilgisiz

in ön eki alan fiillere bazı örnekler :
formal 
resmi 
direct
direk
informal
resmi olmayan 
indirect 
dolaylı
active
hareketli 
expensive 
pahalı
inactive 
hareketsiz 
inexpensive 
ucuz

il ön eki alan fiillere bazı örnekler :

literate
tahsilli
logical
mantıklı
illiterate
tahsilsiz 
illogical 
mantıksız

im ön eki alan fiillere bazı örnekler : 
mortal
ölümlü
pratical 
pratik
immortal 
ölümsüz
impratical 
elverişsiz
possible 
mümkün
mobile 
taşınır
impossible 
imkansız
immobile
taşınmaz

ir ön eki alan fiillere bazı örnekler :
regular
düzenli 
responsible 
sorumlu
irregular 
düzensiz
irresponsible
sorumsuz

2- Fiilin sonuna - ing konmuş presen participle hali veya fiiliin 3. şekli olan past particible hali çoğunlukla bir sıfat ( adjective ) olarak kullanılabilir.

a - Fiilin present particible şekliyle ismi niteler :
Örnek ( example ) :
boilling water : kaynayan su

I need some boilling water to make tea.

b- Fiilin past particible şekliyle ismi etkiler :
Örnek ( example ) :
baked potato : pişmiş patates

Do you like baked potatos ?
3- Bazı sözcüklere eklenen son eklerle ( suffix ) adjective elde edriz.Bu son ekler isimleri ve fiilleri adjective yaparlar.

Örnekler ( examples ) :
to drink
içmek 
life
hayat
drinkable 
içilebilir
lifeless
cansız
care 
özen 
help 
yardım
careful
dikkatli 
helpful 
yardım sever

No & Not
No bir sıfattır ve isimleri niteler.
Örnek ( example ) :
There were no books on the table.
I have no time to waste.
Not bir zarftır ve fiilleri niteler.
Örnek ( example ) :
She does not speak French.
Not many people work on Sundays.
__________________

Zarflar / Adverbs....
Tekrarlılık Gösteren Zarflar ( Adverbs of Frequency )
always 
daima
sometimes 
bazen
occasionally 
ara sıra
usually 
genellikle , umumiyetle
generally 
genellikle
frequently 
sık sık
seldom 
nadiren
rarely 
nadiren , seyrekçe

Örnekler ( examples ) :
We always eat breakfeast at home.
I seldom take a bus to school.
We are often at home after school.
He rarely drinks cola.
They usually go for a walk in the park
__________________


KarŞilaŞtirmalar ( Comparisons )...
SIFATLARIN KARŞILAŞTIRMALARI
(Comparison of adjectives )
İngilizcede sıfatların karşılaştırılmalı olarak birbirinden üstünlük durumunu 3 bölümde inceleyebiliriz.
1- Positive form : Normal şekli
2- Comperative form : Karşılaştırma şekli
3- Superlative form : Üstünlük şekl
Sıfatlar yapı olarak üç şekilde bulunurlar :
1- Tek ve bazı iki heceli sıfatlar
2- Çok heceli sıfatlar
3- Düzensiz sıfatlar
1- Tek ve bazı iki heceli sıfatlar :
Tek ve bazı iki heceli sıfatların comperative durumunu elde etmek için sıfat sonuna ( - er ) eklenir.Superlative durumunu elde etmek için sıfat sonuna ( - est ) eklenir.

Örnek ( example ) :
Positive
Comperative
Superlative
young ( genç )
younger ( daha genç )
the youngest ( en genç )

2- Çok heceli sıfatlar 
Çok heceli sıfatların comperative durumunu elde etmek için sıfat önüne more getirilir.Superlative durumunu elde etmek için sıfat önüne the most getirilir.

Örnek ( example ) :
Positive
Comperative
Superlative
beautiful ( güzel )
more beautiful ( daha güzel )
the most beautiful ( en güzel )

3- Düzensiz sıfatlar
Düzensiz sıfatların comperative ve superlative şekilleri de düzensizlik gösterir.

Örnek ( example ) :
Positive
Comperative
Superlative
good ( iyi )
better/ than ( -den daha iyi )
the best ( en iyi )
bad ( kötü )
worse 
the worst
much ( fazla )
more 
the most 
many
more
the most

Birbirine eşit ,benzer ya da farklı olan şeyleri sıfat kullanarak birkaç şekilde karşılaştırabiliriz.
1- as + sıfat + as ( ......kadar.... )
Örnek ( example ) :
My car is as expensive as yours.

2- Çoğul / Tekil özne + linking verb + the same / similar / alike / different

Linking verb 'ler şunlardır:
a- " Verb to be " şekilleri : be, am , is ,are,was,were,been
b- Beş duyu fiilleri : feel , look, smell , sound , taste
c- Diğerleri : appear , become , get,go, remain , stay , turn , grow
Örnekler ( examples ) :
These cars are the same.
These cars look the same.
My car lokks the same as that one.

Modals...
Should/Shouldn't
Should : -meli ,-malı ,...iyi olur anlamında tavsiye için kullanılır. ( advice ,criticism )
"Must" ve "have to" ya göre daha zayıf bir mecburiyet anlamı taşır.
Örnek ( example ) :
He should drive more carefully.
Daha dikkatli sürmeli./sürse iyi olur
You should try to make more of an effort.
Daha fazla çaba sarfetmelisiniz.

Can & Could
Can : 
- ebilir ,-abilir anlamına gelir
1- Yeteneklilik gösterir ( ability )

Örnek ( example ) :
Animals can't speak. 
Hayvanlar konuşamazlar.

She can speak engilish. 
O ingilizce kouşabilir.

2- İzin gösterir ( permission )

Örnek ( example ) :
You can have a party. 
Partiye gidebilirsin.

Be Able To
Be able to :
-ebilir , -abilir olmak
Can in yerine kullanılabilir.Kuruluşunda "to be "fiili olduğu için "to be" fiilinin girebildiği tense lere girer.
Örnek ( example ) :
I am able to answer this question.
Bu soruyu cevaplayabilirim. ( ability )
I was able to swim across to river. 
Nehrin karşı tarafına yüzebildim. ( ability )

Will
Will : 
nazik bir teklif , bir rica için kullanılır. ( requests )

Örnek ( example ) :
Will you give me a hand ? 
Bana elini verir misin ?
Will you , close the window please ? 
Pencereyi kapatabilir misiniz lütfen ?

Would / Wouldn't
Would :
Nazik bir rica , teklif için kullanılır.( offers ,requests ) Will in past ı olarak da kullanılır.
Örnek ( example ) :
Would you please clean the table ? 
Lütfen masayı temizler misiniz ?
Would you mind helping me ? 
Bana yardım edebilir misiniz ?
John wouldn't wash the car today. 
John bu sabah arabayı yıkamak istemedi.

Must
Must :
-meli , -malı ,...lazım vbz.
1- Gereklilik ,lüzumluluk gösterir ( necessity ) .Sert bir emir ya da tavsiye için de kullanılır ( obligation )
Örnek ( example ) :
You must study hard. 
Çok çalışmalısın.
You musn't neglect your work 
Ödevini ihmal etmemelisin.
2- "Must" ın past hali yoktur.Çoğunlukla gereklilik ve tavsiye anlamında kullanıldığı zaman must,should , ought to ,"indirect" konuşmalarda past halde yalın olarak kullanılabilir.Normal olarak "have to" nun past hali olna "had to" dan yararlanılır.
Örnek ( example ) :
He must finish the work on time .( present )
İşini tam vaktinde bitirmek zorunda.
He had to finish the work on time .( past )
O, işi tam vaktinde bitirmek zorunda kaldı.

Have to & Has to
Have to :
-ya mecbur olmak , ....zorunda olmak ( necessity , obligation )
Has to : 
aynı anlamda 3. tekil şahıslarda kullanılır
Örnek ( example ) : 

I have to get more exercise for pass my exam. Sınavımı geçmek için, daha fazla alıştırma yapmaya mecburum. ( present )

She has to find a job after finish her scholl.
Okulunu bitirince iş bulmak zorunda.( present)
He had to leave early yesterday. 
Dün erken ayrılmak zorunda kaldı.( past )

May & Might
may : -ebilir , abilir gibi anlam verir.
1- Present anlamda bir olasılık , ihtimal gösterir.( possibility ) ( %50 certain )
Örnek ( example ) :
He may come again. 
O , yine gelebilir.
Sally may be learning. 
O , belki öğrenebilir.
2- İzin için de kullanılır ( permission )
Örnek ( example ) :
Guests may not smoke in their rooms.
Misafirler bu odalarda sigara içemezler.
She may drive my car whenever she wants to.
O , ne zaman isterse arabamı kullanabilir.

Ought To
Ought to :
"sholud " ile aynı anlamdadır.Sorularda tercih edilir.( advice ,criticism )

Örnek ( example ) :
He ought not to neglect his work.
O , işini ihmal etmemelidir.
You ought to be more polite to her.
Ona karşı daha resmi olmalısın.

Shall
Shall :

....mi ?Nazik bir teklif ve fikir iletme olarak sadece 1. tekil ve 1. çoğul şahıslarda kullanılır.
( offers , suggestions )
Örnek ( example ) :
Shall we dance ? 
Dans edelim mi ?
Shall we stop for a drink ?
İçmeye son verelim mi ?
__________________


Zit Anlamli Kelİmeler / Opposites...
beautiful-ugly
güzel-çirkin
better-worse
daha iyi-daha kötü
big-small
büyük-küçük
cheap-expensive
ucuz-pahalı
early-late
erken-geç 
easy-difficult
kolay-zor
free-occupied 
serbest-meşgul
full-empty
dolu-boş
good-bad
iyi-kötü
here-there 
burada-orada
heavy-light 
ağır-hafif
hot-cold
sıcak-soğuk
near-far
yakın-uzak
next-last
gelecek-son
old-young 
ihtiyar-genç 
old-new
eski-yeni
open-shut 
açık-kapalı
quick-slow
çabuk-yavaş 
right-wrong
doğru-yanlış
__________________
Nİtelİk - Nİcelİk / Qantative-qalitive...
İngilizcede miktar belirten bazı kelimeler vardır.Bu kelimeler sayılabilir ya da sayılamaz olmalarına göre nesneleri , kişileri ,yerleri niteler veya nicelik belirtirler.
Aşağıda bazı miktar belirten kelimeler ve kullanıldıkları yerler görülmektedir.

A lot of - many -much

Sayılabilir ( countable ) 
Sayılamaz( uncountable) 
Örnek (exp)
Olumlu
a lot (of )/ lots of /many
a lot (of) / lots of / much
1-There are a lot of animals in the zoo.
Cümle 
2-Ther is a lot of sugar in my coffee.

Olumsuz
many
much
1-There aren't many cakes left.
Cümle
2-I won't make any more as I don't have much flour left.

Soru
many
much
1-Are there many books in the library? 
Cümle
2-Did you have much time to read any of them?

Some / Any / No

Sıfatlar
Zamirler
Zarflar

People
Things
Places
Olumlu
some 
someone/ somebody
somethingsomewhere

any
anyone / anybody
anything anywhere

every
everyone / everybody
everything everywhere
Olumsuz 
no / not any
no one / not anyone
nothing nowhere

nobody / not anybody
not anyhing
not anywhere

every
everyone / everybody
everything everywhere
Soru
any
any one / anybody
anything anywhere

every
everyone / everybody
everything


İŞ Terİmlerİ / Business Terms...
Aşağıda özellikle günümüz işletme sektöründe sıkça kullanılan bazı iş terimleri verilmiştir :
balange
bilanço
bond 
senet
capital 
sermaye
cheque
çek
company
şirket
contract 
sözleşme
consumption
tüketim
cost 
maliyet
demand
talep

discount
indirim

expense
masraf

export 
ihracat

import 
ithalat

inflation
enflasyon

interest
faiz

investment 
yatırım

invoice
fatura

loss
zarar

market
pazar

mortgage
ipotek

payment
ödeme

price
fiyat

product 
ürün

production
üretim

productivity
verimlilik

profit
kar

purchase
satın alma

savings
birikim

service 
hizmet

share
hisse senedi

supply
arz

value 
değer
__________________

Meslekler / Jobs...
actor aktör
actress aktris
archaeologist arkeolog 
soldier asker
cook aşçı
lawyer avukat
gardener bahçıvan
grocer bakkal
fisherman balıkçı
bank offical banka memuru
barman barmen
barber berber
scientist bilim adamı
glazier camcı
surgeon cerrah
translator çevirmen
florist çiçekçi
farmer çiftçi
locksmith çilingir
dancer dansçı
decorator dekoratör
sailor denizci
dentist diş hekimi
doctor doktor
chemist eczacı
electrican elektrikçi
retired emekli
real estate agent emlakçı
house wife ev hanımı
football player futbolcu
baker fırıncı
photographer fotoğrafçı
waitress garson ( bayan )
waiter garson ( bey )
journalist gazeteci
graphic designer grafik tasarımcısı
customs officer gümrük memuru
referee hakem
judge hakim 
nurse hemşire
sculptor heykeltıraş
servant hizmetçi
hostess hostes
businessman iş adamı
worker işçi
fireman itfaiyeci
jockey jokey
cameraman kameraman
door keeper kapıcı
captain kaptan
butcher kasap
cashier kasiyer
hairdresser kuaför
jeweller kuyumcu
librarian kütüphaneci
miner madenci
greengrocer manav
model model
carpenter marangoz
printer matbaacı
architect mimar
furniture maker mobilyacı
fashion designer modacı
reporter muhabir
accountant muhasebeci
inspector müfettiş
engineer mühendis
musician müzisyen
notary noter
teacher öğretmen
priest papaz
pilot pilot
police polis
politician politikacı
postman postacı
psychologist psikolog
guide rehber
advertisar reklamcı
receptionist resepsiyon
painter ressam
watchseller saatçi
watch repairer saat tamircisi
industrialist sanayici
prosecutor savcı
secretary sekreter
trade unionist sendikacı
insurer sigortacı
announcer spiker
sportsman sporcu
plumber tesisatçı
poet şair
singer şarkıcı
driver şöför
mechanic tamirci
technician teknisyen
tailor terzi
shop assistant tezgahtar
merchant tüccar
veterinary veteriner
treasurer veznedar
publisher yayımcı
author,writer yazar
__________________

İyi günler Good day
İyi geceler Good night!
İyi akşamlar Good evening!
Nasılsın How are you?
İngilizce biliyor musunuz? Do you speak english?
Çok az ingilizce biliyorum I can speak very little english
İngilizcem iyi değil My english is not good
Türkçe konuşabilir misin? Can you speak Turkish?
Adın ne? what is your name?
Adın çok güzel Your name very nice
Yaşın kaç how old are you?
Yaşım 25 I am 25 years old
İyi misin? Are you all right?
İyi misin? Are you ok?
Sağol, iyiyim Thanks, I am fine
Çok iyiyim, teşekkür ederim I am Very well, thank you.
Her zamanki gibi As usual
İyiyim I am fine
Bomba gibiyim I am coll
Hastayım I am sick
Harikayım I am cool!
Eh, şöyle böyle So so
Harikasın You are great
Harika Great
Yaş,cinsiyet,yer ? asl? (age,sex,location)
Sizinle tanışmak çok hoş Nice meeting you
Seni gördüğüme sevindim Nice to see you.
Tanıştığımıza memnun oldum Nice to meet you
Sana kendimi tanıtıyım Let me introduce you myself
Ben diyarbakırda oturuyorum I am staying in diyarbakır
Yazişalım Let’s write
Başla! Devam et! Get on with it!
Hadi konuşalım Lets talk
Ne var ne yok What’s up?
Sana bir soru sorabilir miyim? Can i ask a question?
Ne iş yapıyorsun? What is your job?
İşin ne what is your job
Öğrenci misin? Are you a student?
Sen bekar mısın? Are you single?
Ben hala bekarım I am still single
Evli misin? Are you married?
Erkek arkadaşın var mı? Have you got any boyfriend?


Türkiye dünyanın neresinde? where is turkey in the world?
Orda mısın? Are you there?
Hangi takımı tutuyorsun? Which is your favourite team?
Hangi millettensiniz? What is your nationality?
Hayatında ne olup bitiyor? What is happening?
Türkçe biliyor musunuz? Do you speak Turkish?
Türkiyeye geldin mi? have you ever been turkey.
Boş zamanlarında ne yapıyorsun? What do you do in your spare times?
Hobilerin nelerdir? What are your hobbies?
Başka ilgi alanın? Another interests?
İşler nasıl? How is business?
Burcunuz nedir? What is your sign?
Çok gezer misin? Dou you travel often
Veb-cameran var mı? have you got a web-cam?
Yardım edebilir misiniz? Can you help me?
Yardımcı olabileceğim birşey var mı? Is there anything I can get for you?
Yardımcı olabilir miyim? May I help you?
Yazıklar olsun sana So much the worse for you
Yirmidört saat yetmiyor There aren’t enough hours in a day
Önemli değil It does not matter
Zarari yok, fark etmez. It doesn’t matter
Zor kurtulduk We had a narrow escape
Annen nasıl? How is your mother?
Anlamadım I dont understand
Ana kuzusu Baby-in-arms
Allahtan tek dileğim bana evet demen All I pray to God is you saying “Yes!”
allahaısmarladık Good bye
Ailenle mi yaşıyorsun Do you stay wiht your parent
Aileniz nasıl? How is your family?
Aferin Well done
Afedersiniz Excuse me
Adresini ver give me your address!
Acelem var I am in a hurry
Acele et be quickly
Seni seviyorum I Love You
Senin aşkın olmadan yaşayamam I can’t live without your love
Sensiz yaşayamam I cant live without you
Sevgilim my darling
Sevgim sonsuza dek sürecek Love in my heart is forever
Sıkıntıdan patlıyorum I am bored stiff
Siz kendi işinize bakın Mind your own business
Size katılabilir miyim? May I join you?
Sizi anlamıyorum I dont understand you
Sizi çok özleyeceğim I will miss you very much
Sizi duyamıyorum. I can’t hear you

Son zamanlarda Recently
Sözlerimi anlıyor musunuz? Do you understand my words
Sus Shut up
Şansınız varmış You were in luck
Şimdilik bu kadar That’s all for now
Şimdiye kadar nerelerdeydiniz? Where have you been all my life??
Tatlım My sweet curse
Tebrikler. Congratulations
Tekrar edebilir misiniz? Could you repeat that please
Telefon numaranızı alabilir miyim? May I have your phone number please?
Başım ağrıyor I have a headache
Bana göre hava hoş It is the same to me
Aşkın olmadan mutlu olamam There is no happiness without your love
Aşkımız ömür boyu sürecek Our love will last forever
Aşağı yukarı More or less
Arkadaş olalım mı? Are we can be friend?
Aramayı unutma Don’t forget to call
Ara sıra Now and then
Beni bekle Wait for me
O kadar da iyi değil Not so great!
Önemi yok It is of no consequences
Önemi yok, zararı yok. It makes no matter
Pek iyi sayılmaz Not so hot
Resmini gönderir misin? Can you send me your picture?
Resmini gösterir misin? Can you show me your picture?
Saat kaç ? What time is it ?
Sana aşık oldum I fell in love with you.
Sana ihtiyacım var I need you
Sana resmimi gönderiyorum Now I am sending my picture to you
Sen gördüğüm en güzel kızsın You are most beatiful girl I have ever seen
Seni görmek istiyorum I want see you
Seni hatırladım I have remembered you
Ders çalışmam lazım I have to study
Defol Piss off
Dans edermisiniz? Would you like to dance?
Çok yoğunum I am snowed under
Çok yakında görüşürüz I will see you real soon.
Çok uykusuzum I am really sleepy
Çok naziksiniz You are so kind
Çok nadir Very seldom
Çok heyecan vericisin You are so exciting
Çok güzelsin You are very beatiful
Canım çok sıkılıyor. I am dead bored
Bunun benimle bir alakası yok This has nothing to do with me
Bunu tekrar açıklayabilir misiniz? Could you explain that again?
Bundan bana ne? What is that to me?
Bu olabileceğin en kötüsüdür That is the worst of it
Seni çok özleyeceğim I will miss you very much.
Bu günlerde Nowadays
Böylesi en hayırlıdır. it is for the best
Boşa harcayacak bir dakikam yok Not a moment to spare
Hoşgeldiniz welcome!
Birşey değil You are welcome
Bir zamanlar Once upon a time
Bir dahaki sefere görüşürüz See you next time
Berbat görünüyorsun You look like a hell
Benimle yaşamak ister misin? Would you like to live with me?
Benimle yarışmak ister misin? Would you like to race with me?
Benimle evlenmeni çok istiyorum I want you so much to marry me
Benimle evlenir misin? Will you marry me
Beni unutma Dont forget me
Beni tanıdın mı? Do you recognize me?
Beni seviyor musun? Do you love me?
Beni ilgilendirmez! I couldnt care less!
Beni hatırladın mı? Do you remember me
Beni görüyor musun? Dou you see me?
Hiç fark etmez It doesnt make any difference
Haydi, çabuk Come along
Gürültü var. Neden? It is too noisy. Why?
Elbet bir gün Some day
Görüşelim Lets we talk over often!
Gidelim Lets go
Gerçekten çok kötü üşütmüşüm, Ateşim var I have got a really bad cold. I have got a temperature

Gidelim Lets go
Gerçekten çok kötü üşütmüşüm, Ateşim var I have got a really bad cold. I have got a temperature
Fiyatı ne kadar? How much does it cost?
Galatasaray benim favori takımımdır Galatasaray is my favorite Football club.
Genellikle müzik dinlerim. müzik benim hobimdir. I generally listen to music. Music is a hobby of mine.
Fark etmez It doesnt make any difference
Evli misin Are you marriaged?
Evlen benimle Marry me!
Eşin nasıl? How is your wife?
Eskiden Formerly
en sevdiğin film hangisi? What is your favorite movie/film?
Eminim I am sure.
Elden birşey gelmez. It cant be helped
Eğer yardım gerekirse haberim olsun If I can help you, just let me know
Durumun nasıl? How is everything
Diyarbakırı gördün mü? Do you ever seen Diyarbakır
Dışarı çıkalım Lets go out
Dilimin ucunda It is on the tip of my tongue
Ne yapıyorsun? What are you doing?
Ne var? Ne oldu? What is the matter
Nasıl erkeklerden hoşlanırsın? Dou you like what kind men?
Ne tür erkeklerden hoşlanırsın? Dou you like what kind men?
Ne istiyorsun? What are you want?
Ne demek istiyorsun? What are you hinding it?
Ne ima etmek istiyorsunuz? What are you hinding it
Çok naziksiniz You are so kind.
Midem bulanıyor I feel sick
Mesleğiniz nedir ? What’s your occupation?
Selamün aleyküm Peace be on you
Memnuniyetle With my pleasures.
Memnun oldum How do you do
Mehmet Türk Kebabını çok sever. Mehmet has a great liking for Turkish Kebaps
Mehmet bilgisayarda uzmandır. Mehmet is expert on computer
Mail adresini ver Give me your mail address
Maalesef Unfortunately
Kulaklarıma inanamıyorum. I cant believe my ears.
Korkak Chicken-hearted
Kolay gelsin Take it easy
Kıt kanaat geçiniyoruz We eke out a living.
Kırk yılda bir Once in a blue moon
Kendimi çok iyi hissediyorum I feel like a million dollars
Kardeş gibiyiz We are like brothers
gitmem lazım I really have to go now
kahretsin shit
Kaç lira? How much is it?
İşim bitti, şimdi çıkabiliriz. My work is over, We can go out now.
İngilizce “elma” nasıl denir? What is “apple” called in english?
Aman tanrım Oh my god!
bugün hava çok soğuk It is very cold today
bugün hava çok sıcak It is very hot today
kendine iyi bak take care
gitmeliyim I must go
Para yok No money
türkiyeye tatile gel Come to turkey for holiday
Mail yoluyla gönder Send me via mail
Bekliyorum I am waiting
Biraz bekle Wait a moment
Ne çeşit müzikten hoşlanırsın Dou you like what kind music?
Bana favori şarkını gönder Send me your favorite song
Orda saat kaç What time is it in there
Resmim yok i dont have pic

Daha fazla chatleşmek isterdim ama bilgisayarımı kapatmalıyım I really want to chat more with you but I have to go
Umarım yalancı tiplerden değilsindir I hope you arent the cheating type
O hiçbir işe yaramaz It is good for nothing
O benim en yakın arkadaşım He is my closest friend
Numaraya şu an ulaşılamıyor The number cant be reached at the moment
Numara meşgul The number is busy
Neden konuşmuyorsun? Why you dont speak with me?
Niçin konuşmuyorsun? Why you dont speak with me?
Neyiniz var? What is the matter with you
Nerelisin? Where are you from?
Nerelerdesin?Where have you been?
Nerelerde gizleniyordun? Where have you been hiding yourself?
nerede yaşıyorsun? Where are you live?
Neler yapıyorsun? What’s going on?
Ne zaman isterseniz Any time
Seni göremiyorum I cant see you
Seni göremiyorum I cant see you
Ben öğretmenim I am a teacher
Resmin nerde Where is your pic?
Beni orda bulamazsın You wont find me there
Çok tehlikeli It is too dangerous!
Uçaktan korkarım I am afraid of plane
Yarın aynı saate chatleşelim mi? Can we chat in this time tomorrow?
uçak çok pahalı The plane is very expensive
Ne güzel Excellent
ben çok açım I am so hungry
Hala istanbulda mısın? You still in İstanbul?
Dün sıcaktı It was hot yesterday
Dün serindi It was cool yesterday

greetings
(selamlaşmalar) 
>HELLO 

Hello! (Merhaba)
Hi! (Selam)
Hey! (Hey!)
Hi there! (Merhaba)
Hello there! (Merhaba)
Good morning! (Günaydın)
Good afternoon! (Tünaydın)
Good evening! (İyi akşamlar)
Good night! (İyi geceler)

>HOW ARE YOU? 

How are you? (Nasılsın?)
How are you doing? (Nasılsın?)
How is it going? (Nasıl gidiyor?)
How are things? (Durumlar nasıl?)
What's new? (Ne haber?)
What's up? (Ne var ne yok?)
What's going on? (Neler yapıyorsun?)
Where have you been? (Nerelerdesin?)
Where have you been hiding yourself? (Nerelerde gizleniyordun?)
Are you doing OK? (İyi misin?)
How are you feeling? (Kendini nasıl hissediyorsun?)
How's the world treating you? (Hayatla aran nasıl?)
How's business? (İşler nasıl?)
What's happening? (Hayatında ne olup bitiyor?)
How's everything (Vaziyet nasıl?)

> I'M FINE 

Thanks, I am fine (Sağol, iyiyim)
Fine (İyiyim)
Great! (Harika)
All right (Fena değil)
I am OK (İyiyim)
Cool! (Bomba gibiyim)
I am cool! (Harikayım)
Could be better (Daha iyi olabilirdi)
Not bad (Fena değil)
So so (Eh, şöyle böyle)
Not so great (O kadar da iyi değil)
Not so hot (Pek iyi sayılmaz)
I've been better (Daha iyiydim)
I've running around (Koşturup duruyoruz)
Keeping busy (Uğraşıp duruyoruz)
No complaints (Bir şikayetim yok Allaha şükür)
Same as usual (Her zamanki gibi)
I've seen better days (Daha iyi günlerimiz de oldu)
I'm snowed under (Çok yoğunum)
Not a moment to spare (Boşa harcayacak bir dakikam yok)
No time to breathe (Nefes almaya vaktim yok)
There aren't enough hours in a day (Yirmidört saat yetmiyor) 

> GOOD-BYE 

Good-bye (Allahaısmarladık)
Good day (İyi günler)
Good evening (İyi akşamlar)
Good night (İyi geceler)
Good-bye until later (Bir dahaki sefere kadar hoşçakal)
See you (Görüşürüz)
See you soon (Yakında görüşürüz)
See you later (Sonra görüşürüz)
I'll see you real soon (Çok yakında görüşürüz)
I'll catch you later (Seninle sonra görüşürüz)
See you tomorrow (Yakın görüşürüz)
See you next time (Bir dahaki sefere görüşürüz)
Let's get in touch (Görüşelim)
It was good to see you (Seni görmek güzeldi)
Don't forget to call (Aramayı unutma)
Let's write (Yazışalım)
I'll be in tocuh (Temas halinde olacağım)

introductions
(tanıştırmalar) 
>THIS IS JOHN 

This is my friend Jack (Bu arkadaşım John)
I'd like you to meet my friend John (Sizlere arkadaşım John'u tanıştırmak istiyorum)
Mary, this is Jack. Jack, Mary (Mary, bu Jack. Jack, bu Mary)
Let me introduce you my friend Michael (Size arkadaşım Michael'ı tanıştırıyım)
Have you met before? (Siz daha önce tanışmışmıydınız?)
Jack, do you know Mary? (Jack, Mary'yi tanıyor musun?
Do you know eachother? (Birbirinizi tanıyor musunuz?)
Mary, shake hands with the president (Mary, başkanla el sıkış)
Have you two been introduced? (Sizi tanıştırdılar mı?)
Jack, this is the man I was telling you about (Jack, bu sana bahsettiğim kişi)
Let me introduce you myself (Size kendimi tanıtıyım)

>NICE TO MEET YOU 

Nice to meet you (Tanıştığımıza memnun oldum)
Good to meet you (Tanıştığımıza memnun oldum)
Nice meeting you (Sizinle tanışmak çok hoş)
It's a great pleasure to meet you (Sizinle tanışmak büyük zevk)
Glad to meet you (Tanıştığımıza memnun oldum)
It's a great pleasure to have finally met you (Sonunda sizinle tanışabilmek büyük zevk)
How nice to meet you (Sizinle tanışmak ne kadar güzel)
How do you do (Memnun oldum)
A pleasure (Sizinle tanışmak bana zevk verdi)
food and drink
(yiyecek-içecek)

> MAY I HELP YOU? 

Would you like smoking or nonsmoking? (Sigaralı bölüm mü sigarasız bölüm mü?)
How many in your party? (Kaç kişisiniz?)
Do you have a reservation? (Rezevasyon yapmışmıydınız?)
I'll have a table ready in two minutes (İki dakika içinde masanızı hazırlıyorum)
Would you like to see the menu? (Menüyü görmek istermiydiniz?)
Are you ready to order? (Sipariş için hazırmısınız?)
Let me tell you our specials today (Bugünkü spesiyallerimizi söyleyeyim)
May I take your order, please? (Sipariş alabilir miyim?)
What will it be? (Ne alırdınız?)
Can I get you something to drink with that? (Yanında içecek birşey istermiydiniz?)
Would you care for a dessert? (Tatlı istermisiniz?)
Is there anything I can get for you? (Yardımcı olabileceğim birşey var mı?)
Let me show you the dessert tray? (Size tatlı tepsisini göstereyim)
For here or to go? (Burada mı, paket mi?)
Here or take away? (Burada mı, paket mi?)
Do you want that to go? (Paket mi istiyorsunuz?)
Here you go (Buyurun)
Here is your order (Siparişiniz hazır)
Thank you and come again (Teşekkürler, tekrar bekleriz)
Would you like to start with a coctail? (Bir kokteylle başlamak istermiydiniz?)
Would you like coffee? (Kahve ister misiniz?)
Cream or sugar? (Krema, şeker?)
I am sorry we are out of that (Kusura bakmayın, ondan kalmadı)
Sorry, it's all gone (Özür dilerim, hepsi bitti)
How would you like that prepared? (Nasıl hazırlamamı istersiniz?)
Do you need any napkins? (Peçete ister misiniz?)
Would you like some salt and pepper? (Biraz tuz ve biber istermiydiniz?)

> MAY I SEE THE MENU? 

A table for two, please (İki kişilik bir masa lütfen)
I'd like a non-smoking table for four (Sigara içilmeyen bölümden dört kişilik bir masa lüften)
I have a reservation (Rezervasyon yaptırmıştık)
Do you have a non-smoking section? (Sigara içilmeyen bölümünüz var mı?)
Another party will be sitting here? (Buraya bir grup daha gelecek)
Excuse me, can you come here for a second? (Afedersiniz, bir saniye bakar mısınız?)(
Could I see menu please? (Menüyü görebilir miyim lütfen?)
We haven't decided what to order yet (Henüz ne sipariş edeceğimize karar vermedik)
We need more minutes to decide (Karar vermek için birkaç dakikaya ihtiyacımız var)
We're ready to order (Sipariş verebiliriz)
Can you take our orders, please? (Sipariş alabilir misiniz lütfen?)
What are the specials? (Spesiyaliteler neler?)
What would you suggest? (Ne yememizi önerirsiniz?)
What's the soup of the day? (Günün çorbası ne?)
Do you have vegetariam dishes? (Vejeteryan yemekleriniz var mı?)
May I have a burger and fries? ( Hamburger ve patates kızartması alabilir miyim?)
Give me a hot dog with the works (Herşeyi yanında bir sosisli lütfen)
I'll have a burger with everything (Herşeyi yanında bir hamburger)
Can I have a small soda, please? (Bir ufak soda alabilir miyim lütfen?)
No ketchup (Ketçap olmasın)
No onions (Soğan koymayın)
Go easy on the onions (Soğanı fazla koymayın)
Take it easy on the ketchup (Ketçapı fazla olmasın)
To go please (Paket olsun, lütfen)
For here, please (Burada yiyeceğim)
I'll eat it here (Burada yiyeceğim)
I'd like an espresso (Bir espresso istiyorum)
I'd like a mineral water (Bir maden suyu istiyorum)
Just coffee for the moment (Şimdilik bir tane kahve)
Can you get me a glass of water? (Bir bardak su getirebilir misiniz?)
What kind of dressings do you have? (Ne tür soslarınız var?)
I'd like my steak well done (Bifteğimi çok pişmiş istiyorum)
I'd like my steak rare (Biftek az pişmiş olsun)
I'd like my steak medium (Biftek orta pişsin)
Can I get it rare? (Az pişmiş olabilir mi?
Could I have some more bread, please? (Biraz daha ekmek alabilir miyim lütfen?)
This meat is too fatty (Bu et çok yağlı)
The meat is too tough (Et çok sert)
This meal isn't fresh (Bu yemek taze değil)
This soup is cold (Bu çorba soğuk)
Could I speak to the manager, please? (Yöneticiyle görüşebilir miyim?)
I couldn't eat this. Could you wrap it, please? (Bunu yiyemedim. Paket yaparmısınız lüften?)
I'd like to take the rest (Geri kalanını götürmek istiyorum)
Could I have the bill, please? (Hesabı alabilir miyim?)
Check, please? (Hesap, lütfen)
Seperate checks, please? (Hesabı ayrı alın)
All together (Hepsini birlikte alın)
Do I pay you or the cashier? (Size mi ödeyeceğiz, kasaya mı?)
May I have a receipt, please? (Fiş alabilir miyim lütfen?)
There seems to be a mistake (Bir yanlışlık var gibi gözüküyor)
Does this include the tip? (Bunun içinde bahşiş dahil mi?)
Keep the change (Üstü kalsın)
Is there somewhere we could wash our hands? (Ellerimizi yıkayabileceğimiz bir yer var mı acaba?)

> I AM HUNGRY 

I'm hungry (Ben açım)
I'm starving (Açlıktan ölüyorum)
I'm so hungry that I could eat a horse (Öyle açım ki bir atı yiyebilirim)
I'm dying of hunger (Açlıktan ölüyorum)
I'm famished (Karnım zil çalıyor)
When do we eat? (Ne zaman yiyoruz?)
What's for supper? (Yemekte neler var?)
What are we having? (Ne yiyoruz?) 
Dinner is ready (Akşam yemeği hazır)
It's time to eat (Yemek zamanı)
Shall we say grace? (Dua edelim mi?)
Could you pass me the salt please? (Tuzu uzatabilir misin, lütfen?)
Would you care for some cheese? (Biraz peynir ister misin?)
Could I have seconds, please? (Biraz daha alabilir miyim?)
making friends
(arkadaşlık kurma) 

We're like brothers. (Kardeş gibiyiz.)
He's my closest friend. (O benim en yakın arkadaşım.)
She's my best friend. (O benim en iyi arkadaşım.)
She's like a sister to me. (O benim bacım gibidir.)
We're the closest friend. (En yakın arkadaşlarız.)
We're pretty tight. (Oldukça yakınız.)
He's a dear friendb. (O değerli bir arkadaştır.)
What a character! (Ne tip ama!)
Ahmet is one of a kind. (Ahmet türünün tek örneğidir.)
We're cut from the same cloth. (Aynı hamurdan yoğrulmuşuz.)
We're like two peas in a pod. (Tıpatıp birbirimize benzeriz.)

MAY I JOIN YOU? 

May I join you? (Size katılabilir miyim?)
Mind if I join you? (Size katılmamda bir sakınca var mı?)
Care to join us? (Bize katılmak ister misin?)
Is this seat taken? (Bu sandalye boş mu?)
Could I buy you a drink? (Size bir içki alıyım mı?)
What are you drinking? (Ne içersiniz?)
Would you like to dance? (Dans edermisiniz?)
Could I have the next dance? ( Bir sonraki dansı bana lütfeder misiniz?)
What's your sign? (Burcunuz nedir?)
Do you come here often? (Buraya sık sık gelir misiniz?)
Do you have a light? (Ateşiniz var mı?)
Need a lift? (Sizi arabayla bırakayım mı?)
Are you going my way? (Yolumuz aynı mı?)
Going my way? (Yolumuz aynı mı?)
Where have you been all my life? (Şimdiye kadar nerelerdeydiniz?)

shopping
(alışveriş)

> WELCOME, MAY I HELP YOU? 

May I help you? (Yardımcı olabilir miyim?)
Can I help you find something? (Birşey bulmanıza yardım edebilir miyim?)
Can I show you with something? (Size birşey gösterebilir miyim?)
Are you being helped? (Size bakan var mı?)
Is there anything I can help you with? (Yardımcı olabileceğim bir konu var mı?)
If you need me, I'll be around (Bana ihtiyacınız olursa, ben civardayım)
If I can help you, just let me know (Eğer yardım gerekirse haberim olsun)
What are you interested in? (Ne bakmıştınız?)
Are you looking for something in particular? (Belirli birşey mi arıyorsunuz?)
Do you have something specific in mind? (Aklınızda özel birşey var mı?) 
What size do you need? (Kaç beden istiyorsunuz?)
Do you know what size you are? (Bedeninizi biliyor musunuz?)
That's on sale this week? (O bu hafta indirimde)
I've got just your size (Tam sizin bedeninize uygun birşeyimiz var)
Can I suggest this? (Size bunu önerebilir miyim?)
Do you need anything to go with that? (Bununla gidecek birşey ister misiniz?)
That looks nice on you (Üzerinizde güzel durdu)
That looks great on you (Üzerinizde harika durdu)
That's your colour (Tam sizin renginiz)
This is you (Sizi çok açtı)
How would you like to pay for this? (Bunu nasıl ödemek isterdiniz?)
Will that be cash or credit? (Nakit mi, kredi kartı mı?)
We don't have that in your size (Bunun size göre olan bedeni yok)
Whe don't have it in that colour (Bu renkte yok)

> WHEN ARE YOU OPEN? 

When are you open? (Ne zaman açıksınız?)
When do you open? (Ne zaman açıyorsunuz?)
What are your hours? (Çalışma saatleriniz nelerdir?)
I'm looking for something for my father (Babam için birşey bakıyordum)
It's a gift (Hediye olacak)
I don't know his size (Bedenimi bilmiyorum)
Can you measure me? (Bedenimi ölçebilir misiniz?)
Thank you, I'm just looking (Sağolun, sadece bakıyorum)
I'm just browsing (Sadece bir göz gezdiriyorum)
I can't make up my mind (Kafamı toparlayamıyorum)
Do you have this shirt in yellow? (Bu tişörtün sarısı var mı?)
Do you have these shoes in suede? (Bu ayakkabının süeti var mı?)
Have you got something less expensive? (Daha uzuz birşeyiniz var mı?)
It it on sale? (Bu indirimde mi?)
Do you have a t-shirt to match this? (Buna uyacak bir tişörtünüz var mı?)
Where is the fitting room? (Elbise değiştirme kabini nerede?)
I'd like to try this on (Bunu denemek istiyorum)
It's too tight (Bu çok dar)
It's too loose (Bu çok geniş)
It's a little bit expensive (Bu biraz pahalı)
It's a little pricey (Bu biraz tuzlu)
Can you hold it for me? (Bunu benim için saklayabilir misiniz?)
Can I get it gift-wrapped? (Hediye paketi yapabilir misiniz?)
Would you please gift-wrap that? (Lütfen hediye paketi yapabilir misiniz?)
How much is it? (Kaç lira?)
How much does it cost? (Fiyatı ne kadar?)

travel
(seyahat)

> PLANE (UÇAK) 

Do I have to change planes? (Aktarma yapmam gerekecek mi?)
Is it direct? (Direk uçuş mu?)
How many items of carry-on luggage are permitted? (Yanıma ne kadar el bagajı alabilirim?)
How much luggage can I carry on? (Ne kadar bagaj alabilirim?)
Is there a layover? (İki sefer arasında bekleme var mı?)
How long is the layover? (Bekleme süresi ne kadar?)
There is a one-hour layover in Ankara (Ankara'da aktarma bir saat sürecek)
When does the next flight leave? (Bir sonraki uçuş ne zaman?)
What's the departure time? (Hareket saati ne zaman?)
When does the plane get here? (Uçak buraya ne zaman varır?)
What's the arrvial time? (Varış ne zaman?)
When will I make my connection? (Ne zaman aktarma yapacağım?)
I have to cancel my flight (Uçuşumu iptal etmek zorundayım)
I lost my luggage (Bagajımı kaybettim)
My luggage is missing (Bagajım kayıp)
The flight has been delayed (Uçuş iptal edildi)
The flight has been moved to gate M2 (Uçuş M2 kapısına yönlendirildi)
The flight is overbooked (Uçakta koltuk sayısından fazla yolcu var)
May I see your boarding pass? (Biniş kartınızı görebilir miyim?)

> CUSTOMS (GÜMRÜK) 

Are you bringing anything into the country with you? (Yanınızda ülaaae birşey sokuyor musunuz?)
How much currency are you bringing into the country? (Ülaaae ne kadar para getiriyorsunuz?)
Do you have anything to declare? (Gümrüğe tabi birşeyiniz var mı?)
May I see your passport? (Pasaportunuzu görebilir miyim?)
Do you have your visa? (Vizeniz var mı?)
Please place your suitcases on the table (Lütfen çantalarınızı masanın üstüne koyun)
We should examine your purse (Cüzdanınızı incelememiz gerekiyor)
What's the nature of your trip? (Seyahatinizin içeriği nedir?)
What's the purpose of your visit? (Ziyaretinizin amacı nedir?)
How long do you plan on staying? (Ne kadar kalmayı planlıyorsunuz?)

> RAILWAY (DEMİRYOLU) 

Is it direct? (Direk mi?)
Is there a layover? (Mola var mı?)
Is there a dining car? (Yemekli vagon var mı?)
Is the train on time? (Tren zamanında hareket edecek mi?)
What's the arrival time? (Varış ne zaman?)
Are there seats available? (Boş yer var mı?)
Stand clear of the doors (Kapılardan uzak durun!)
Please move away from the doors (Lütfen kapıların yanından uzaklaşın)
Please have your tickets ready for the conductor (Lütfen kondüktör gelmeden biletlerinizi hazırlayın)
Is this seat occupied? (Bu koltuk boş mu acaba?)
Can you aaaaa the window, please? (Camı aralayabilir misiniz lütfen?)
How many stops are there before we reach the end of the line? (Son durağa kaç durak kaldı?)
When is the next stop? (Bir sonraki durak ne zaman?)

> BUS (OTOBÜS) 

Is it direct? (Direk mi?)
Is there a layover? (Mola var mı)
Do we stop for the meals? (Yemek molası verilecek mi?)
Can I check my baggage through? (Bagajımı emanete bırakabilir miyim?)
Can I reserve a seat in advance? (Önceden yer rezervasyonu yapabilir miyim?)
Is the bus on time? (Otobüs zamanında hareket edecek mi?)
Is anyone sitting here? (Burada kimse oturuyor mu?)
What is the fare? (Ücret ne kadar?)
Could I have a transfer, please? (Bir transfer bileti alabilir miyim?)
Does this bus go to downtown? (Bu otobüs şehir merkezine gidiyor mu acaba?)
How far does this bus go? (Bu otobüs nereye kadar gidiyor?)
Could you let me know when we get to Aksaray? (Aksaraya geldiğimizde bana haber verebilir misiniz?)
Can you tell me where to get off? (İneceğim yeri bana söyleyebilir misiniz?)
Move to the rear, please? (Arkaya ilerleyin, lütfen?)

> TAXI (TAKSİ)

Where to? (Nereye?)
Where to, buddy? (Nereye abi?)
Where to, lady? (Nereye bayan?)
I am not on duty (Şu an çalışmıyorum?)
Mind if I smoke? (Sigara içmemin bir sakıncası var mı?)
It's rush hour. I can't go to the airport now. (Şu an trafik çok kötü. Havaalanına gidemem)
To the airport and please be quick! (Havaalanına gidiyoruz, lütfen çok acele edin!)
The train station and make it quick! (Tren istasyonuna çek ve acele et!)
Slow down! (Yavaşla!)
There is no need to hurry (Acele etmemize gerek yok)
Please drive safely (Lütfen aracı emniyetli bir şekilde sür)
Is smoking allowed? (Sigara içiliyor mu?)
I'm allergic to smoke (Sigaraya karşı alerjim var)
Do you have change for twenty? (Yirmi dolar bozuğun var mı?)
Keep the change! (Üstü kalsın)
I want a receipt (Fiş istiyorum)
Watch out! (Dikkat et!)
Look out! (Dikkatli ol!)
We've missed the exit (Çıkışı kaçırdık)
We're lost (Kaybolduk)

accommodation
(konaklama)
>I NEED A ROOM 

I need a room please? (Bir oda rica edecektim?)
I need a room with a single bed. (Tek yataklı bir oda istiyorum.)
I need a room with a double bed. (Çift kişilik bir oda istiyorum.)
Do you have any singles? (Tek kişilik odanız var mı?)
Do you have any vacancies? (Boş yeriniz var mı?)
A double, please? (Çift kişilik bir oda lütfen?)
A room with a bath, please. (Banyolu bir oda lütfen)
Can I reserve a room? (Bir oda ayırabilir miyim?)
Can I book a room? (Bir oda ayırabilir miyim?)
I have a reservation. (Rezervasyon yaptırmıştım.)
Double occupancy, please. (İki kişilik bir oda lütfen.)
I need a room with two single beds. (İki ayrı yataklı bir oda istiyorum.)
I need a room with a double bed. (İki kişilik yataklı bir oda istiyorum.)
We will need a crib for the baby. (Bebek için bir karyola istiyoruz.)
Would you like a room with a view of the swimming pool? (Yüzme havuzu manzaralı bir oda istermiydiniz?)
Would you prefer a non-smoking room? (Sigara içilmeyen bir oda ister miydiniz?)
I'd like a room at the front. (Ön tarafa bakan bir oda istiyorum.)
I'd like a room at the rear. (Arka tarafta bir oda istiyorum.)
I'd like a room with a view of the sea. (Deniz manzaralı bir oda istiyorum.)
I'd like a room for the week. (Haftalık bir oda istiyorum.)
I'd like a wake-up call, please. (Uyandırma servisi istiyorum.)
Where is the ice-machine? (Buz makinesi nerede?)
Do you have a pool? (Havuzunuz var mı?)
What are the rates? (Ücretler nasıl?)
Is there a restaurant? (Lokanta var mı?)
Are pets allowed? (Evcil hayvanlar kabul ediliyor mu?)
When's the check-out? (Odayı ne zaman boşaltırsınız?)
I need to check out. (Ayrılmak istiyorum.)
I'd like a receipt. (Makbuz rica edebilir miyim?)

education
(eğitim)
>I HAVE TO STUDY 

I have to study. (Ders çalışmam lazım.)
I have got a midterm tomorrow. (Yarın ara sınavım var.)
I have got a big test tomorrow. (Yarın büyük bir sınavım var..)
Could you explain that again? (Bunu tekrar açıklayabilir misiniz?)
I still don't understand. (Hala anlamıyorum.)
I don't understand your English. (İngilizce konuşmanızı anlamıyorum.)
When's the final exam? (Genel sınav ne zaman?)
When is the midterm? (Ara sınav ne zaman?)
What will the test cover? (Sınavda neler çıkacak?)
What's on the test? (Testte neler sorulacak?)
Can you tell me what grade I'm getting? (Kaç aldığımı söyleyebilir misiniz?)
What's the grading curve? (Not ortalaması nasıl?)
Can I talk to you about my grade? (Sizinle notum hakkında konuşabilir miyim?)
When will we have to turn our homework? (Ödevimizi ne zaman teslim etmemiz gerekiyor?)
Will there be a quiz? (Yoklama olacak mı?)
What text are required? (Hangi kitaplar gerekiyor?)
How can I help my kid with the homework? (Çocuğuma aaaale ilgili nasıl yardımcı olabilirim?)
She's having a hard time with the homework. (Ödevleri yaparken çok zorlanıyor.)

health
(sağlık)

> HE'S IN TOP FORM 

She looks like a million bucks. (Çok sağlıklı görünüyor.)
I feel like a million dollars. (Kendimi çok iyi hissediyorum.)
I'm fresh as daisy. (Kendimi çok zinde hissediyorum.)
He's healthy as a horse. (Sağlık durumu çok iyi)
You are fit as a fiddle. (Turp gibisin.)
She looks tired. (Yorgun gözüyüyor.)
You look like a hell. (Berbat görünüyorsun.)
He's a sight. (Pasaklı görünüyor.)
You look like you've been to hell and back. (Çok paspal görünüyorsun.)
Are you all right.? (İyi misin?)
Do you feel all right? (Kendini iyi hissediyor musun?)
You look flushed. (Heyecanlı görünüyorsun.)
You look pale. (Solgun görünüyorsun.)
You are white as a ghost. (Hayalet gibi görünüyorsun.)
I am allergic to dogs. (Köpeklere alerjim var.)
I am allergic to polen. (Çiçektozlarına alerjim var.)
I have hayfever. (Saman nezlem var.)
My nose is stuffed up. (Burnum tıkalı.)
I can't breathe. (Nefes alamıyorum.)
Bless you. (Çok yaşa)
My eyes are puffy. (Gözlerim şişmiş.)
I am sick. (Hastayım.)
I am sick as a dog. (Çok fena hastayım.)
I feel terrible. (Kendimi çok berbat bir halde hissediyorum.)
I feel sick to my stomach. (Midem bulanıyor.)
I feel nauseous. (Midem bulanıyor.)
I have a headache. (Başım ağrıyor.)
I have a migraine. (Migrenim var.)
I am so dizzy. (Başım çok fena dönüyor.)
I need a nap. (Biraz şekerleme yapmam lazım.)
My head is pounding. (Başım zonkluyor.)
Is it caching? (Bulaşıcı mı?)
Does it hurt when I touch? (Dokunduğumda acıyor mu?)
Have you had this problem before?
How long have you had this problem? (Ne zamandır bu şikayetiniz var?)
I have a pain in my back. (Sırtımda bir ağrı var.)
My ankle is swollen. (Bileğim şiş.)
I am bleeding. (Kan kaybediyorum.)
I feel weak. (Kendimi güçsüz hissediyorum.)
It hurst after I eat. (Yemekten sonra ağrıyor.)
I have been throwing up. (Kusuyorum.)
I lose my dinner. (Kusuyorum.)
I am really sleepy. (Çok uykusuzum.)

money
(para meseleleri)

> I AM IN RED 

I'd like to apply for a loan. (Kredi için başvurmak istiyorum.)
I'd like to mortgage my home. (Evimi ipotek ettirmek istiyorum.)
I'd like a variable interest rate mortgage. (Değişken faiz oranlı ipotek istiyorum.)
Do you provide balloon loans. (Balon kredileriniz var mı?)
I'd like to open a savings account. (Tasarruf hesabı açtırmak istiyorum.)
I'd like close out my savings account. (Tasarruf hesabı kapatmak istiyorum.)
I'd like to purchase a certificate of deposit. (Yatırım belgesi almak istiyorum.)
Where is teh automatic teller machine? (Bankamatik nerede?)
Press your PIN number here. (PIN numaranızı buraya girin.)
Enter your personal identification number. (Kişisel kimlik numaranızı girin.)
Tens and twenties please. (Onluk ve yirmilik olsun lütfen.)
I'd like to cash a check. (Bir çek bozdurmak istiyordum.)
I'd like to make a deposit. (Mevduat yaptırmak istiyorum.)
I'd like to transfer money into my savings account. (Tasarruf hesabıma para havale etmek istiyorum.)
I'd like to make withdrawal. (Para çekmek istiyorum.)
What is the interest rate? (Faiz oranları nedir?)
I'd like to buy some foreign currency. (Biraz döviz almak istiyorum.)
Do you have bank by mail? (Posta yoluyla işlem yapabilir miyim?)
Can you give me a new banking card? (Bana yeni bir banka kartı verir misiniz?)
I need some change. (Biraz bozuk paraya ihtiyacım var.)
I need a roll of quarters. (25 centlik bozuk para istiyorum.)
You are overdrawn. (Hesabınızdaki miktardan daha fazla para çekmişsiniz.)

business
(iş meseleleri)

> BAŞVURU FORMLARINDA 

Name (İsim)
Phone (Telefon)
Address (Adres)
Preious occupation (Önceki iş)
Income level (Gelir düzeyi)
:-):-):-) (Cinsiyet)
Gender (Cinsiyet)
Religion (Din)
DOB (Doğum tarihi)
Place of birth (Doğum yeri)
SSN (Sosyal güvenlik numarası)
Marital status (Medeni durum)
Account number (Hesap numarası)
Race (Irk) 
Ethnic gruop (Etnik grup)
Age (Yaş)
What is the salary (Maaş ne kadar)
Is it part time or aaaa time? (Tam gün mü yoksa yarım gün mü?)
What are the benefits? (Yan ödemeler nasıl?)
What are the hours? (Çalışma saatleri nelerdir?)
What are your qualification? (Ne gibi özellikleriniz var?)
What is your degree in? (Dereceniz nedir?)
May I see your resume? (Özgeçmişinize bakabilir miyim?)
Why did you leave your last job? (Son işinizden niye ayrıldınız?)
I'd like to file a complaint. (Bir şikayette bulunmak istiyorum.)
I know the work from A to Z. (İşle ilgili herşeyi biliyorum.)
It is not in my job description. (Bu benim iş tanımımın içinde yer almıyor.)

on the telephone
(telefonda)

> Hello! 

Hello (Alo)
Michael residence (Michael'in evi)
This is John Black. (Ben John Black)
Mary, may I help you. (Ben Mary, yardımcı olabilir miyim?)
Mary speaking. (Ben Mary)
Who do you want to talk to? (Kiminle konuşmak isterdiniz?)
Who do you want to speak with? (Kiminle konuşmak istiyorsunuz?)
May I tell her who is calling? (Ona kimin aradığını söyleyebilir miyim?)
Whom shall I say is calling? (Kim arıyor diyeyim?)
Let me page her. (Onu çağırayım.)
Just a second, I have another call. (Bir saniye, hatta başka biri var.)
Hang on a moment. (Bir saniye bekleyin.)
Hung on a second. (Bir saniye bekleyin.)
For whom are you holding? (Kiminle konuşmayı bekliyordunuz?)
Are you being helped? (Size yardım ediliyor mu?)
He is not in, would you like to call back? (Şu an burada değil, tekrar aramak ister miydiniz?)
He isn't available. Can I take a message? (Burada değil. Not alabilir miyim?)
Could I take a message? (Not alabilir miyim?)
I really have to go now. (Kapatmam lazım)
Can I call you back? (Seni daha sonra arayabilir miyim?)
Can we continue this later? (Konuşmaya daha sonra devam edebilir miyiz?)
What is the area code for New York? (New York'un bölge kodu nedir?)
I can't get through this number. (Bu numaraya bağlanamıyorum.)
This telephone is out of order. (Bu telefon çalışmıyor.)
There is a probelem with the lines. (Hatlarda bir problem var.)
The number is busy. (Numara meşgul)
The number can't be reached at the moment. (Numaraya şu an ulaşılamıyor.)

Daily Expressions 
-I think. 

-I'm sure. 

-I'm sure of it. 

-More or less. 

-So much the better! 

-You seem to be out of sorts. 

-Take it easy. 

-It is not a question of that. 

-Mind your own business. 

-It's none of your business. 

Sanırım

Eminim

Ondan eminim

Aşağı yukarı

Daha iyi ya! İsabet!

aaaifsiz görünüyorsunuz.

1-Kolay gelsin.
2-Aldırma! Boş ver!

Mesele o değil.

Siz kendi işinize bakın.

Sizin üstünüze vazife değil, 
sizi alakadar etmez.

-What is the matter? 

-What is the matter with you? 

-Come along. 

-so-and-so 

-I'll miss you very much. 

-I missed the 9.30 bus. 

-so so 

-off and on 

-It is on the tip of my tongue. 

-He feels quite down in his mouth.

Ne var?, Ne oldu?

Neyiniz var?

Haydi!, çabuk!

falan, filan, filanca, falanca

Sizi çok özleyeceğim.

9.30 otobüsünü kaçırdım.

Aşağı yukarı

Bazan, arasıra

Dilimin ucunda

O çok üzgün, çok kederli.

-Come along. : Haydi!, çabuk!

-That's all for now. : Şimdilik bu kadar.

-break : Mola, teneffüs.

-to be over : to finish; bitmek, sona ermek.

-The break is over. : Teneffüs, mola sona erdi.

-tea break : Çay molası.

-coffee break : Kahve molası.

-Let's have a tea break. : Haydi bir çay molası verelim.

-This has nothing to do with me : Bunun benimle bir alakası yok.

-So much the worse for him! : Yazıklar olsun ona!

-It doesn't make any difference : Hiç fark etmez.

-It doesn't matter : Zararı yok, fark etmez.

-It's of no consequences : Önemi yok.

-Get on with it! : Başla! Devam et!

-It's for the best. : Böylesi en hayırlıdır.

-That's the worst of it! : Bu olabileceğin en kötüsüdür.

-So it seems. : Öyle görünüyor.

-It can't be helped. : Elden birşey gelmez.

-It was to be expected. : Beklenirdi.

-You will be 'for it! : Azar işiteceksin!

-In this case 

-So called 

-As far as I know, 

-As for me

-Any time 

-Time after time 

-Now and then

-Occasionally 

-Frequently 

-Very seldom 
Bu durumda

Güya

Bildiğime göre

Bence

Ne zaman olsa, ne zaman isterseniz

Zaman zaman

Ara sıra

Fırsat buldukça

İkide bir

Çok nadir

-Once upon a time 
-Formerly 

-Nowadays

-Recently

-In the last few days

-From now on

-Within a little while

-For a while

-After a while

-Some day Bir zamanlar

Eskiden

Bu günlerde

Son zamanlarda

Son birkaç gün içerisinde

Bundan sonra

Kısa zamanda

Bir müddet

Az sonra

Günün birinde, elbet bir gün

ingilizce atasözleri
A
1- Acele işe şeytan karışır. 
• More haste more waste
Haste makes waste 
More haste less speed 
2- Acı patlıcanı kırağı çalmaz 
• The worthless ned no protection 
3- Aç esner, aşık gerinir. (Davranışlar niyeti gösterir.) 
• Manners betray feelings. 
B
1- Bağış eden endaze tutmaz. 
• The generous do not scrutinize. 
2- Bahtın borusu öterse kim olsa oynar. 
• He dances well to whom the fortune pipes. 
3- Bakan göze yasak olmaz. 
• A cat may look at a king. 
C
1- Can boğazdan gelir. 
• Good food is the back bone of life. 
2- Can çıkmayınca huy çıkmaz. 
• Habit lasts for a life-time. 
3- Cahil ile bal yeme, yaşdaş ile taş taşı. 
• You do well to accompany somebody about your age. 
D
1- Dağda sallanmaz ama zelzele onu sallar 
• Mountains may be removed with eathquakes. 
2- Dağ dağ üstüne olur, ev ev üstüne olmaz. 
• Two households (families) cannot get on in one house. 
3- Dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur. 
• Friends may always meet but mountains never. 
5- Damda pekmezin olsun, sinek Bağdat'tan gelir.. 
• The choice and the loveable lack no suitors

Beni anlıyor musun? Do you understand me? 
Anlıyor musun? Do you get it? 
Biliyor musun? Do you know? 
Ne düşünüyorsun? What do you think? 
İngilizce konuşabiliyor musun? Can you speak English? 
İngilizce biliyor musun? Do you know English? 
Size nasıl yardımcı olabilirim? How can I help you? 
Size yardım edebilir miyim? Can I help you? 
Bana yardım edebilir misiniz? Can you help me, please? 
Ne yapıyorsun? What are you doing? 
Nereye gidiyorsun? Where are you going? 
Ne zaman geliyorsun? When will you come? 
Sabahları kaçta kalkıyorsun? What time do you get up in the mornings? 
Seninle konuşabilir miyim? Can I speak with you? 
Sana bir şey sorabilir miyim? Can I ask you something? 
Bu konuda benimle anlaşıyor musun? Do you agree with me about this? 
Dışarı çıkmama izin verecek misin? Let me go out?


İngilizcede sık kullanılan cümleler

 

 

1.I see..........Anlıyorum

2. I quit!..........İstifa ediyorum, bırakıyorum, vazgeçiyorum.

3. Let’s go!..........Gidelim

4. Me too..........Ben de

5. My god!..........Aman Tanrım

6. No way!..........Olamaz! Hiçbir şekilde, hiçbir yol,

7. Come on..........Yapma, hadi

8. Hold on..........Bekle

9. I agree..........Aynı fikirdeyim

10. Not bad..........Kötü değil

11. Not yet..........Henüz değil

12. See you..........Görüşürüz

13. Shut up!..........Kapa çeneni

14. So long..........Hoşça kal, oldukça uzun

15. Why not?..........Neden olmasın

16. Allow me..........Bana izin ver

17. Be quiet!..........Sessiz ol

18. Cheer up!..........Neşelen

19. Good job!..........İyi iş

20. Have fun!..........İyi eğlenceler veya eğlen

21. How much?..........Ne kadar

22. I'm full..........Tokum.

23. I'm home..........Evdeyim

24. I'm lost..........Kayboldum.

25. My treat..........Bu benden.

 

1.So do I----------Bence de

2. This way----------Buradan ya da bu şekilde

3. After you----------Senden sonra

4. Bless you!----------Çok yasa!

5. Follow me----------Beni takip et

6. Forget it!----------Unut onu, unut gitsin

7. Good luck!----------İyi şanslar

8. I decline!----------Reddediyorum

9. I promise----------Söz veririm

10. Of course!----------Tabiî ki

11. Slow down!----------Yavaşla

12. Take care!----------Kendine iyi bak, dikkat et

13. They hurt----------Onlar acıtır, bu incitir

14.Try again----------Tekrar dene

15. Watch out!----------Dikkat et!

16. What's up?----------Ne haber?

17. Be careful!----------Dikkatli ol!

18. Bottoms up!----------Şerefe! İçkiyi bir yudumda bitirmek. Fondip yapmak

19. Don't move!----------Kımıldama!

20. Guess what?----------Tahmin et ne (oldu)?

21. I doubt it----------Ondan şüpheliyim, Ondan şüphe ederim.

22. I think so----------Sanırım öyle

23. I'm single----------Bekârım

24. Keep it up!----------Aynen devam et!

25. Let me see----------Bir bakayım

 

1.He has a large income----------Onun kazancı çok, iyi para kazanıyor

2. He looks very healthy----------O çok sağlıklı gözüküyor

3. He paused for a reply----------Cevap vermek için durdu

4. He repaired his house----------O onun evini tamir etti

5. He suggested a picnic----------Piknik yapmayı önerdi

6. Here's a gift for you----------Bu senin için bir hediye, işte hediyen!

7. How much does it cost? ----------O ne kadar tutuyor, maliyeti nedir?

8. I caught the last bus----------Son otobüse yetiştim

9. I could hardly speak----------Zorlukla konuşabildim

10. I'll have to try that----------Bunu denemek zorundayım

11. I'm very proud of you----------Seninle gurur duyuyorum

12. It doesn't make sense----------Bunun bir anlamı yok

13. Make yourself at home----------Kendini evdeymiş gibi hisset

14. My car needs washing----------Arabamın yıkamaya ihtiyacı var

15. None of your business! ----------Seni ilgilendirmez

16. Not a sound was heard----------Sessizlik hâkimdi, çıt yoktu

17. That's always the case----------Her zaman öyledir.

18. The road divides here----------Yol burada ayrılıyor

19. Those are watermelons----------Bunlar karpuz

20. What a nice day (it is)! ----------Ne güzel bir gün!

21. What's wrong with you? ----------Neyin var?

22. You are a chicken----------Sen bir ödleksin

23. A lovely day, isn’t it? ----------Hoş bir gün, (öyle) değil mi?

24. He is collecting (saving) money----------Para biriktiriyor

25. He was born in New York----------O New York da doğdu

 

1.It sounds great!...............Kulağa harika geliyor!

2. It's a fine day...............Güzel bir gün

3. So far So good...............Şimdiye kadar çok iyi

4. What time is it? ...............Saat kaç?

5. You can make it! ...............Yapabilirsin

6. Control yourself!...............Kendini kontrol et

7. You should profit by my exam----------Benim durumumdan ders almalısınız.

8. He is ill in bed----------O yatakta hasta

9. He lacks courage...............O cesaretten yoksundur

10. How's everything?...............Her şey nasıl

11. I have no choice...............Seçeneğim yok

12. I like ice-cream...............Dondurmayı severim

13. I love this game...............Bu oyuna bayılırım

14. I'll try my best...............Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım

15. I'm On your side...............Ben senin tarafındayım

16. Long time no see! ...............Uzun zamandır görüşmedik

17. No pain no gain...............Acı yoksa kazanmak yok

18. Well it depends...............Şeye göre değişir, şeye bağlı

19. We're all for it...............Hepimiz onun için varız, buradayız

20. What a good deal! ...............Ne iyi bir anlaşma

21. What should I do?...............Ne yapmalıyım

22. You asked for it! ...............Sen kaşındın

23. You have my word...............Benim sözüme sahibisin

24. Believe it or not!...............İnan veya inanma

25. Don't count on me...............Beni hesaba katma, bana güvenme o konuda

 

1.Never mind................Boş ver, zararı yok

2. No problem!................Sorun yok!

3. That's all!................Hepsi bu, bu kadar.

4. Time is up................Zaman doldu, süre bitti.

5. What's new?................Ne haber

6. Count me on................Count me in=Ben varım, beni de sayın.

7. Don't worry................Endişelenme

8. Feel better................Daha iyi hissetmek, daha iyi olmak

9. I love you!................Seni seviyorum.

10. I'm his fan................Onun hayranıyım

11. Is it yours?................Bu senin mi?

12. That's neat................İlginç bir şey

13. Are you sure?................Emin misin?

14. Do l have to?................Yapmak zorunda mıyım?

15. He is my age................O benim yaşımda

16. Here you are................İşte buyurun (alın), işte buradasın

17. No one knows................Kimse bilemez

18. Take it easy................Rahatına bak, kafana takma, boşver

19. What a pity!................Ne yazık!

20. Any thing else?................Başka bir şey var mı?

21. To be careful!................Dikkatli olmak

22. Do me a favor................Bana bir iyilik yap

23. Help yourself................Kendine yardım et

24. I'm on a diet................Diyetteyim

25. Keep in touch................Muhafaza et, irtibatı kesme, teması kesme

 

1.Time is money...............Zaman paradır

2. Who's calling?...............Kim arıyor, kim çağırıyor

3. You did right...............Doğru yaptın

4. You set me up!...............Bana tezgâh kurdun!

5. Can I help you?...............Yardım edebilir miyim?

6. Enjoy yourself!...............Eylenmene bak!

7. Excuse me,Sir...............Affedersiniz efendim

8. Give me a hand!...............Bana yardımcı ol, bana yardım et (şu işe bi el at).

9. How's it going?...............Nasıl gidiyor? Ne var ne yok?

10. I have no idea...............Hiçbir fikrim yok

11. I just made it!...............Şimdi yaptım.

12. I'll see to it...............O işi hallederim ben.

13. I'm in a hurry!...............Acelem var

14. It's her field...............En iyi o bilir, onun alanı

15. It's up to you ...............Bu sana bağlı

16. Just wonderful!...............Harika!

17. What about you?...............Peki ya sen, bu konuda senin fikrin ne, sen bu konuda ne düşünüyorsun?

18. You owe me one...............Bana borçlusun

19. You're welcome...............Birşey değil

20. Any day will do...............Herhangi bir gün bana uğra

21. Are you kidding?...............Kafamı buluyor (tam Türkçe)

22. Congratulations!...............Tebrikler!

23. I can't help it...............Benim elimde olan bir şey değil.

24. I don't mean it...............Onu demek istemedim, onu kasdetmedim.

25. I'll fix you up...............Sizinle ilgileneceğim.

 

1.He was not a bit tired...............Hiç yorgun değildi.

2. I will be more careful...............Çok daha dikkatli olacağım, daha dikkatli olurum

3. I will never forget it...............Onu hiçbir zaman unutmıyacağım

4. It is Just what I need...............Bu tam da ihtiyacım olan şey

5. It rather surprised me...............Bu beni oldukça şaşırttı, Şaşırdım

6. Just around the corner...............Eli kulağında, hemen olacak

7. Just for entertainment...............Sadece eğlenme amaçlı

8. Let bygones be bygones...............Eski eskide kalsın (barıştık, eskiyi irdelemeye gerek yok)

9. Mother doesn't make up...............Annem makyaj yapmıyor

10. Oh, you are kidding me...............Ah! Benimle kafa buluyorsun

11. She has been to school...............O okulda olmak zorundaydı

12. Skating is interesting...............Patenle kaymak ilgi çekicidir

13. Supper is ready at six...............Akşam yemeği 6’dadır, akşam yemeği saat 6’da hazır.

14. That's a terrific idea! ...............Bu çok güzel bir fikir, müthiş bir fikir

15. What horrible weather! ...............Ne korkunç hava

16. Which would you prefer...............Hangisini tercih edersiniz?

17. Does she like ice-cream? ...............Dondurmayı sever mi?

18. First come first served ...............İlk gelene ilk önce hizmet edilir

19. Great minds think alike ...............Harika zekâlar birbirine benzer

20. He has a sense of humor ...............O şakadan anlar

21. He is acting an old man ...............O yaşlı bir adammış gibi hareket ediyor.

22. He is looking for a job ...............İş arıyor.

23. He doesn't care about me ...............O beni umursamıyor.

24. I develop films myself...............Filmleri kendim banyo ediyorum.

25. I felt no regret for it ...............Onun için pişmanlık duymadım

 

1.I get up at six o'clock ...............Saat 6 da kalkarım.

2. I meet the boss himself ...............Patronun kendisiyle tanışırım.

3. I owe you for my dinner ...............Sana akşam yemeği borçluyum.

4. I really enjoyed myself ...............Gerçekten beğendim.

5. I'm fed up with my work!...............İşimden usandım.

6. It's no use complaining ...............Şikâyet etmenin bir anlamı yok.

7. She's under the weather ...............O grip / hasta oldu.

8. The child sobbed sadly...............Çocuk üzüntüyle hıçkıra hıçkıra ağladı.

9. The rumor had no basis ...............O söylentinin asli yok.

10. They praised him highly...............Ona çok dua ettiler.

11. Winter is a cold season...............Kış soğuk bir mevsimdir.

12. You can call me any time............... Beni istediğin zaman arayabilirsin.

13. 15 divided by 3 equals 5............... 15 i 3 e bolünce 5 olur.

14. All for one, one for all............... Hepimiz birimiz birimiz hepimiz için.

15. East, west, home is best...............Ne doğu ne batı evim en iyisi. (Türkçesi “evcazım evcazım sen bilirsin halcazım” :)

16. He grasped both my hands............... Ellerimi yakaladı.

17. He is physically mature...............O fiziksel olarak yetişkindir.

18. I am so sorry about this...............Bunun için çok üzgünüm.

19. I can't afford a new car...............Yeni bir araba almaya gücüm yetmiyor.

20. I do want to see him now...............Onu şimdi görmek istiyorum.

21. I have the right to know...............Bilmeye hakkim var.

22. I heard some one laughing...............Birinin gülmesini duydum.

23. I suppose you dance much............... Sanırım sen çok dans ediyorsun.

24. I walked across the park...............Parkı boydan boya geçtim.

25. I'll just play it by ear...............Koşullar neyi gerektirirse öyle hareket ederim.

 

1.I'm not sure I can do it...............Onu yapabilmeğime emin değilim.

2. I'm not used to drinking...............İçmeye alışkın değilim.

3. Is the cut still painful? ...............Yara hala acıyor mu?

4. It's too good to be true! ...............Gerçek olamayacak kadar iyi.

5. Jean is a blue-eyed girl...............Jean mavi gözlü bir kızdır.

6. Let's not waste our time...............Zamanımızı boşa harcamayalım.

7. May I ask some questions?............... Sana birkaç soru sorabilir miyim?

8. Money is not everything...............Para her şey değildir.

9. Neither of the men spoke...............Her ikisi de konuşmadı.

10. Stop making such a noise...............Gürültü yapmayı kes.

11. That makes no difference............... Bu ayırım (fark) yapmaz.

12. The price is reasonable...............Fiyat uygundur.

13. They crowned him king...............Kral ilan edildi, yüceltildi.

14. They're in red and white...............Onlar kırmızı ve beyaz giysi giyiyorlar.

15. We all desire happiness...............Hepimiz mutluluğu isteriz.

16. We just caught the plane...............Uçağa şimdi yetiştik.

17. What shall we do tonight? ............... Bu akşam ne yapacağız?

18. What's your goal in life?...............Hayatki amacın ne?

19. When was the house built? ............... Ev ne zaman inşa edildi?

20. Why did you stay at home? ...............Neden Evde kaldın?

21. Would you like some help?............... Biraz yardım ister misin?

22. You mustn't aim too high...............Çok yüksek amaç seçmemelisin

23. You're really killing me! ...............Beni gerçekten olduruyorsun

24. You've got a point there............... İyi bir noktaya değindin.

25. Being criticized is awful! ............... Eleştirilmek berbat bir şey.

 

1.Don't fall for it! ............... (argo) aldatılma

2.Don't let me down...............Beni hayal kırıklığına uğratma.

3. Easy come easy go...............Kolay gelen kolay gider

4. I beg your pardon...............Müsaade eder misiniz?

5. I beg your pardon? ...............Affedersiniz anlayamadım?

6. I'll be back soon...............Çok yakın zamanda geri geleceğim

7. I'll check it out...............Onu araştıracağım

8. It’s a long story...............Uzun hikâye

9. It’s Sunday today...............Bugün pazar

10. Just wait and see! ...............Sadece bekle ve gör

11. Make up your mind...............Karar ver

12. That's all I need...............İhtiyacım olan şey bu

13. The view is great...............Manzara harika

14. The wall has ears...............Yerin kulağı vardır.

15. There comes a bus...............İşte otobüs geliyor

16. What day is today? ...............Bugün günlerden ne

17. What do you think?...............Ne düşünüyorsun

18. Who told you that...............Kim dedi sana bunu?

19. Who's kicking off? ............... (argo)kim nalları dikiyor?

20. Yes,I suppose so...............Evet galiba öyle

21. You can't miss it...............Kaçırmazsın (Bir yeri tariften sonra “kolay bulursun” anlamında)

22. Any messages for me? ...............Benim için mesaj var mı?

23. Don't be so modest...............Çok alçakgönüllü olma

24. Don't give me that!...............Atmaaa!

25. He is a smart boy...............O zeki bir çocuk

 

1.He is just a child............... O sadece bir çocuk

2. I can't follow you............... Seni takip edemem

3. I felt sort of ill............... Kendimi hasta gibi hissettim

4. I have a good idea! ............... İyi bir fikrim var

5. It is growing cool............... Hava soğuyor.

6. It seems all right............... Tamam gibi gözüküyor

7. It's going too far............... Çok ileriye gitti.

8. May I use your pen?............... Kaleminizi kullanabilir miyim?(Resmi)

9. She had a bad cold............... Onun kötü bir soğuk algınlığı var

10. That's a good idea............... Bu iyi bir fikir

11. The answer is zero............... Cevap sıfırdır

12. What does she like? ............... O neyi sever?

13. As soon as possible! ............... Mümkün olan en kısa sürede

14. He can hardly speak............... O zorlukla konuşabilir

15. He always talks big............... O her zaman büyük konuşur

16. He won an election............... O seçimi kazandı

17. I am a football fan............... Ben bir futbol hayranıyım.

18. If only I could fly............... Keşke uçabilseydim



basit ingilizce cümleler kurma

 

 

Basit cümleler sadece tümcenin temel öğelerini barındıran cümlelerdir. Basit cümleler herhangibir yan cümle içermez. Aşağıdaki örnek cümleler basit cümlelerdir.Cümleler özne, fiil ve bir nesneden / tamamlayıcıdan oluşmaktadır.

 

I drink milk.They read book.I walk for three hours.I slept all day.

 

 

İngilizcede basit cümleleri en yalın haliyle 4 biçimde kurabiliriz

 

Subject-Verb (Özne - Fiil)

 

Ahmet sleeps.Ahmet is eating.Ahmet will arrive next week.

 

Subject-Verb-Adjective (Özne -Fiil -Sıfat)

 

He is funny.The students are lazy.Ahmet seems angry.

 

Subject-Verb-Adverb (Özne -Fiil -Zarf)

 

Ahmet is here.Flowers are everywhere.No one was there.

 

Subject-Verb-Noun (Özne -Fiil - İsim)

 

She is my mother.The men are techers.Mr. Jones is a teacher.


 

Good night! (İyi geceler)

 

How are you? (Nasılsın?)

 

How are you doing? (Nasılsın?)

 

How is it going? (Nasıl gidiyor?)

 

How are things? (Durumlar nasıl?)

 

What's new? (Ne haber?)

 

What's up? (Ne var ne yok?)

 

What's going on? (Neler yapıyorsun?)

 

Where have you been? (Nerelerdesin?)

 

Where have you been hiding yourself? (Nerelerde gizleniyordun?)

 

Are you doing OK? (İyi misin?)

 

How are you feeling? (Kendini nasıl hissediyorsun?)

 

How's the world treating you? (Hayatla aran nasıl?)

 

How's business? (İşler nasıl?)

 

What's happening? (Hayatında ne olup bitiyor?)

 

How's everything (Vaziyet nasıl?)

 

 

 

Thanks, I am fine (Sağol, iyiyim)

 

Fine (İyiyim)

 

Great! (Harika)

 

All right (Fena değil)

 

I am OK (İyiyim)

 

Cool! (Bomba gibiyim)

 

I am cool! (Harikayım)

 

Could be better (Daha iyi olabilirdi)

 

Not bad (Fena değil)

 

So so (Eh, şöyle böyle)

 

Not so great (O kadar da iyi değil)

 

Not so hot (Pek iyi sayılmaz)

 

I've been better (Daha iyiydim)

 

I've running around (Koşturup duruyoruz)

 

Keeping busy (Uğraşıp duruyoruz)

 

No complaints (Bir şikayetim yok Allaha şükür)

 

Same as usual (Her zamanki gibi)

 

I've seen better days (Daha iyi günlerimiz de oldu)

 

I'm snowed under (Çok yoğunum)

 

Not a moment to spare (Boşa harcayacak bir dakikam yok)

 

No time to breathe (Nefes almaya vaktim yok)

 

There aren't enough hours in a day (Yirmidört saat yetmiyor) 

 

Good day (İyi günler)

 

Good evening (İyi akşamlar)

 

Good night (İyi geceler)

 

Good-bye until later (Bir dahaki sefere kadar hoşçakal)

 

See you (Görüşürüz)

 

See you soon (Yakında görüşürüz)

 

See you later (Sonra görüşürüz) 

 

***

 

 

I'm hungry (Ben açım)

 

I'm starving (Açlıktan ölüyorum)

 

I'm so hungry that I could eat a horse (Öyle açım ki bir atı yiyebilirim)

 

I'm dying of hunger (Açlıktan ölüyorum)

 

I'm famished (Karnım zil çalıyor)

 

When do we eat? (Ne zaman yiyoruz?)

 

What's for supper? (Yemekte neler var?)

 

What are we having? (Ne yiyoruz?) 

 

Dinner is ready (Akşam yemeği hazır)

 

It's time to eat (Yemek zamanı)

 

Shall we say grace? (Dua edelim mi?)

 

Could you pass me the salt please? (Tuzu uzatabilir misin, lütfen?)

 

Would you care for some cheese? (Biraz peynir ister misin?)

 

Could I have seconds, please? (Biraz daha alabilir miyim?) 

 

***

 

 

Beni anlıyor musun? Do you understand me? 

 

Anlıyor musun? Do you get it? 

 

Biliyor musun? Do you know? 

 

Ne düşünüyorsun? What do you think? 

 

İngilizce konuşabiliyor musun? Can you speak English? 

 

İngilizce biliyor musun? Do you know English? 

 

Size nasıl yardımcı olabilirim? How can I help you? 

 

Size yardım edebilir miyim? Can I help you? 

 

Bana yardım edebilir misiniz? Can you help me, please? 

 

Ne yapıyorsun? What are you doing? 

 

Nereye gidiyorsun? Where are you going? 

 

Ne zaman geliyorsun? When will you come? 

 

Sabahları kaçta kalkıyorsun? What time do you get up in the mornings? 

 

Seninle konuşabilir miyim? Can I speak with you? 

 

Sana bir şey sorabilir miyim? Can I ask you something? 

 

Bu konuda benimle anlaşıyor musun? Do you agree with me about this? 

 

Dışarı çıkmama izin verecek misin? Let me go out? 

 

***

 

 

Merhaba Hi

 

Günaydın Good morning!

 

İyi günler Good day

 

İyi geceler Good night!

 

İyi akşamlar Good evening!

 

Nasılsın How are you?

 

İngilizce biliyor musunuz? Do you speak english?

 

Çok az ingilizce biliyorum I can speak very little english

 

İngilizcem iyi değil My english is not good

 

Türkçe konuşabilir misin? Can you speak Turkish?

 

Adın ne? what is your name?

 

Adın çok güzel Your name very nice

 

Yaşın kaç how old are you?

 

Yaşım 25 I am 25 years old

 

İyi misin? Are you all right?

 

İyi misin? Are you ok?

 

Sağol, iyiyim Thanks, I am fine

 

Çok iyiyim, teşekkür ederim I am Very well, thank you.

 

Her zamanki gibi As usual

 

İyiyim I am fine

 

Bomba gibiyim I am coll

 

Hastayım I am sick

 

Harikayım I am cool!

 

Eh, şöyle böyle So so

 

Harikasın You are great

 

Harika Great

 

Yaş,cinsiyet,yer ? asl? (age,***,location)

 

Sizinle tanışmak çok hoş Nice meeting you

 

Seni gördüğüme sevindim Nice to see you.

 

Tanıştığımıza memnun oldum Nice to meet you

 

Sana kendimi tanıtıyım Let me introduce you myself

 

Ben diyarbakırda oturuyorum I am staying in diyarbakır

 

Yazişalım Let's write

 

Başla! Devam et! Get on with it!

 

Hadi konuşalım Lets talk

 

Ne var ne yok What's up?

 

Sana bir soru sorabilir miyim? Can i ask a question 

 

***

 

 

Ne iş yapıyorsun? What is your job?

 

İşin ne what is your job

 

Öğrenci misin? Are you a student?

 

Sen bekar mısın? Are you single?

 

Ben hala bekarım I am still single

 

Evli misin? Are you married?

 

Erkek arkadaşın var mı? Have you got any boyfriend?

 

Türkiye dünyanın neresinde? where is turkey in the world?

 

Orda mısın? Are you there?

 

Hangi takımı tutuyorsun? Which is your favourite team?

 

Hangi millettensiniz? What is your nationality?

 

Hayatında ne olup bitiyor? What is happening?

 

Türkçe biliyor musunuz? Do you speak Turkish?

 

Türkiyeye geldin mi? have you ever been turkey.

 

Boş zamanlarında ne yapıyorsun? What do you do in your spare times?

 

Hobilerin nelerdir? What are your hobbies?

 

Başka ilgi alanın? Another interests?

 

İşler nasıl? How is business?

 

Burcunuz nedir? What is your sign?

 

Çok gezer misin? Dou you travel often

 

 

Veb-cameran var mı? have you got a web-cam?

 

Yardım edebilir misiniz? Can you help me?

 

Yardımcı olabileceğim birşey var mı? Is there anything I can get for you?

 

Yardımcı olabilir miyim? May I help you?

 

Yazıklar olsun sana So much the worse for you

 

Yirmidört saat yetmiyor There aren't enough hours in a day

 

Önemli değil It does not matter

 

Zarari yok, fark etmez. It doesn't matter

 

Zor kurtulduk We had a narrow escape

 

Annen nasıl? How is your mother?

 

Anlamadım I dont understand

 

Ana kuzusu Baby-in-arms

 

Allahtan tek dileğim bana evet demen All I pray to God is you saying "Yes!"

 

allahaısmarladık Good bye

 

Ailenle mi yaşıyorsun Do you stay wiht your parent

 

Aileniz nasıl? How is your family?

 

Aferin Well done

 

Afedersiniz Excuse me

 

Adresini ver give me your address!

 

Acelem var I am in a hurry

 

Acele et be quickly

 

Seni seviyorum I Love You

 

Senin aşkın olmadan yaşayamam I can't live without your love

 

Sensiz yaşayamam I cant live without you

 

Sevgilim my darling

 

Sevgim sonsuza dek sürecek Love in my heart is forever

 

Sıkıntıdan patlıyorum I am bored stiff

 

Siz kendi işinize bakın Mind your own business

 

Size katılabilir miyim? May I join you?

 

Sizi anlamıyorum I dont understand you

 

Sizi çok özleyeceğim I will miss you very much

 

Sizi duyamıyorum. I can't hear you

 

Son zamanlarda Recently

 

Sözlerimi anlıyor musunuz? Do you understand my words 

 

***

 

 

Sus Shut up

 

Şansınız varmış You were in luck

 

Şimdilik bu kadar That's all for now

 

Şimdiye kadar nerelerdeydiniz? Where have you been all my life??

 

Tatlım My sweet curse

 

Tebrikler. Congratulations

 

Tekrar edebilir misiniz? Could you repeat that please

 

Telefon numaranızı alabilir miyim? May I have your phone number please?

 

Başım ağrıyor I have a headache

 

Bana göre hava hoş It is the same to me

 

Aşkın olmadan mutlu olamam There is no happiness without your love

 

Aşkımız ömür boyu sürecek Our love will last forever

 

Aşağı yukarı More or less

 

Arkadaş olalım mı? Are we can be friend?

 

Aramayı unutma Don't forget to call

 

Ara sıra Now and then

 

Beni bekle Wait for me

 

O kadar da iyi değil Not so great!

 

Önemi yok It is of no consequences

 

Önemi yok, zararı yok. It makes no matter

 

Pek iyi sayılmaz Not so hot

 

Resmini gönderir misin? Can you send me your picture?

 

Resmini gösterir misin? Can you show me your picture?

 

Saat kaç ? What time is it ?

 

Sana aşık oldum I fell in love with you.

 

Sana ihtiyacım var I need you

 

Sana resmimi gönderiyorum Now I am sending my picture to you

 

Sen gördüğüm en güzel kızsın You are most beatiful girl I have ever seen

 

Seni görmek istiyorum I want see you

 

Seni hatırladım I have remembered you

 

Ders çalışmam lazım I have to study

 

Defol Piss off

 

Dans edermisiniz? Would you like to dance?

 

Çok yoğunum I am snowed under

 

Çok yakında görüşürüz I will see you real soon.

 

Çok uykusuzum I am really sleepy

 

Çok naziksiniz You are so kind

 

Çok nadir Very seldom

 

Çok heyecan vericisin You are so exciting

 

Çok güzelsin You are very beatiful

 

Canım çok sıkılıyor. I am dead bored

 

Bunun benimle bir alakası yok This has nothing to do with me

 

Bunu tekrar açıklayabilir misiniz? Could you explain that again?

 

Bundan bana ne? What is that to me?

 

Bu olabileceğin en kötüsüdür That is the worst of it

 

Seni çok özleyeceğim I will miss you very much.

 

Bu günlerde Nowadays

 

Böylesi en hayırlıdır. it is for the best

 

Boşa harcayacak bir dakikam yok Not a moment to spare 



FUTURE TENSE

Future Tense Türkçe'deki gelecek zamanın ifadesidir. Türkçe'de olmayan "will" ve "going to" farkları ilk öğrenirken biraz zor gelse de, örneklerle birlikte iyi çalışıldığında gayet basit olduğu görülecektir.USE 1"Will" to offer something(Bir şey teklif etmek için)"Will" often suggests that a speaker will do something voluntarily. A voluntary action is one the speaker offers to do for someone else. 

 

(Bir iş gönüllü olarak yapılacağı zaman "will" kullanılır. Bu gönüllü eylem konuşan kişinin karşısındakine yaptığı tekliftir.)

 

EXAMPLES:

 

A: I'm really hungry. (Gerçekten çok açım.)B: I'll make some sandwiches. (Sana biraz sandviç hazırlıyım.)

 

A: I'm so tired. I'm about to fall asleep. (Çok yorgunum. Uyumak üzereyim.)B: I'll get you some coffee. (Sana biraz kahve getiriyim.)

 

A: The phone is ringing. (Telefon çalıyor.)B: I'll get it. (Ben bakarım.)USE 2 "Will" to Express a Promise(Söz vermek için)

 

"Will" is usually used in promises.

 

("Will" genellikle söz verirken kullanılır.)

 

EXAMPLES

 

I will call you when I arrive.(Varınca seni ararım.)

 

I promise I will not tell him about the surprise party. (Söz veriyorum. Ona sürpriz parti hakkında hiçbirşey söylemeyeceğim.)USE 3"Be going to" to Express a Plan(Bir plandan bahsederken)

 

"Be going to" expresses that something is a plan. 

 

("Be going to" yapılacak bir eylemin planlanmış olduğunu belirtir. 

 

EXAMPLES

 

He is going to spend his vacation in Hawaii. (Tatilini Hawai'de geçirecek.)

 

We are going to meet each other tonight at 6:00 PM. (Bu gece 6'da buluşacağız.)

 

A: Who is going to make John's birthday cake. (John'un doğumgünü pastasını kim yapacak?)B: Sue is going to make John's birthday cake. (John'un doğungünü pastasını Sue yapacak.)USE 4"Will" or "Be Going to" to Express a Prediction(Tahmin yürütürken "Will" veya "Be going to")

 

Both "will" and "be going to" can express the idea of a general prediction about the future. 

 

"Will" ve "Going to" gelecekle ilgili tahminde bulunurken kullanılabilir. Eğen tahminimizi destekleyen çok açık bir kanıt varsa "be going to" kalıbı tercih edilir. Bazı durumlarda her iki kullanım da tercih edilebilir.

 

EXAMPLES:

 

The year 2003 will be a very interesting year. (2003 yılı çok ilginç bir yıl olacak.)The year 2003 is going to be a very interesting year. (2003 yılı çok ilginç bir yıl olacak.)

 

It will rain. (Yağmur yağacak)It's going to rain. (Yağmur yağacak. Eğer gökyüzü kara bulutlarla doluysa ve yağmurun yağacağı kesin gibiyse "going to" kullanılır.)DİKKAT!Özellikle "Will" Future Tense'li cümleleri Türkçeye farklı şekillerde çevrilebilir. Aşağıdaki örneklere bakınız.

 

I will go to Italy. (İtalya'ya gideceğim.)I will bring you an asprin. (Sana bir asprin getiriyim.)I will open the door. (Kapıya ben bakarım.)

 

Kısaca söyleyen kişinin niyetine bağlı olarak anlam da değişir

Every night in my dreams Her gece rüyalarımda 

 

I see you, I feel you Seni görüyorum, seni hissediyorum 

 

That is how I know you go on Bu şekilde devam ettiğini biliyorum 

 

Far across the distance and spaces between us aramızdaki uzak mesafe ve boşluklardan 

 

You have come to show you go on Devam ettiğini göstermek için geldin 

 

Near, far, wherever you are Yakın, uzak, nerede olursan ol 

 

I believe that the heart does go on İnanıyorum ki kalp çarpmaya devam edecek 

 

Once more you open the door Bir kez daha, kapıyı açıyorsun 

 

And you're here in my heart Ve sen burda kalbimdesin 

 

And my heart will go on and on Ve kalbim çarpmaya devam edecek... Love can touch us one time Aşk bize bir gün dokunabilir 

 

And last for a lifetime Ve bir ömür sürer 

 

And never let go till we're one Ve bir olduğumuz sürece gitmesine izin vermeyiz 

 

Love was when I loved you Aşk seni sevdiğim zamandı 

 

One true time I hold to Seni bir kere gerçekten sardığım zaman 

 

In my life we'll always go on Hayatımda hep devam edeceğiz 

 

 

Near, far, wherever you are Yakın, uzak, nerede olursan ol 

 

I believe that the heart does go on İnanıyorum ki kalp çarpmaya devam eder 

 

Once more you open the door Bir kez daha, kapıyı açıyorsun 

 

You're here, there's nothing I fear Sen burdasın, korktuğum hiçbir şey yok 

 

And I know that my heart will go on Ve biliyorum ki kalbim çarpmaya devam edecek 

 

We'll stay forever this way Sonsuza dek bu şekilde kalacağız 

 

You are safe in my heart Kalbimde güvendesin 

 

And my heart will go on and on Ve kalbim çarpmaya devam edecek ve edecek


1. I see..........Anlıyorum 

 

2. I quit!..........İstifa ediyorum, bırakıyorum, vazgeçiyorum. 

 

3. Let’s go!..........Gidelim 

 

4. Me too..........Ben de

 

5. My god!..........Aman Tanrım

 

6. No way!..........Olamaz! Hiçbir şekilde, hiçbir yol,

 

7. Come on..........Yapma, hadi

 

8. Hold on..........Bekle

 

9. I agree..........Aynı fikirdeyim

 

10. Not bad..........Kötü değil

 

11. Not yet..........Henüz değil

 

12. See you..........Görüşürüz

 

13. Shut up!..........Kapa çeneni

 

14. So long..........Hoşça kal, oldukça uzun

 

15. Why not?..........Neden olmasın

 

16. Allow me..........Bana izin ver

 

17. Be quiet!..........Sessiz ol

 

18. Cheer up!..........Neşelen

 

19. Good job!..........İyi iş

 

20. Have fun!..........İyi eğlenceler veya eğlen

 

21. How much?..........Ne kadar

 

22. I'm full..........Tokum.

 

23. I'm home..........Evdeyim

 

24. I'm lost..........Kayboldum.

 

25. My treat..........Bu benden.

 

1. So do I----------Bence de

 

2. This way----------Buradan ya da bu şekilde

 

3. After you----------Senden sonra

 

4. Bless you!----------Çok yasa!

 

5. Follow me----------Beni takip et

 

6. Forget it!----------Unut onu, unut gitsin

 

7. Good luck!----------İyi şanslar

 

8. I decline!----------Reddediyorum

 

9. I promise----------Söz veririm

 

10. Of course!----------Tabiî ki

 

11. Slow down!----------Yavaşla

 

12. Take care!----------Kendine iyi bak, dikkat et 

 

13. They hurt----------Onlar acıtır, bu incitir

 

14.Try again----------Tekrar dene

 

15. Watch out!----------Dikkat et! 

 

16. What's up?----------Ne haber?

 

17. Be careful!----------Dikkatli ol!

 

18. Bottoms up!----------Şerefe! İçkiyi bir yudumda bitirmek. Fondip yapmak

 

19. Don't move!----------Kımıldama!

 

20. Guess what?----------Tahmin et ne (oldu)?

 

21. I doubt it----------Ondan şüpheliyim, Ondan şüphe ederim.

 

22. I think so----------Sanırım öyle

 

23. I'm single----------Bekârım

 

24. Keep it up!----------Aynen devam et!

 

25. Let me see----------Bir bakayım

 

1. He has a large income----------Onun kazancı çok, iyi para kazanıyor

 

 

2. He looks very healthy----------O çok sağlıklı gözüküyor

 

3. He paused for a reply----------Cevap vermek için durdu

 

4. He repaired his house----------O onun evini tamir etti

 

5. He suggested a picnic----------Piknik yapmayı önerdi

 

6. Here's a gift for you----------Bu senin için bir hediye, işte hediyen!

 

7. How much does it cost? ----------O ne kadar tutuyor, maliyeti nedir?

 

8. I caught the last bus----------Son otobüse yetiştim

 

9. I could hardly speak----------Zorlukla konuşabildim

 

10. I'll have to try that----------Bunu denemek zorundayım

 

11. I'm very proud of you----------Seninle gurur duyuyorum

 

12. It doesn't make sense----------Bunun bir anlamı yok

 

13. Make yourself at home----------Kendini evdeymiş gibi hisset 

 

14. My car needs washing----------Arabamın yıkamaya ihtiyacı var

 

15. None of your business! ----------Seni ilgilendirmez

 

16. Not a sound was heard----------Sessizlik hâkimdi, çıt yoktu

 

17. That's always the case----------Her zaman öyledir. 

 

18. The road divides here----------Yol burada ayrılıyor

 

19. Those are watermelons----------Bunlar karpuz

 

20. What a nice day (it is)! ----------Ne güzel bir gün!

 

21. What's wrong with you? ----------Neyin var?

 

22. You are a chicken----------Sen bir ödleksin

 

23. A lovely day, isn’t it? ----------Hoş bir gün, (öyle) değil mi?

 

24. He is collecting (saving) money----------Para biriktiriyor

 

25. He was born in New York----------O New York da doğdu


Never mind: bosver zarari yok

2. No problem!----------Sorun yok!

 

3. That's all!----------Hepsi bu, bu kadar.

 

4. Time is up----------Zaman doldu, süre bitti.

 

5. What's new?----------Ne haber

 

6. Count me on----------Count me in=Ben varım, beni de sayın.

 

7. Don't worry----------Endişelenme

 

8. Feel better----------Daha iyi hissetmek, daha iyi olmak

 

9. I love you!----------Seni seviyorum.

 

10. I'm his fan---------- Onun hayranıyım

 

11. Is it yours?----------Bu senin mi?

 

12. That's neat----------İlginç bir şey

 

13. Are you sure?----------Emin misin?

 

14. Do l have to?----------Yapmak zorunda mıyım?

 

15. He is my age----------O benim yaşımda

 

16. Here you are----------İşte buyurun (alın), işte buradasın

 

17. No one knows----------Kimse bilemez

 

18. Take it easy----------Rahatına bak, kafana takma, boşver

 

19. What a pity!----------Ne yazık!

 

20. Any thing else?----------Başka bir şey var mı?

 

21. To be careful!----------Dikkatli olmak

 

22. Do me a favor----------Bana bir iyilik yap

 

23. Help yourself----------Kendine yardım et

 

24. I'm on a diet----------Diyetteyim

 

25. Keep in touch----------Muhafaza et, irtibatı kesme, teması kesme.

 

1. Time is money----------Zaman paradır

 

2. Who's calling? ----------Kim arıyor, kim çağırıyor

 

3. You did right----------Doğru yaptın

 

4. You set me up!----------Bana tezgâh kurdun!

 

5. Can I help you?----------Yardım edebilir miyim?

 

6. Enjoy yourself!----------Eylenmene bak!

 

7. Excuse me,Sir----------Affedersiniz efendim

 

8. Give me a hand!----------Bana yardımcı ol, bana yardım et (şu işe bi el at).

 

9. How's it going?----------Nasıl gidiyor? Ne var ne yok?

 

10. I have no idea ----------Hiçbir fikrim yok

 

11. I just made it!----------Şimdi yaptım.

 

12. I'll see to it ----------O işi hallederim ben.

 

13. I'm in a hurry!----------Acelem var

 

14. It's her field ----------En iyi o bilir, onun alanı

 

15. It's up to you ----------Bu sana bağlı

 

16. Just wonderful!----------Harika!

 

17. What about you?----------Peki ya sen, bu konuda senin fikrin ne, sen bu konuda ne düşünüyorsun?

 

18. You owe me one----------Bana borçlusun

 

19. You're welcome----------Birşey değil

 

20. Any day will do----------Herhangi bir gün bana uğra

 

21. Are you kidding?----------Kafamı buluyor (tam Türkçe)

 

22. Congratulations!----------Tebrikler!

 

23. I can't help it----------Benim elimde olan bir şey değil.

 

24. I don't mean it----------Onu demek istemedim, onu kasdetmedim.

 

25. I'll fix you up----------Sizinle ilgileneceğim.



A : bir / a book : bir kitap

And : ve

He : O (erkek)

I : Ben

in : içinde

is : dir

it : o (cansız ve hayvan)

Of : ..nın (of my car : arabamın)

That : şu

The (artikel) : The car (belirli araba)

to : e.. a .. (Ankara’ya)

Was : dı.. / He was a teacher (O bir öğretmendi)

Aşağıdaki 20 kelime ile birlikte 32 kelime okuduklarımızın yüzde otuzunu oluşturur

 

all : bütün (hepsi)

are : dırlar

as : gibi

at : de / da (at school)

Be : ol (mak) - fiil / I am .. You are … It is

But : fakat

For : için

Had : sahip olmak (dili geçmiş zaman) / I had a book : Bir kitaba sahiptim.

Have : Sahip olmak / I have a book : Ben bir kitaba sahibim

Him : Onu / I know him : Onu bilirim

his : Onun (erkek için) / His book : Onun kitabı – Her : onun (kadın için)

not : değil / This is not a book : bu bir kitap değildir.

On : üzerinde / on the table : masanın üzerinde

one : bir / one book : bir kitap

said : söyledi (say fiilinin dili geçmişi) / I said : ben dedim .. You said : Sen söyledin

so : böyle / böylece ..

they : onlar

we : biz

with : ile

you : sen / siz

Aşağıdaki 68 kelimeyi de eklerseniz toplam 100 kelimenin okuduğumuz yazılardaki kelimelerin yaklaşık yüzde ellisini oluşturur

 

About : hakkında

An : bir / an error : bir hata / an hour : bir saat

Back : geri / arka / Go back : geri git

Been : be fiilinin 3. hali (be / was / been)

Before : önce / before the party : partiden önce

Big : büyük / big man : büyük adam

By : ile / vasıtasıyla / by car : arabayla

Call : çağırmak / telefon etmek / I called my brother : Kardeşimi aradım

Came : gelmek - dili geçmiş / I came to work : İşe geldim

Can : yardımcı fiil .. bilir / I can go : Ben gidebilirim

Come : gel / I come to work at 8 : Ben 8 de işe gelirim

Could : can yardımcı fiilinin dili geçmişi / I could go oto school : Ben okula gidebildim

Did : do fiilinin dili geçmişi / I did my work : Ben işimi yaptım

Do : Yapmak fiili / I do my work every day : Ben hergün işimi yaparım

down : aşağı / sit down : otur aşağı

first : birinci / first lesson : birinci ders

from : den / dan / from Ankara : Ankara’dan

get : almak / elde etmek / ulaşmak / I will get water for you : Senin için su alacağım

go : gitmek / I go to school every morning : Her sabah okula giderim

has : have fiilinin 3. şahıs çekimi / He has a book : O bir kitaba sahiptir.

Her : Onun (kadın için) / Her book is on the table : Onun kitabı masanın üzerindedir.

Here : burada / buraya

İf : eğer / if you come early we will g oto the cinema (eğer erken gelirsen ….)

İnto : içine / Come into the room : odanın içine gel / odaya gir

Just : yalnızca

Like : beğenmek / hoşlanmak / I like music : Müzik severim

Little : az / little Money : az para / we have little Money / Az paramız var

Look : bak / Look at me : Bana bak

Made : make (yapmak) fiilinin dili geçmişi / I made a mistake / Ben bir hata yaptım

Make : Yapmak / I make a toast every morning : Her sabah bir tost yaparım

More : daha fazla / I have more Money : Benim daha fazla param var

Me : beni / bana (zamir) / Give me Money : Bana para ver

Much : çok (sayılamayan isimler için) / much love : çok sevgi / much patience : çok sabır

Must : meli.. malı (yardımcı fiil) / I must go : Ben gitmeliyim

My : benim / my book : benim kitabım

No : hayır / hiç / No I dont have a book : Hayır, bir kitaba sahip degilim.

New : yeni / New chance : yeni şans / new car : yeni araba

Now : şimdi / I will go now : Şimdi gideceğim

Off : kapalı / edat / the radiator is off : radyatör kapalıdır

Old : eski / yaşlı / an old lady : yaşlı bir kadın

Only : yalnız / only children : yalnız çocuklar

Or : veya

Our : bizim / our friends : arkadaşlarımız

Other : diğer / other ways : diğer yollar

Out : dışarı / go out : dışarı git

Over : üzerinde / üzerinden / jump over the wall / duvarın üzerinden atla

Right : sağ / doğru / haklı / You are right : Haklısın

She : O (kadın için) / She is a good girl : O iyi bir kızdır

See : gör / I see a woman : Bir kadın görürüm (görüyorum)

Some : bazı / we need some Money : Bizim biraz paraya ihtiyacımız var

Their : onların / their friends : onların arkadaşları

Them : onlara / onları / I love them : Onları severim (seviyorum)

Then : o zaman / ondan sonra / öyleyse / Then I went to work : Ondan sonra işe gittim

There : Orada / oraya / I will go there : Oraya gideceğim

This : bu / this book : bu kitap

Two : iki / two girls : iki kız

Up : yukarı / stand up : Ayağa (yukarı) kalk

Want : istemek / I want Money : Para isterim (istiyorum)

Well : iyi (zarf) / He speaks well : O iyi (şekilde) konuşur.

Went : gitmek (dili geçmiş hali) / I went to work : Ben işe gittim

Were : be fiili dili geçmiş zaman / They were friends : Onlar arkadaştılar

What : ne / What do you want / Ne istersin (istiyorsun)

When : Ne zaman / When do you go to school ? : Ne zaman okula gidersin?

Where : Nerede / Nereye / Where are you ? : Neredesin ?

Which : hangi / Which car do you want ? : Hangi arabayı istersin ?

Who : kim / kime / Who are you : Sen kimsin ?

will : cek / cak / I will go to school : Ben okula gideceğim

your : senin / sizin / Your school : senin okulun


INgilizce Öğrenmek Isteyenler yeni bir not yazdı: bir teşekkürü çok görmeyiniz lütfen...hzr. necdet bezgen/sayfa kurucusu...

Who is this? ……………………………….bu kim?

Where's the toilet?................................ Tuvalet nerede?

Where are you going…………………………… siz nereye gidiyorsunuz

Will you repeat it …………………………………tekrarlarmısınız

Why not? …………………………………neden olmasın

Where can I find ? Nerede ............................................ bulabilirim?

Where's the toilet?......................................Tuval et nerede?

We're like brothers................kardeş gibiyiz.

What are you drinking?...............ne içersiniz?

Would you like to dance?...............dans edermisiniz?

Where's the bus stop?...............................Otobüs durağı nerede?

Walk a little, then turn right………………………Biraz ilerleyiniz, sağa dönünüz.

Was here red …………………………………red burada

Who are you? ………………………………… kimsiniz?

We are drinking coffee ……………………kahve içiyoruz

Where is............? ................ Nerededir?

what a nice day (it is)! ----------ne güzel bir gün!

What's wrong with you? ----------neyin var?

Winter is a cold season...............kış soğuk bir mevsimdir.

We are good friends...............biz iyi arkadaşlarız

What's your trouble? ...............senin derdin ne?

Where to?...............nereye?

Where to, buddy?...............nereye abi?

Where to, lady?...............nereye bayan?

Watch out!...............dikkat et!

We've missed the exit...............çıkışı kaçırdık

We're lost...............kaybolduk

What size do you need?...............kaç beden istiyorsunuz?

We're the closest friend................en yakın arkadaşlarız.

We're pretty tight................oldukça yakınız.

What a character!...............ne tip ama!

Will that be cash or credit?...............nakit mi, kredi kartı mı?

We don't have that in your size...............bunun size göre olan bedeni yok

Whe don't have it in that colour...............bu renkte yok

When are you open?...............ne zaman açıksınız?

When do you open?...............ne zaman açıyorsunuz?

What are your hours?...............çalışma saatleriniz nelerdir?

 

What have ı have done to deserve this? …………… bunu hak edecek ne yaptım?

Will you buton me up? …………… düğmelerimi ilikler misin?

why did it take so long? …………… niye bu kadar uzun sürdü?

What is going on between you and him? …………… senin ve onun arasında ne var, ikinizin 

Wake up me at five thirty............... Beni beş buçukta uyandır.

We are all busy with work............... Biz tamamen işle meşgulüz

Where do you want to meet?............... Nerede buluşmak istersin?

 

Where is the fitting room?...............elbise değiştirme kabini nerede?

Would you please gift-wrap that?...............lütfen hediye paketi yapabilir misiniz?

When do we eat?...............ne zaman yiyoruz?

What's for supper?...............yemekte neler var?

What are we having?...............ne yiyoruz? 

Where have you been hiding yourself?...............nerelerde gizleniyordun?

What's happening?...............hayatında ne olup bitiyor?

We're cut from the same cloth................aynı hamurdan yoğrulmuşuz.

We're like two peas in a pod................tıpatıp birbirimize benzeriz.

What will it be?...............ne alırdınız?

Would you care for a dessert?...............tatlı istermisiniz?

What are you doing?..............ne yapıyorsun?

What's your sign?...............burcunuz nedir?

Where have you been all my life?...............şimdiye kadar nerelerdeydiniz?

Would you like smoking or nonsmoking?...............sigaralı bölüm mü sigarasız bölüm mü?

Would you like to see the menu?...............menüyü görmek istermiydiniz?

What kind of dressings do you have?...............ne tür soslarınız var?

 

Why aren't you doing your homework?...............niye ödevini yapmıyorsun?

Walk straight ahead..............dümdüz yürüyün

What does that mean in english ?........................ İngilizcede bunun anlamı nedir ? 

We talked on the phone for thirty minutes…………yarım saat telefonda konuştuk.

We have no pencil……………….bizim kalemimiz yok.

We went nowhere…………………biz hiç bir yere gitmedik

Will you go anywhere tomorrow? …………yarın herhangi bir yere gidecek misiniz?

Waiting for the day to end……………………………………. Günün bitmesini bekliyorum. 

Waiting for the storm, my face against the wall……………… fırtına için bekliyorum, yüzüm duvara karşı.

We have lived here since june……………………………………………. Haziranda beri burada yaşıyoruz 

what does it mean? …………… ne anlama geliyor?

we walk on the garden path……………biz bahçe yolunda yürürüz.

What you need is just rest……………senin ihtiyacın tek şey dinlenmektir.

What's your favorite steps? ……………nedir senin favori adımların?

What is “student” in turkish? ............... Türkçede “student” nedir? 

What is tea meaning of the “student” in turkish? ............... Türkçede “student” ın anlamı nedir? 

What does “student” mean in turkish? ............... Türkçede “student” ne demektir? 

where do you work? ............... Nerede çalışıyorsun? 

what does he do? ............... O ne iş yapıyor? 

What do you do? ...............ne iş yapıyorsun? 

Where is turkey……… türkiye nerede

wıll you go on you……….. Sende gidecekmisin

Wıll you sleep………. Sen uyuyacakmısın

Why dıdn’t you wash……… neden yıkamadın

Why dıdn’t you wash the head………….neden başını yıkamadın

What are you doıng today……………bugün ne yapıyorsun

What are you doıng ………….ne yapıyorsun

What wıll you do tomorrow ………….yarın ne yapacaksın

we arrived there late………………………oraya geç vardık.

we have to prepare a detailed report once a month………. Ayda bir kere detaylı rapor hazırlamalıyız.

We can meet him three times a week…………… onunla haftada üç kere buluşabiliyoruz.

we probably have to wait hours…………………… biz belki de saatlerce beklemeliyiz.

we quite enjoyed the film……………..biz filmden epeyce hoşlandık.

why should ı bother to help you?.....................neden sana yarım etmek için canımı sıkayım?

When do you want to go?................... Ne zaman gitmek istersin?

was the meeting boring?..................toplantı sıkıcıydı.

Where's the toilet?................................ Tuvalet nerede?

Where's the bus stop?............................otobüs durağı nerede?

walk a little, then turn right………………..biraz ilerleyiniz, sağa dönünüz. 

where can ı find ? Nerede ........................................bulabiliri m?

where's the train station?.............tren istasyonu nerede

Walk straight ahead..............dümdüz yürüyün

what does that mean in english ?........................ İngilizcede bunun anlamı nedir ? 

what are you doing?..............ne yapıyorsun?

Why aren't you doing your homework?...............niye ödevini yapmıyorsun?

we talked on the phone for thirty minutes…………yarım saat telefonda konuştuk.

Would you marry me?...................benimle evlenir misin?

We have no pencil……………….bizim kalemimiz yok.

We went nowhere…………………biz hiç bir yere gitmedik

Will you go anywhere tomorrow? …………yarın herhangi bir yere gidecek misiniz?

Waiting for the day to end……………………………………. Günün bitmesini bekliyorum. 

Waiting for the storm, my face against the wall……………… fırtına için bekliyorum, yüzüm duvara karşı.

We have lived here since june……………………………………………. Haziranda beri burada yaşıyoruz 

What is done by night appears by day…………………………. Yerin kulağı vardır.

Who is going………………kim gidiyor

Who is coming………………kim geliyor

What have you done this for?..................bunu ne için yaptın?

What time did you meet john?................ne zaman john’la buluştunuz?

Will you answer your phone?..................telefana cevap verecekmisin?

We can’t speak 4 languages................biz 4 dil konuşamaz.

We can speak 4 languages................biz 4 dil konuşabiliriz.

We ara going to holiday next week………….gelecek hafta tatile gidiyoruz

What are you doing now?..............şimdi ne yapıyorsun?

When were you born?...............ne zaman doğdun?

We should act wisely................akıllıca hareket etmemiz gerekiyor.

We waited our results anxiously................ Sınav sonuçlarımızı tedirgin bir şekilde bekledik. 

We stay here.“...............biz burada kalıyoruz.

We arrived there late................oraya geç vardık.

What shall we do................................................ .....şimdi ne yapalım?

Would you give me your number?........................bana telefonunu(zu) verebilir misin(iz)?

What does that mean in english ? .........................ingilizcede bunun anlamı nedir ? 

What do you enjoy to do..............................neler yapmayı seversin?

Which school are you study..............................hangi okulda okuyorsun

When will you get out..............................ne zaman çıkacaksın

We are at the cinema……………biz sinemadayız.

Walls have ears……………………………yerin kulağı vardır. 

Where are you staying?...................................... Nerede kalıyorsunuz?

What is your son's name?............................. Oğlunuzun adı nedir?

Where am ı?................................ Neredeyim?

Where is the bus station?....................otogar nerede? 

Where is the bus stop?.....................otobüs durağı nerede 

Welcome to this place ………………………………buraya hoşgeldin 

Welcome to my messy room. ……………………….dağınık odama hoş geldiniz. 

Who is this in the picture?.................bu resimdeki kim?

Whose daughter are you?................sen kimin kızısın?

What is the salary...............maaş ne kadar

What are the benefits?...............yan ödemeler nasıl?

What are the hours?...............çalışma saatleri nelerdir?

What are your qualification?...............ne gibi özellikleriniz var?

What is your degree in?...............dereceniz nedir?

Why did you leave your last job?...............son işinizden niye ayrıldınız?

Whom shall ı say is calling?...............kim arıyor diyeyim?

We should examine your purse...............Cüzdanınızı incelememiz gerekiyor

What's the nature of your trip?...............Seyahatinizin içeriği nedir?

What's the purpose of your visit?...............Ziyaretinizin amacı nedir?

What kind of dressings do you have?...............Ne tür soslarınız var?

When do we eat?...............Ne zaman yiyoruz?

What's for supper?...............Yemekte neler var?

What are we having?...............Ne yiyoruz? 

Would you care for some cheese?...............Biraz peynir ister misin?

Where have you been hiding yourself?...............Nerelerde gizleniyordun?

What's happening?...............Hayatında ne olup bitiyor?

Will that be cash or credit?...............Nakit mi, kredi kartı mı?

We don't have that in your size...............Bunun size göre olan bedeni yok

Whe don't have it in that colour...............Bu renkte yok

When are you open?...............Ne zaman açıksınız?

When do you open?...............Ne zaman açıyorsunuz?

What are your hours?...............Çalışma saatleriniz nelerdir?

What's the arrival time?...............Varış ne zaman?

Where to?...............Nereye?

Where to, buddy?...............Nereye abi?

Where to, lady?...............Nereye bayan?

Watch out!...............Dikkat et!

We've missed the exit...............Çıkışı kaçırdık

We're lost...............Kaybolduk

What size do you need?...............Kaç beden istiyorsunuz?

Where is the fitting room?...............Elbise değiştirme kabini nerede?

Would you please gift-wrap that?...............Lütfen hediye paketi yapabilir misiniz?

We're like brothers................Kardeş gibiyiz.

We're the closest friend................En yakın arkadaşlarız.

We're pretty tight................Oldukça yakınız.

What a character!...............Ne tip ama!

We're cut from the same cloth................Aynı hamurdan yoğrulmuşuz.

We're like two peas in a pod................Tıpatıp birbirimize benzeriz.

What are you drinking?...............Ne içersiniz?

Would you like to dance?...............Dans edermisiniz?

What's your sign?...............Burcunuz nedir?

Where have you been all my life?...............Şimdiye kadar nerelerdeydiniz?

Would you like smoking or nonsmoking?...............Sigaralı bölüm mü sigarasız bölüm mü?

Would you like to see the menu?...............Menüyü görmek istermiydiniz?

What will it be?...............Ne alırdınız?

Would you care for a dessert?...............Tatlı istermisiniz?

 

Who do you want to talk to?...............Kiminle konuşmak isterdiniz?

Who do you want to speak with?...............Kiminle konuşmak istiyorsunuz?

Where is teh automatic teller machine?...............Bankamatik nerede?

We will need a crib for the baby................Bebek için bir karyola istiyoruz.

Would you like a room with a view of the swimming pool?...............Yüzme havuzu manzaralı bir oda istermiydiniz?

Would you prefer a non-smoking room?...............Sigara içilmeyen bir oda ister miydiniz?

Where is the ice-machine?...............Buz makinesi nerede?

What are the rates?...............Ücretler nasıl?

When's the check-out?...............Odayı ne zaman boşaltırsınız?

When does the next flight leave?...............Bir sonraki uçuş ne zaman?

What's the departure time?...............Hareket saati ne zaman?

When does the plane get here?...............Uçak buraya ne zaman varır?

What's the arrvial time?...............Varış ne zaman?

When will I make my connection?...............Ne zaman aktarma yapacağım?

Was he going?................................ Gidiyor muydu?

When the phone rang, I was having a shower………………Telefon çaldığında duş yapıyordum.

When the policemen came, they were firing at each other…………. Polisler geldiğinde, birbirlerine ateş ediyordu.

When he was a student, he was always getting bad grades…………. Öğrenciyken her zamam kötü notlar alırdı. 

When he worked for my company, he was never doing anything useful……………. Şirketimde çalışırken, hiç yararlı bir iş yapmıyordu.

When the earthquake happened, we moved to another city………….. Zelzele olduğunda, biz başka bir şehre taşındık.

When he swore at me, l punched him………………. Bana küfrettiğinde onu dövdüm.

What nationality are you?........................... Siz hangi milliyettensiniz?

What nationality is tom? ............................. Tom’un milliyeti nedir?

What is your name? ..................................... İsminiz nedir?

What is this? …………………………... Bu nedir?

What is that? .................................................. ..... Şu nedir?

What are these?............................................ ....... Bunlar nedir?

Where are you from?..................................... Nerelisiniz?

Where is david from?..................................... David nerelidir?

Where is she from?......................................... O nerelidir?

What a nice day (it is)! ----------ne güzel bir gün!

What's wrong with you? ----------neyin var?

What time is it? ...............saat kaç? 

Well it depends...............şeye göre değişir, şeye bağlı

We're all for it...............hepimiz onun için varız, buradayız

What a good deal! ...............ne iyi bir anlaşma 

What should ı do?...............ne yapmalıyım 

We all desire happiness...............hepimiz mutluluğu isteriz. 

We just caught the plane...............uçağa şimdi yetiştik.

What shall we do tonight? ............... Bu akşam ne yapacağız?

What's your goal in life?...............hayatki amacın ne?

When was the house built? ............... Ev ne zaman inşa edildi?

Why did you stay at home? ...............neden evde kaldın?

Would you like some help?............... Biraz yardım ister misin? 

Would you marry me?...................benimle evlenir misin?

Where's the train station?.............tren istasyonu nerede?

We walk on the garden path……………biz bahçe yolunda yürürüz.

What you need is just rest……………senin ihtiyacın tek şey dinlenmektir.

What's your favorite steps? ……………nedir senin favori adımların?

We have to prepare a detailed report once a month………. Ayda bir kere detaylı rapor hazırlamalıyız.

We can meet him three times a week…………… onunla haftada üç kere buluşabiliyoruz.

What is “student” in turkish? ............... Türkçede “student” nedir? 

What is tea meaning of the “student” in turkish? ............... Türkçede “student” ın anlamı nedir? 

What does “student” mean in turkish? ............... Türkçede “student” ne demektir? 

Where do you work? ............... Nerede çalışıyorsun? 

What does he do? ............... O ne iş yapıyor? 

What do you do? ...............ne iş yapıyorsun? 

Where is turkey……… türkiye nerede

Wıll you go on you……….. Sende gidecekmisin

Wıll you sleep………. Sen uyuyacakmısın

Why dıdn’t you wash……… neden yıkamadın

Why dıdn’t you wash the head………….neden başını yıkamadın

What are you doıng today……………bugün ne yapıyorsun

What are you doıng ………….ne yapıyorsun

What wıll you do tomorrow ………….yarın ne yapacaksın

Was the meeting boring?..................toplantı sıkıcıydı.

Where's the bus stop?............................otobüs durağı nerede?

Who is going………………kim gidiyor

Who is coming………………kim geliyor

What have you done this for?..................bunu ne için yaptın?

What time did you meet john?................ne zaman john’la buluştunuz?

Will you answer your phone?..................telefana cevap verecekmisin?

Where are you staying?...................................... Nerede kalıyorsunuz?

What is your son's name?............................. Oğlunuzun adı nedir?

Where am ı?................................ Neredeyim?

Where is the bus station?....................otogar nerede? 

Where is the bus stop?.....................otobüs durağı nerede 

Who is this in the picture?.................bu resimdeki kim?

Whose daughter are you?................sen kimin kızısın?

Welcome to my life. …………………………………..hayatıma hoş geldin

Welcome to this place ………………………………buraya hoşgeldin 

Welcome to my messy room. ……………………….dağınık odama hoş geldiniz. 

What is the salary...............maaş ne kadar

What are the benefits?...............yan ödemeler nasıl?

What are the hours?...............çalışma saatleri nelerdir?

What are your qualification?...............ne gibi özellikleriniz var?

What is your degree in?...............dereceniz nedir?

Why did you leave your last job?...............son işinizden niye ayrıldınız?

Whom shall ı say is calling?...............kim arıyor diyeyim?

Who do you want to talk to?...............kiminle konuşmak isterdiniz?

Who do you want to speak with?...............kiminle konuşmak istiyorsunuz?

Where is teh automatic teller machine?...............bankamatik nerede?

We will need a crib for the baby................bebek için bir karyola istiyoruz.

Would you like a room with a view of the swimming pool?...............yüzme havuzu manzaralı bir oda istermiydiniz?

Would you prefer a non-smoking room?...............sigara içilmeyen bir oda ister miydiniz?

Where is the ice-machine?...............buz makinesi nerede?

What are the rates?...............ücretler nasıl?

When's the check-out?...............odayı ne zaman boşaltırsınız?

When does the next flight leave?...............bir sonraki uçuş ne zaman?

What's the departure time?...............hareket saati ne zaman?

When does the plane get here?...............uçak buraya ne zaman varır?

What's the arrvial time?...............varış ne zaman?

When will ı make my connection?...............ne zaman aktarma yapacağım?

We should examine your purse...............cüzdanınızı incelememiz gerekiyor

What's the nature of your trip?...............seyahatinizin içeriği nedir?

What's the purpose of your visit?...............ziyaretinizin amacı nedir?

What's the arrival time?...............varış ne zaman?






1 yorum:

  1. Biz Iowa City, Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan Iowa Lutheran Hastanesi temsilcisiyiz, bir kez daha hastalarımız için böbrek almak için buradayız ve onlar kurtarmak için bir böbrek bağışlamak isteyen herkese iyi bir miktar para ödemeyi kabul etmişlerdir. Bir bağışçı olmak ister veya bir Hayatı kurtarmak istiyorsanız, aşağıdaki e-postada bize yazabilirsiniz.

    Bu, sizin için tamamıyla zengin olmanız için bir fırsattır. Bizimle% 100 güvenli işlem garantisi veriyoruz ve garanti ediyoruz, her şey yasalara uygun böbrek bağışçılarına göre yapılacaktır.
    Artık daha fazla zaman kaybetmeyin, lütfen bize iowalutheranhospital@gmail.com adresinden yazın.
    Ayrıca whatsapp +1 929 281 1248 numaralı telefondan bizi arayabilir veya bizimle iletişime geçebilirsiniz.

    Iowa Lutheran Hastanesi.

    YanıtlaSil